• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.78)
duvar - jean paul sartre
toplam beş hikayeden oluşan eser, sartre'ın varoluşçu paradgimalarıyla içiçe bir kitap. bu sebeptendir ki, 1939'da yayımlanan duvar isimli öykü, varoluşçuluğun simgelerinden biri haline gelmiştir.

kitabın içindeki öyküler:
-duvar
oda
-herostratus
-özel yaşam
-bir yöneticinin çocukluğu


  1. sartre varoluşçuluğunun cahier d'exercices'i niteliğindeki kitap.

    kitaba ismini veren duvar öyküsü, diğer öyküler arasında açıkça en çarpıcısıydı. ölümü bekleyen bir idam mahkumunun fikir akışına yer veren bir öykü bu, beklenmeyen bir olayla son buluyor evet ama bu sona dümdüz baktığımda gördüğüm sadece senaryosuz(!) yerli dizilere özgü basit, ilahi bir tesadüfilik. fakat kitabı okurken şahsen böyle olduğuna inanmak istemedim, inanmak istediğim ise yazarın "bakın hayatta böyle olmaz ya bu hikaye de böyle son bulsun." diyerek okuyucusuna kıs kıs güldüğü idi.

    diğer öyküler için söyleyecek çok fazla bir şeyim yok sanırım. bu öyküleri inanılmaz çarpıcı bulduğumu ve öykülerin üzerimde üstün bir tesir bıraktığını söylersem şahsi kanaatimi ve zevkimi ötelemiş, genel kanının aksi yönde fikre sahip olduğumu tırsarak dile getirememiş olurum. gene de her bir öyküyü okumaya değer bulduğumu söylemeliyim.

    ayrıca, söylemeden geçemeyeceğim kitabın öbek öbek freud motifleriyle bezeli "nasıl faşist oldum?" adlı öyküsü -pardon öykünün adı "Bir Yöneticinin Çocukluğu" idi sanırım- bünyemde kısa süreli bir bulantı ve boğulma hissi yarattı fakat bu hislerin kaynağı öykünün bünyemdeki üstün düşünsel etkisi değildi maalesef, daha ziyade öykünün defalarca uzatılıp toparlanan, ağdalı yapısı idi.

    not: duvar adlı öyküden uyarlanan, Serge Roullet tarafından yönetilmiş kitapla aynı ismi taşıyan 1967 yapımı bir de filmi mevcutmuş, ilgilisi için fragman
  2. sartre okumak isteyenler bence bu kitaptan başlayabilir, hatta direk duvar öyküsünden başlasınlar. "duvar" okuduğum en etkili öykülerden biri olmakla beraber sartre'ın varoluşçu görüşlerini edebiyattaki başarısıyla beraber yansıttığı en güzel eserlerinin başında gelir bulantı'yla.

    !---- spoiler ----!

    duvar öyküsünde pablo, hapsedilmiş bir cumhuriyetçidir. asıl önemli kısım, pablo'nun idam kararından sonra başlar. pablo ertesi gün öleceğini "fark ettiği" andan itibaren duvarı yıkar ve gerçekle-manasızlıkla- yüzleşir. savaşı boşunadır, sevgilisi uğruna yaptıkları boşunadır, idealleri boşunadır. çünkü yarın ölecektir ve bunun verdiği "saçmalıkla" sırf polislerle kafa bulmak için arkadaşının yerini ihbar eder (mekanı sallar). sonrası sartre'ın sürprizidir, ancak akıllarda kalan ölüm karşısında 3 kişinin verdiği farklı tepkiler (korku-öfke-sakinlik) ve pablo'nun kafasından geçenlerdir.

    !---- spoiler ----!

    kitabın içindeki diğer öyküler de çok güzel.
  3. sartre'ın (bkz: bulantı) ile çerçevesini çizdiği varoluşçuluk felsefesinin öykülere yedirme denemesi denilebilir. açık şekilde zorlama olmuş, hatta bulantı'da ben de bir öykü kitabı yazmalıyım, insanlar beni düşünmeli tarzında bakışıyla ortaya çıkardığı açıkça görülüyor.

    hikayelerde hikayelerden çok verilmek istenen mesaj(varoluşçuluk) düşünülmüş. bu mesaj da bir türlü okuyucuya geçmiyor yahu hissiyle alabildiğine uzatılmış. bu tarz kaygılı kitaplarda sanki birisi bana bir şey pazarlıyor gibi hissediyorum. hele bir yöneticinin çocukluğu hikayesinde baygınlık geçirmek üzereydim bitmek bilmedi.

    bulantıda hiç değilse bir keyif almıştım bu 5 hikaye beni sarmadı açıkçası. kim bilir belki de bulantının ününü nakite çevirmek için mi yazmıştır. tabi kitabı okumayın demiyorum şahsi kanaatim bu yönde okunsun elbette, aradan çıkarılsın.
    abi