emrah serbes

Kimdir?

emrah serbes, (d. 1981, yalova, türkiye), türk yazar.

zaman zaman birgün gazetesi için söyleşiler yaptı, radikal 2 için tiyatro eleştirileri yazdı. hayvan dergisinin ankara temsilciliğini yaptı. bu dergide ahmet inam ve cengiz güleç ile düzenli olarak gerçekleştirdiği sohbetleri "şen profesörler: metaforla saadet olmaz" (say yayınları, 2006) adıyla kitaplaştırdı. "her temas iz bırakır" adlı ilk romanı iletişim yayınlarından çıktı. "son hafriyat" isimli ikinci romanı şubat 2008 yılında iletişim yayınlarından çıktı. ayrıca "her temas iz bırakır" romanı almanca'ya çevrildi. yazarın ilk öykü kitabı "erken kaybedenler", haziran 2009 itibariyle kitapçı raflarındaki yerini aldı. bir süre daha farklı tarzlarda yazılarını sürdüreceğini belirten yazar, polisiye yazmaya devam edeceğini de ifade etmiştir [kaynak belirtilmeli]. ayrıca behzat ç. adlı polisiye dizisinin 10 bölümde bir senaristliğini yapmaktadır. son olarak behzat ç. seni kalbime gömdüm filminin senaristliğini üstlenmiştir.


  1. "deliduman" kitabının gezi parkı'nı anlatan kitap gibi insanlara yutturulması hoş olmamıştır. beklentilerin çok altındadır. 17 yaşındaki çağlar'ın kızkardeşini bir yetenek yarışmasında sahneye çıkarmaya çalışması ulvi bir amaç gibi gösterilmiş, kitabın küfürlü dili ise insanı çileden çıkarmıştır.

    emrah serbes, behzat ç. senaristi olarak kalsa da olurmuş.
  2. bende şartlı refleks oluşturmuş yazar. ismini ya da resmini ne zaman görsem bira ve sigara istiyor canım. elimde bira, ağzımda sigara sürekli bir şeylere küfredip duruyorum.
    gamit
  3. bir cümlesi var beni benden alır.
    bir bulayım googledan. aslında hafızamda da baya var da, öyle kazınmış:

    "unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. o kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. belki de neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder."
  4. bu arkadaş üzerine yazmaktan özellikle imtina ediyordum bugüne kadar. ancak bir değil iki değil. bu kaçıncı zevzeklik, bu kaçıncı kendini bilmezlik. kitabını filan okumadığım için edebiyatçılığı üzerine kelam etme cüretini gösteremem. kendisini dizi ve film senaristi olarak ve yaptığı magazinsel çıkışlarından tanıdım.

    son günlerde epey bomba patlatıyor. enerjisini iyi bir edebiyatçı olmaktan çok magazin ikonu olmaya çalışıyor izlenimi verdi bana. geçtiğimiz haftalarda edebiyatı bırakacağını ve boksla ilgileneceğini cümle aleme deklare etmişti. şimdi de son romanı deliduman'ı eleştirenlere "Ben ne Elif Şafak'a benzerim, ne de Orhan Pamuk'a benzerim. Eğer beni hırpalarsanız, ben de sizi hırpalarım. Asla arkanızdan konuşmam, asla yazı yazmam, asla polemiğe girmem ama sizi gerçekten hırpalarım. Ondan sonra her aynaya baktıklarında beni hatırlarlar" tehditlerini savurdu. niye her yazılanı sevmek zorunda mıyız? sevmediysek ve mecburen arkasından (çünkü kişisel olarak tanışmıyoruz) kitabını eleştirirsek, başımıza gelenlere katlanmak zorunda mıyız? bu ne haddini bilmezlik, ne densizlik, ne maço bir tavır. kendisi mevcut iktidara muhalif olduğunu iddia eden bir yazar iken tam da iktidarın tehditkar dilini kullanması manidar değil mi? "erkek" ve "delikanlı" polisiye yazmaktan kaynaklı sorunlar yaşıyor gibi geldi bana.

    bir kaç yıl önce de “Cinayet olmayan polisiyeye kız polisiyesi diyorum.” diye buyurmuştu. aman ha polisiye yazacaksanız bunu aklınızdan çıkarmayın. öyle ya polisiyenin hasını "delikanlı deliduman" emrah serbes bilir.

    bu arada feminist edebiyatçılar son olay üzerinden bütün edebiyat camiasına ve özelinde emrah serbes'e bir açık mektup kaleme aldılar. onu da buraya iliştireyim: emrah serbes'e açık mektup
  5. türk edebiyatının şişirilmiş balonlarından sadece biri. çok seviyoruz millet olarak ''aykırı'', ''kaybeden'', ''ıssız adam'' görünümlü tipleri nedense, hem kanlı canlı birer insan hem de edebi karakter olarak. yalancı ''peygamber''ler yaratıp ardından onlara tapmada üstümüze yok, yarın öbür gün hata yaptıklarında-ya da istemediğimiz bir haraket- hemen çarmıha germede! yaptığı en son çıkışa-ki sebebini hala anlayabilmiş değilim- değinmek dahi istemiyorum. böyle işte.
  6. eskiden severdim ama artık sevmiyorum.egosuna yenik düştü kendisi çokta güzel şeyler yazardı zamanında (bkz: behzat ç) ama elim gitmiyor artık
  7. müptezellerromanının bir bölümünü yayınlamış iletişim yayınları. şu linkte mevcut: müptezeller

    aslında duyduğumda bir öykü kitabı diye düşünmüştüm. roman çıkınca şaşırdım doğrusu. behzat ç'yi henüz okumadım, deliduman romanını beğenmedim. öykülerini ise çok sevmiştim. bundandır belki öykü beklemem....

    neyse şunu söylemeden geçemem. geçen sene "çocukların öldüğü bu ülkede ne yazabilirim ki" diyerek yazarlığı bıraktığını açıklamıştı.
    bıraktığı bu senede romanını tamamlamış demek.

    ne kadar da samimi değil mi....
  8. emrah serbes'le ilgili yazmaktan hep kaçındım. delikanlı tavırları, afili filintalar'da yapıp ettikleri...ürün çırılçıplak, üzerine yoruma gerek bırakmayacak kadar ortadaydı her daim.

    sonra şu boks eldivenleri ile yaygara koptu hepinizin bildiği gibi...benim o dönemde de ilgi alanıma pek girmedi açıkçası. şaşırtmadı daha doğrusu. hatta o tartışmada kendisine yöneltilen eleştirileri haklı ancak biraz da fazlaca vurun abalıya durumuna kaçar buldum.

    ve müptezeller çıkacak haberi ile biraz daha beklemek gerektiğini düşündüm. malum
    kendisi bu yazarlığı bırakma / bırakmama meselesinde müptezeller çıkmadan hemen önce pek güzel laflar etti; şuraya bir kısmını yazayım:

    "Yayınlama konusuna gelince bazı sıkıntılar var…türkiyede maalesef edebiyat, edebiyata piyasa diyen yüzsüzlerin egemenliğine doğru gidiyor… Bunların içinde bazı zincir kitapçılar, avmler, patronlar var…bunlar bir piyasa düzeni kurmaya çalışıyorlar. Ben onların istediği piyasa yazarı olmayacağım, kendi istediğim yazar olacağım. Benim şartlarımı bilecekler. Mesela d&r mağazası, kanyondaki; benim kitaplarımı mağazalarında 600 tane bulunduruyor ama çalışanlarını sigortasız çalıştırıyor. Sendika haklarını engelliyorlar…

    Şimdi, benim üzerimden çalışanlarını sigortasız sendikasız çalıştıran ne kadar zincir kitapçı, avmdeki kitapçı varsa … ya buna son verecekler ya da ben gidip bunların mağazalarından kitaplarımı tek tek toplayacağım ve gidip yoksul mahallelere, fabrika önlerine, üniversitelere; kimin ihtiyacı varsa dağıtıcam bu kitaplarımı…"

    kaynak

    bugün d&r maceraları vol bilmem kaç...en çok satanlar ve türk roman öykü raflarının birer tanesi emrah serbes müptezellere ayrılmış.

    bu durumda:
    müjdeli haber dostlar, d&r çalışanlarının çalışma koşullarını emrah serbes "ağbimizi" dinleyip düzeltmiş.
    ya da
    emrah serbes konuşurken sırtını bu toplumun büyük kısmının hafızasının zayıflığına azınlığının ise naifliğine dayıyor. en yumuşak tabirle yaptığı artık ayıp kaçıyor.
    mesut
  9. ''yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin hala soğuk biralar oluyor güzel kızlar oluyor. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.''

    aslında iyi yazıyor. var o yetenek var yok değil zaten olmasa behzat ç. gibi bir karakteri yaratmak ve üstüne 2 kitap yazmak kolay değil hem de daha tanınmıyor iken.. sonra erken kaybedenler kitabında 2 öyküsü tiyatro oyunu olarak yazıldı 1 öykünün kısa filmi çekildi bu sırada kitap almanya'da basılmaya başlandı. ama bazen çok yersiz çıkışlar yapıyor o zaman üzülüyorum. örneğin ''yazarlığı bıraktım'' açıklamasına çok kızmıştım. ama gezi zamanı o direnişte ön saflarda koşturmasını gördükçe çok sevmiştim.
    imzalı kitapları elimde hatta ayak üstü sohbet etmişliğimiz ve çekildiğimiz bir kaç fotoğrafımız bile var.