1. doğru adı kişiye göre sorumsuzluk ve/veya motivasyonsuzluktur ve bir hastalık değildir. kendimden biliyorum.

    bir gün o işleri gerçekten yapmanız gerektiğine inanırsanız, öyle de düzenli yapıyorsunuz ki, "isteyince oluyormuş" diyor insan. çalışmaya başladıktan sonra düzensizliğin, ertelemenin nelere mâl olabildiğini gördüm. patrona, müşteriye ve dolayısıyla tekrar patrona mahcubiyeti tattım. bugün hiçbir şey ertelemiyorum diyemem. odam darmadağınık mesela, işte de atladığım çok şey oluyor. fakat odam inandığım bir iş değil, gerekli görmüyorum ve onu toplamamak benim özgürlüğüm. ötekisine ise henüz alışamadım.

    bana kalırsa erteleme hastalığı ya da procrastination diye geçen zımbırtıdan mustarip arkadaşlar kendilerine bir öncelik listesi hazırlasınlar, belli bir seviyeden sonrasını silip zamandan tasarruf etsinler. desinler ki, "ben bunu yapmıyorum, çünkü gereksiz; ben şuna ulaşmak istiyorum ve o yolda bana gerekli olanları şöyle elde ederim." ve peşinden koşsunlar.
  2. kendi içimizde ( yani diğer fiillerimize ve bunlara yönelik planlarımıza) bulaşıcıdır.
  3. bir faaliyeti ertelemek yerine onu an itibariyle sadece 1 dakikalığına bile yaparsanız eğer, bu hastalığın tedavisinde küçük bir adım atmış olacaksınız. (japonların yalancısıyım)
  4. konu ile ilgili detayli bir girdi yazacagim hastalik.
  5. insan zaman kaybettirir. yapılması gerekenlerin farkında olarak bi şeyleri yapmayı ertelemek insanın canını sıkacağı için üzerinizde daha yoğun baskı hissettirir.

    not: bi arkadaş.
    leia
  6. her sabah alarmin calmaya baslamasiyla nükseden hastalik. alarmin beser dakikadan yaklasik yarim saat ertelenmesiyle son bulur.
    uykudan vakit calar ama yataktan da kaldirmaz.
    kimse
  7. buraya yazacaktım ama şimdilik rezerve ettiğim başlık olsun.
    zaman yok. mekan yok. ertelemek de. peki o zaman ne var?
    görecelilik.