1. hayatımı ve haklarımı savunma konusunda ne çok sözünüz varmış meğer. ama hayatımı ve haklarımı savunurken hanginiz yanımdasınız? sanırım zurnanın zırt dediği yerdeyiz. yaşatanların mı yoksa öldürenlerin mi yanındasınız? soru bu kadar açık lafı dolandırmaya hiç gerek yok.
  2. sonuna kadar katıldığım önerme. feminizmden daha iyisi yok. çok farklı kollara ayrılan bu düşünceyi sırf halk bilmiyor diye vazgeçecek değiller. bir de feministler itici, yok şöyle yok böyle diyenler var. aynı laf solculara ya da ülkücülere edilse, sistematik eleştiri değil, nefret kusuyorsunuz denir. ama feminizme gelince bambaşka bir tutum.

    sosyal medyada görülen sözde feminist söylemleri göstererek de bir yere varılmaz. bir grup insan düşünceyi farklı algılıyorsa düşünceye içkin bir yorum yapılamaz. ayrıca feminizm kadınları koruyalım değil, tüm cinsel yönelimlere sahip çıkalım mottosuna büründü. gayi, lezbiyeni, drag queeni ve tomboyı da destekliyor artık feminizmi. ama elbette sosyal medyadaki eleştirilen feministlerden farklı olmayarak eleştirenlerin de bir şey bildiği yok. femen ve erkek düşmanı demekten başka kuramsal bilgileri var mı merak ediyorum.
    velev ki kadınlara fazla dikkat çekmek istiyorlar. bırakın çeksinler. nordik ülkelerde yaşamıyoruz ki. kadınlar istediği hakkı elde etti diyebilir miyiz?

    edit:linkteki tweette kadın erkek kimlikleri eleştiriliyor. medyanın nasıl kullanıldığı ve yüklediği rolleri gösteriyor. kızların sindirella kompleksi, ev işi yapan anne prototipinin farklı bir öz sunumudur çünkü. bunu geleneksel toplumda dile getirmek "aşırı" duyar gibi görünür tabi.
    sezgi
  3. feminizm kadınların kendi sesi ve sözüdür. kadınlar kendi sözlerini söyleyebilsin, erkekler onlar adına konuşmasın demektir aynı zamanda. çünkü kendi sözü olmayanın varlığı olanaksızdır.

    yaşamımız pahasına yarattığımız ve savunacağımız feminizm'i erkeklerden öğrenecek değiliz. eril açıklamalarınızdan (mansplaining) bıktık usandık. bir sussanız diyorum artık. gerçi susturmak için erkek yöntemlerini asla kullanmayacağız. ama sözümüzü söylemekten de geri durmayacağız.
  4. doğal bir güdü ya da yılların bastırılmışlığı nedeniyle eşitlik arayışından çıkıp, kadının üstünlüğünün savunulmasını ya da öyle olduğunun düşünülmesini makul karşılıyorum. nitekim diğer taraftan erkek üstünlüğü pompalanmaya devam ederken buna karşı durmak anlamsız.

    bununla birlikte asla yalnızca kadınları ilgilendiren bir husus olduğunu sanmıyorum. ideal toplumlarda hak savunusu her birey için aynı anlamı ifade etmelidir. kaldı ki konuyu kadının toplumdaki yerinden ziyade adalet, eğitim, iş, sağlık gibi somut kavramlara taşırsak, burada net olarak insan haklarından, dolayısıyla eşitliğinden bahsetmeliyiz.

    işin özü insan olmaktan geçiyor. toplumların, yaşam koşullarına göre kadın ve erkeğe farklı görevler atfetmesi onları birbirine üstün kılmaz. yalnızca farklıdırlar. eşitlik anlayışı fiziksel gücü, doğurganlığı, hormonları, zekayı temsil etmez, etmemeli. adalet, eğitim, iş, sağlık vb. gibi yaşamsal haklara aynı oranda ulaşabilmekten geçer. bu hususların modern toplumlarda aşılmaya oldukça yakın olduğu söylenebilir. ama burada esas önemli nokta gelişmemiş zekaların kadına ya da erkeğe bakış açılarındaki fark ve hala kadının toplumdaki yeri gibi anlamsız tartışmaların süregelmesi.
    one
  5. (bence)

    her akım gibi aşırılaştırılmaya mahkum olan akım.

    dünya'da ne kadar akım varsa hepsinde bir uç kesim vardır ve sadece bu kesimlere bakarak akımı yorumlamak doğru değildir. biri müslüman olduğunu söylediğinde aklınıza ışid, hristiyan olduğunu söylediğinde aklınıza kkk gelmiyorsa feminizm dendiğinde de erkekleri yok etmek isteyen kadınlar da gelmemelidir. kısacası bana göre bir akım en uç örneklerinden ziyade daha "ortada" kalan kısmına göre yorumlanmalıdır.

    bir erkek olarak kadın erkek eşitliğini gönülden istiyor ve dünya'da yaşanan utanç verici olayların son bulmasını diliyorum, hem kadınların hem de erkeklerin yaşadığı olaylar. fakat kendime feminist demeyi tercih etmiyorum çünkü bana uygun bir kelimeymiş gibi gelmiyor ("femin" den gelme muhabbeti) ve eminim ki feminizm yerine (sallıyorum) eşitlikçilik vs. gibi bir kavram kullanılsa birçok yanlış anlaşılma da ortadan kalkardı.
  6. kadınların, bütün yurttaşlık ve insan haklarını başka deyişle, erkeklerle eşit siyasal, ekonomik ve toplumsal haklar elde etme yolundaki savaşınımı belirten terim.
  7. muhalif ideolojidir, hakkında geri kalan her söylenen şey yalandır. tek bir feminist ideoloji olmadığı gibi tüm feministler de aynı şeyleri savunmaz. ortada iki yüzyıldır hakkında sayfalarca yazılan, konuşulan bir ideoloji var. bu ideoloji önce kadınların temel haklarını (oy kullanabilme, eğitim kurumlarına ulaşabilme, mülkiyet hakları vb.) alması için mücadele eder. kadınların 1900'lü yıllarda pek çok ülkede bu hakları alması ile sorun çözüme kavuşmuş gibi görünür ki bazı ülkelerde bu haklara hala ulaşılabilmiş değillerdir. bu haklara ulaşılmasına rağmen kadınlar hiçbir şeyin değişmediğini gördüğünde ikinci dalga feminizm başlar ve feminist kadınlar şunu sorar? görünürde her hakkı elde ediyor olmamıza rağmen neden hiçbir hakka sahip olamadık? neden çalışamıyor, iyi eğitime ulaşamıyor, mülkiyetin çok az bir miktarını elimizde tutmaya devam ediyoruz? bu sorular feministleri sorunun kökenine yani bu ezilmenin nereden başladığını anlamaya yöneltir. bu geriye dönme pek çok feminist akımı doğurur. sosyalist feministler ezilmeyi kapitalizm ve ev içi emek, kadınların işçiyi yeniden üretmesine bağlarken radikal feministler ezilmeyi üreme, cinsellik ve bedene bağlar. liberal feministler ezilmeyi toplumun içinde var olan maddi eşitsizlikler üzerinden çözmeye çalışırlar. bunun yanın da seksenler de çıkan akımlar dil ve beden politikaları üzerine daha fazla yoğunlaşama eğilimi gösterirler ki açık bir biçimde lacan ve foucault’un etkisi kendini hissettirir.
    fakat tüm bunlar gene yetmemektedir. ortaya faydalı analizler sunulsa da feminizm akademi, ideolojiler ve kendi içindeki bireyler tarafından çok ciddi eleştiriye uğramaktadır. bunun sonucu içine diğer ırkları, lgbtileri, engellileri, vegan ve vejetaryenleri, seks işçilerini ve en önemlisi erkekleri içine alan kapsayıcı bir feminizm doğar. şu an içinde bulunduğumuz üçüncü dalga feminizm ayrı ayrı grupların yer aldığı, eski ikinci dalgadan beslenen güçlü bir muhalif görüştür. hakkında şu an otursan on yıl okumakla bitiremeyeceğin psikanalizden, dil bilimden, tıptan, liberalizmden, marksizm’den, postmodernizmden, postkolonyalizmden, biyolojiden, mimariden ve sayılamayacak pek çok alandan beslenen bir çalışma alanıdır. bugün çıkıp feminizm erkek düşmanlığı diye sığ bir açıklama yapıp içini doldurmuyorsan hiçbir şey okumamışsın demektir. hangi feminizm erkek düşmanlığıdır diye sorarlar insana. gidip dil bilimcilere saldırabiliyor musun mesela yaptığınız iş yanlış diye? içerisinde kaç milyon tartışma var biliyor musun, hayır onu da bilmiyorsun. niye çünkü alanın değil, okumamışsın ama gelip koskoca bir çalışma alanına çemkiriyorsun. konu feminizm olunca neden böyle yaptığını bir daha sorgula. eril sistemin ne kadar içinde olduğunu, dişlide nasıl dönüp durduğunu ve buna gelen eleştirilere neden kulağını tıkadığını sorgula.
    benim feminizmim tüm cinsiyetlerin de eril dünyada ezildiğini söyler. bu dünya erkeklerin eline silah verip birilerini öldürmeye yollar çünkü penisi vardır. bu dünya erkekler ağlayınca ayıplar, bu dünya erkeğe şiddeti normalleştirir, erkeğe tecavüzü yok sayar. erkek suskundur çünkü anlatırsa erkekliği eksilir. toplumlarda erkeklerin uyguladığı şiddeti kadınlar da kendi çocuklarına uygular. diğer erkekler birbirine şiddet uygular. kimse eril dünyanın şiddetinden dışlanmış değildir. eril dünya yıkılmadıkça bu sömürü sistemi tüm cinsiyetler arasında devam edecektir.
    nedra
  8. Feminizm başlığı altında bin bir çeşit feminizm vardır. O yüzdendir ki yurt dışında feministim tabirini ergenler dışında pek duyamazsınız. Zira bu feminizm çeşitlerinin bir kısmı, ki sesleri en gür çıkanlardır, temel hak ve özgürlüklerle, insan haklarıyla çelişir.

    Türkiye'de feminist olmak politically correct olmanın bir şartı olarak görülüyor. Hayır arkadaşlar dünyada ^:yazar burada 2 metrenin üstünde ki kanat açıklığına sahip kolları ve elleriyle büyük bir geoit çiziyor^ politically incorrecttir.

    Tabi bir de ağızlarından akan salyalarını kollarına silerlerken aç karınlarını doyurma hayalleri kuranlar var ki allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin. Buna ekmek veren varsa da herkesin hayatına kimse karışamaz der, saygılarımı sunarım.

    Neyse bu kadar ciddiyet yeter. Biraz gülelim der bunu buraya koyar kaçarım.

    bonus
  9. daha önce yazıldı mı bilmiyorum, okumaya üşendim ancak; feminizm işin özünde toplumun, cinsiyetler üzerinden kişilere biçtiği rolleri reddeder. "kadın şunu şunu yapar, erkek bunu bunu yapar, bu rolleri, kendine biçilen cinsiyetin dışında kalanlar sergileyemez" anlayışını reddeder.
  10. yazması bile garip ama feministleri ülkelerine göre kalite sırasına sokmak, feminist eylemleri seyredip eğlenilecek bir tiyatro olarak görmek ve neticede kadını umarsızca objeleştirmek, kadın hakları açısından zihniyetin nerelerde süründüğünün gösteresi - ha bu da okumuşu sözde. okumuş ama eğitilememiş demek ki.

    bu arada, resmi isminden farklı isim kullanan kadın örneği o kadar çok ki, birisi de benim anam. bir tarafı çatlayana kadar gülmek yerine üzerinde düşünülmesi gereken bir konu belki de.