1. hak edene okunması gereken bir şiirdir efendim. buyurunuz...

    "ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    bu evleri atla bu evleri de bunları da
    göğe bakalım

    falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    inecek var deriz otobüs durur ineriz
    bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
    herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    beni bırak göğe bakalım

    senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    bana dönesin diye bir bir kapattım
    şimdi otobüs gelir biner gideriz
    dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
    seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    durma kendini hatırlat
    durma göğe bakalım"

    turgut uyar
    jimi
  2. "ben
    senden önce ölmek isterim.
    gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...
    fedakârlığımı anlıyorsun:
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    toprağa beraber dalacağız.
    ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak:
    biri sen
    biri de ben.
    ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    ben daha bir çocuk doğuracağım.
    hayat taşıyor içimden.
    kaynıyor kanım.
    yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    ama ölüm de korkutmuyor beni.
    yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.
    hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey:
    belki diyor. "

    nazım hikmet ran
    jimi
  3. "bir cumartesi öğleden sonrası gibi sevmeli
    evde olmanın ve olacak olmanın huzuru gibi
    pazar günü nankördür biraz sanki

    serin bir yaz akşamı gibi olmalı
    her yer olanca güzelliğiyle karşındayken
    hafiften de bir rüzgar eser ki sorma

    bir şarkı gibi söylemeli ismini
    duyanlar bir daha duymak istemeli
    tekrar tekrar kalabalıklara haykırmalı
    bazen de evde tek başına
    sessizce kendi kendine
    en tatlısı da o

    yanında olmadan tutabilmeliyim elini
    avcumun içinde hissedersem sıcaklığını
    ne saatler önemli ne yıllar
    ne de şu yürümeyle bitmeyen kilometreler

    uzak tutmalıyım senden her şeyi
    üşürsen eğer bir gece vakti yürürken
    aklına beni getir sadece o yeter
    sarıldığımı düşün sana o küçücük omuzlarından
    bir daha hiç sana soğuk değdirtmeyecek gibi

    koklamalıyım o güzel kokunu
    saçlarını düşünmeliyim en güzel çiçeklerde
    ufak bir mendile sarıp versen bir tutamını
    çok mu şey istiyorum bilmiyorum
    heyecanlanıp unutmaktan korkuyorum hepsi bu

    yaşamalıyım o gözlerini
    anlatmaya çalışırım ama birkaç dille belki
    görmek yeterli değil anlamak için
    diğerleri gibi değil pek
    tek amaçları bunların mutlu etmek gibi"

    jimi
    jimi