-
tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum... -
rüzgârdan açılsa kapım bir anda,
kara haber gelmiş gibi ürkerim.
sanki gemilerim battı ummanda,
paramparça oldu gökte ülkerim.
ne acı, kaybetmek için sahiplik!
ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!...
hayat mı, püf desem kopacak iplik,
çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş -
çın, çın, on iki hece,
çaldı bir eski saat.
on ikide her gece,
bana diyor ki, saat:
dün, bugün, yarın, siz, biz,
bu yayın içindeyiz;
onu yüzyıl sayın siz.
ömür on iki saat..... -
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
benim icin kirletme aydınlığını,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
islığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim.
ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
sevindiğim anda sen üzülürsün.
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
sakın başka bir şey getirme aklına.
aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
aysel git başımdan seni seviyorum... -
"gelmek istemiyor gün
ne sen gelebiliyorsun o yüzden
ne de ben gidebiliyorum
ama ben gideceğim
kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili
ama sen geleceksin
çamurlu lağımından karanlığın" -
ben acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını... -
ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir;
canlı cenazelerin başında münker-nekir.. -
"sana büyük caddelerin birinde rastlasam
elimi uzatsam tutsam götürsem" -
"...senin sular gibi umudun var
deniz hayvanları gibi kör karanlıkta
bir küçük yalan ardından günlerce
bölüne bölüne çoğalır.” -
günecenliğine egzozluk sinmiş oradan,
bu herhalde göğdür deyip başını kaldırdığın mide bulantısı
bay-bayanlıkta tecrübeli, on sekizine ve otuzuna basmış.
fiili, bir yapışkanın glue içinde çekimle–
bağlamdaki örgüyü tiner ile iyi/ insan/ benzemek/ ölmek
iyi insana benzeye benzeye ölmek
ad, kim olunan karışmasın diye verilen söz
hiç anılmadı bir ad denmek gibi duyulmayışı.
hayati olan şey kavuşmaktır.
çünkü kavuşmak f. onu yeniden görmek
sı-cak-lı-ğı-mı-zı (6) bir barınak gibi içimizde duy-du-ğu-muz (4)
(bkz: zf. mec.)