• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.33)
into the wild - sean penn
genç christopher mccandless’ın (emile hirsch) ilham veren gerçek hikayesinden uyarlanan into the wild, rahat ve konforlu yaşamını terk ederek alaska’nın kırsalında hayatının en büyük meydan okumasını gerçekleştirmek ve özgürlüğü yaşamak için yollara düşen christopher’ın hikayesini anlatıyor. filmin senaryo yazarı ve yönetmeni sean penn’e yıldız oyuncular william hurt, marcia gay harden, vince vaughn, catherine keener ve hal holbrook eşlik ediyor.


  1. belgesel tadındaydı. filmden aklımda kalan birkaç şey var. vahşi doğaya adım atmaya karar verip iki yıl boyunca bu konuda tecrübe edinip en sonunda adamın zehirli bir bitkiden (asıl hikayede açlıktan) ölmesi (!), ailesiyle olan sorunları konusunda filmde fazla detaya yer verilmediği için adamın ailesine olan bu öfkesinin, kızgınlığının sebebinin izleyiciye tam aksettirilemeyişi ve alex in üzerine tüm yolculuğunu işlediği deri kemer.
  2. bünyede kısa süreli de olsa, her şeyi geride bırakıp uzaklara.. hem de çok uzaklara gitme dürtülerini tetikleyen başarılı film. yaşanmış bir olaydan temel alındığı için izleyiciyi hem mutlu eden hem de üzen tarafları var.

    ama her şey bir yana ben filmi izlerken ana karakterimizin cesaretine defalarca hayran kaldım ve gıpta ettim. günümüz düzeninde "kaybedecek" bu kadar şeyi olupta; idellarinin peşinden gidebilmek adına böylesi radikal bir karar alabilmek çoğumuz tarafından "aptallık" olarak nitelendirilebilir. modern toplum düzeninin bizlere dayattığı kaygılar dolayısıyla bu insanları da suçlamayı doğru bulmuyorum. fakat benim nezdimde gencimizin aldığı bu karar; aptallık değil, günümüzde nadir rastlanan türden bir cesaret örneğiydi..
  3. " her şeyi bırakın ! ailenizi , arkadaşlarınızı modern dünyanızı geride bırakın ve doğayla yaşamaya başlayın. " filmin konusu bu yönde fakat hiçbir şeyinizi bırakmadan da filmde yapılanları yaparsınız. tek eksik yanınız bunu sürekli hale getirmemiş olmanız olacaktır. (bkz: barış özcan)
  4. tesadüf eseri bulduğum bir filmdi. ama izledim ve o kadar etkilendim ki hala adını duyduğumda aynı duyguları uyandırıyor. çoğu arkadaşım film uzun diye sıkıldıklarını söylemişti ama buna hala akıl sır erdiremedim. sanırım illa aksiyon, aşk falan olmalı bir çok insanın filmleri beğenip izlemeleri için.

    özellikle gerçek bir hikayeden uyarlanması daha da bir içinden birşeyler koparıyor. müzikleri bir o kadar uyumlu filmle.

    biraz da olsa dünyada neler oluyor diye düşünmek istiyorsanız bu filmi kesinlikle izleyin. son sahnesi bir süre aklınızdan çıkmayacak çünkü filmi bir bakmışsınız empati yaparak kendiniz olayları yaşıyormuşsunuz gibi izlediğinizi farkedeceksiniz.
  5. dün akşam harika bir ispanyol arkadaş edinmemi sağlayan filmdir, beraber eddie vedder'dan society'yi söyleyerek bol bol sırıtmışızdır. ah pablo ah
  6. toplumdan ve dayatılan sistemden, yabana yani özgürlüğe kaçışın, christopher mccandless’dan alexander supertrump'a dönüşün hikayesi. film christopher mccandless’ın günlükleri üzerinden yazılan aynı isimli kitaptan uyarlama. ayrıca filmin (bkz: eddie vedder) imzalı müzikleri de bence çok güzel.
  7. başlangıçta güzel görünen bir duygu.. hayatını özgürce yaşamak.. bir yere bağımlı olmamak.. hayallerinin peşinden gitmek.. geçmişi geride bırakmak.. herşeye tek başına yetebileceğini düşünmek.. ama sonrasında ne olacak.. işler yolunda gitmezse en kötü ne olabilir.. insanoğlunun bekide en büyük fobisi yalnız ve/veya acı çekerek ölmek.. bu konu ilginizi çekiyorsa izlemenizde fayda var..
    yaza
  8. sorgulayıcı, sorgulattırıcı bir biyografik film. izleyip de izlettirmelisiniz.
  9. hakkında yapılan yorumlar abartı değil, haklıdır. gerçekten başarılı bir film. kendinizi eşleştirebiliyorsunuz oyuncularla. gördüğünüz adamın neler hissettiğini anlayabiliyorsunuz. onunla beraber üzülüp, onunla beraber gülebiliyorsunuz.

    film önerisi isteyen arkadaşlarıma mutlaka izlemelesin dediğim filmlerden birisi de budur.