1. mutlu
  2. islam coğrafyasında bir kural vardır. eğer politik figürler büyük vaatlerde bulunurlarsa iktidara gelmede başarılı olurlar. ancak bu iktidarlar, toplumda büyük hayal kırıklıkları yaratırlarsa toplum islami kanada doğru eğilim gösterir.

    günümüz türkiyesinin de ırakla benzer bir hikayesi var. abdullah öcalan'ın yakalanması sonrası oluşan büyük hayaller bülent ecevit gibi ''sol'' söylemli bir figürü bir şekilde iktidara taşımaya yetmişti. ancak izlenen politikalar ve çeşitli sebeplerden dolayı toplumda büyük hayal kırıklıkları oluşunca ''islam'' bayrağını en iyi savuran figür ezici çoğunluğu arkasına almasını bildi. işte bu kural, tüm islam coğrafyası için geçerlidir.

    irak'ta saddam sonrası esen rüzgar da benzerdi. amerikan müdahelesiyle halk büyük bir değişim rüzgarı yakalayacağı umuduna kapılmıştı. bizatihi amerikan askerleriyle elele verip eski rejimin yüzüne tükürüyorlardı ancak işler umut ettikleri gibi yürümedi. her gün patlayan bombalar, bir türlü çözüm üretemeyen siyasiler, halkı kutuplaştıracak siyasi hamleler ırak halkında; özellikle sünni nüfusta büyük hayal kırıklıklarına sebep oldu.

    genç nüfus gittikçe koyu renkli dini akımlara yönelmeye başladı ve ırak el-kaidesi altın çağına girdi. zaten gayet kullanışlı olan bu örgüt dünya'nın çeşitli bölgelerinde kullanılmak üzere mobilize edildi ve kullanıldı. el-kaide kadrosu yenilendi, coğrafyalar genişledi, tehdit gerçekten global boyuta devşirilip istenilen müdaheleler için altyapı, a.b.d.'nin müsamahasıyla oluşturuldu.

    işte bu esnada, o güne kadar pek ciddiye alınmayan birşeyler su yüzüne çıkmaya başladı. bu radikalleşen ve islam'a sarılan gençlik içinde daha da öz'e inen bir grup vardı. bu grup, el-kaide uygulamalarını yeterli görmüyor hatta el-kaide eleştirisi bile yapıyordu. uygulamaları kur'an ile kıyaslıyor ve uygunsuz buluyordu. alışılagelmiş ''cihat'' konseptini daha farklı ele alan bu gruba göre:
    1. savaş (bkz: hacc 39) kapsamında ele alınmalıydı. yani açıkça saldırıya maruz kalmalıydılar ve (bkz: mumtehine 9) 'daki şartlar oluşmalıydı. halbuki, el-kaide saldırı yapıyordu ve savunma yapması gerekirdi.
    2. el-kaide yıllardır mevcuttu ve izlediği politikalar sayesinde düşmanı işgale sevketmiş, düşmana fırsat vermişti; başarı da kazanamamıştı.
    3. el-kaide mezhepçi yaklaşım içinde bulunuyordu. halbuki, (bkz: rum 32.) 'ye göre bu durum haramdır. mezhep olarak değil de ''din'' olarak ele almamış olmaları el-kaide'yi ''şia'' türevi yapıyordu.
    4. el-kaide, açıkça (bkz: bakara 178.) 'e uymuyordu. eylemlerinde kısas kullanmak yerine hedef gözetmeksizin saldırıyordu. bu durum da ikrah hanesine yazıldı.
    5. el-kaide (bkz: tevbe 60) 'a da uymuyordu. gelirleri bahsekonu kişilere bölüştürmek yerine takip edilemeyecek adreslere postalıyorlardı.
    6. el-kaide (bkz: nur 32) 'yi de es geçiyor, gençleri evlendirmek gibi bir işin peşine düşmüyordu.

    bunun gibi bir sürü itirazları vardı ve bunları en sık dile getireni de başlarına ''islam halifesi'' yaptılar. el-bağdadî, buradan bakınca işid üzerinde sınırsız bir gücü varmış gibi düşünülse de şura ile karar vermek zorundadır ve azledilebilir bir konumdadır.
    işte, bu grubun manifestosu da bu tarz bir yaklaşımdan müteşekkildir. diğerleriyle arasındaki temel fark kur'anî olması ve herhangi bir mezhebi benimsememesidir. ancak şu da unutulmamalı ki bu gruba aktif destek verenlerin büyük bir kısmı da yerel aşiretlerdir. bu aşiretlerin farklı hedefleri ve sebepleri bulunabilir ki bulunuyor da. istisnai durumların çoğu da bu aşiretler kaynaklıdır.

    peki işid bu ayetlere uyuyor mu? pek farkında olmasak da bunlara mümkün mertebe riayet ediyorlar. saldıran taraf olduğunu düşünebilirsiniz ancak işid savunmadaki taraf konumunda; islami gruplarda geleneksel bir hal almış 'israili tetid seansları' bile bu klinikte uygulanmıyor.
    birkaç gün önce kilis'e attığı ve insanlarımızın canına mal olan roketlerin sebebi de kısas kuralına örnektir; türkiye işid'e ait bir köyü bombalamıştı işid'e göre misliyle cevaplandırıldı. 'devlet mekanizmasıyla' elde ettiği geliri bölüştürmesi, bekarları bir şekilde evlendirmesi de hep ilgili ayetlere atıftır.

    bu kur'anî atıflarda bazen o kadar ileri gitmektedir ki, türkiyedeki ana akım dini anlayışlara göre büyük önem arz eden 'türbeler' işid için birer şirk yuvasıdır. dini ünvanların hemen hemen hepsi kafa kesme sebebidir. kâbe, havaya uçurulması gereken bir put'a dönüşmüştür işid'e göre.
    sizce, bu sıradışılığın sebebi ne olabilir?
    bu yaklaşım tarzının motifi, genel geçer islami anlayışlardaki iki yüzlülüktür. her fırsatta 'a.b.d. sonrası ırak' resmi çizilse de esas tepki oturmuş olan islami anlayışlaradır.

    türkiye örneğinde işid'in yeri var mı? türkiyede bu ''gaz alma'' işlemini günümüzde ''yeni osmanlıcılık'' yapmakta. halbuki, sosyal adalet gözetilerek politikalar üretiliyor olsa, bu tür radikalleşmelere ket vurulabilir. ancak bu sürekli öteleniyor ve demokles'in kılıcı gibi (farkında olmasak da) tepemizde sallanıyor/sallanacak da.

    velhasıl işid, ekseriyetin sandığı gibi laboratuarda canlandırılmış bir frankenstein değil. ve abd, için arz ettiği tehlike, tanıdığı el-kaide'yi işlevsizleştirme olasılığından ötesi değildir. esas endişelenmemiz gereken şey topluma gaz verip duran siyasi figürlerin geride bırakacakları gaz bulutudur. bu gazdan zehirleneceklerin neye dönüşeceklerine örnektir işid.
    t
  3. allah belanızı versin.
  4. düşman yaratıp yeri geldiğinde o düşmana karşı savaşmak soğuk savaş döneminden kalma düşük yoğunluklu savaş ( low-intensity conflict ) stratejisinin ekonomi politiğidir.

    suriye savaşının çıkacağı artık su götürmezken amerika, esat muhaliflerini beslemek için 3 ülke kullandı; biri dönemin osmanlı sevdalısı başbakanına sahip türkiye, diğer ikisi de katar ve suudi arabistandı. cia tarafından eğit-donat programlarına alınan bu yapılar önce bikaç kola ayrıldı bu kollar içerisinde en sınır tanımaz olanı ışid'di. bir süre sonra esat muhaliflerine giden bütün silahlar ışidde toplanıyordu, çünkü ilk kural şudur: paranız varsa alamayacağınız silah yoktur. ışid bir süre sonra rafinelere, petrol kuyularına, enerji santralleri ve barajlara sahip oldu, enerji ve petrol ticaretinden kazandıklarıyla da daha da güçlendi. bu enerji ve petrolü kim nasıl aldı? bir gün ölülerin savaşı başladığında biz de öğreniriz. şimdi ise 25 örgüte bölünmüş bir yapı var.
  5. ırak şam islam devleti eski adı şimdiki adı ise islam devleti olan kalleşler sürüsü. öncelikle bunlar yüzünden islama saldıranlar tamamiyle embesil ki birçok ekşici öyle :)

    neyse bunlar hakkındaki görüşlerimi anlatayım ırak-suriye siyasetini çok yakından takip etmeyen insanlar için şerefsiz ana akım medyanın yalanları dışında bir kaynak olsun.

    bir müslüman olarak herhangi bir olayın arkasında abd, israil var demek bana göre ciddi bir eziklik ve geri kalmışlığın göstergesi ancak bu adamların bir proje olduğuna yada bu kadar palazlandırılmasının bir proje olduğuna adım kadar eminim. neden eminim, çünkü bu adamlar klasik 'cihatçılar' gibi takılmıyorlar, yanlış bilmiyorsam şu ana kadar direkt islam adını kullanan bir oluşum olmadı taliban, el-kaide, boko haram gibi amaçlarına yönelik isim kullandılar ama bunlar direk islam devleti diyorlar kendilerine.
    örgüte katılanlardan bahsetmek istiyorum örgütün kuruluşu 2000li yılların başına kadar gidiyor, örgütün kurucuları ve belkemiği saddam'ın subayları ve ıraklı sünniler. saddam'ın subayları baas ideolojisini benimseyen ırkçı diktacı bir grup ıraklı sünniler ise çaresizlikten katılıyorlar. amerika ırak'a girdiğinde ıraklılara akla hayale gelmeyecek pislikler yaptı şuanda ışid videolarında izlediklerimizin aynısını tecavüzler katliamlar. ve işgal sonrası ırakta sünniler yalnız ve korumasız kaldılar, amerikadan sonra bu kez şiiler sünnilere zulme başladı, ırak'ı biraz anlatmak gerekirse adınız ömer olduğu için işkence görebilir ve öldürülebilirsiniz, şiiler tarafından. diğer yandan ise kuzeyde kürtler iyice güçleniyor, şiiler abd, iran desteğiyle güçleniyor, sünniler ise bir başına bu durum ışid'in yükselişini ve omurgasını oluşturdu çünkü sünniler de refleks olarak kendilerini korumak istedi ki sırf bu yüzden ileride çok daha kötü duruma düşecekler.

    ışid saflarında savaşan suriyeli sayısı çok çok az sizlere terörist cihatçı diye yutturulan diğer muhalif oluşumlarda ise suriyeli sayısı %90larda.

    ışid yüzünden ırak ve suriyedeki müslümanlar ve masum siviller çok zarar görüyor ve görecek. şu sıralar da türkiyeyi suriye bataklığına çekmeye çalışıyorlar umarım devlet bu salaklığı yapmaz ama ışid'in muhaliflerle olan cephelerini obüslerimizle uçaklarımızla vurursak çok iyi olur. neyse umarım bu şerefsiz örgüt daha fazla kürtlerin, batının ve şiilerin ekmeğine yağ sürmeden yok olur.
  6. korku ve cehaletle yayılan şirk dininin son temsilcisidir, son ve en acımasız temsilcisidir. ayrıca "gerçek islam bu değil" cümlesinin güncel kullanım alanıdır. "gerçek islam bu değil" diyenler şunu bilmeliler; 'gerçek islam' asr-ı saadet'in bitişiyle bir anda ortadan kayboldu, hatta onun varlığı bile kesin değil.
  7. gerçek islam bunlar değildir çünkü küçük gruptan büyük grup hakkında bir yargıya varamazsınız. (bkz: logic 101)
    mustafa kemal ve şürekası tunceli'de kadın çocuk demeden alevileri katletti diye tüm laikler alevi düşmanıdır diyebilir misiniz?
    diyarbakır cezaevinde orospu çocuğu bir müdür kürtlere akla alınmayacak işkenceler yaptı diye işte türklük bu diyebilir misiniz?
    myanmar'da budistler müslümanlara saldırdığı için işte budizm bu şiddeti teşvik ediyor diyebilir misiniz?
    israil'de olanlar yüzünden işte musevilik bu diye bişey duydunuz mu hiç?
    batı'nın yaptıklarına ise hiç girmiyorum.

    ee dünyada herkes bir şekilde pislik yaparken, pisliği yapan müslüman olunca bu nasıl bir buçuk milyar insana mal edebiliyorsunuz? e hadi islam bu olsun, bu bir buçuk milyar insan niye böyle yapmıyor?
    yüzyıllardır müslüman ülkelerde hristiyanlar yezidiler hindular yahudiler nasıl yaşayabildi gerçek islam buysa?
    bu kronik islam düşmanlığını bırakınız batı yapsın, siz müslüman olmasanız bile en azından türk olduğunuz için yapmayın, alet olmayın.

    yaptıkları yüzünden ne islam nede müslümanlar sorumlu olmayan çete.
  8. gerçeklikten uzak siyasi görüşlerin etkisinde kalmış yorumlardan sıyrılıp ciddi bir şekilde analiz edilemesi gereken yapılanma ;

    körfez savaşları sonrası yeniden dizayn edilen bölgede , bu zamana kadar denklem dışı kalan iki aktör oldukça önemli elemanlar olarak denkleme dahil edildiler ; şiiler ve kürtler.

    şiiler ırak devlet yönetimi ve ırak ordusu, kürtler ise bölgesel yönetim ve peşmerge aracılığı ile siyasi ve askeri güç unsurları haline geldiler. bu iki grup saddam döneminin zulüm uygulamalarından ırak genelinde yaşayan sunni halkı sorumlu tutup , saddamı aratmayacak politikalar izlemeye başladılar. bu durum ıraklı sunnileri doğal olarak bölgenin en radikal yapılanmasına itti ; ırak el kaidesi.

    ırak el kaidesi 2007-08 yılları sonrası iyice zayıflamış , neredeyse bitme noktasına gelmişti. ama bu destek örgütü tekrar güçlendirdi. saddam dönemi askeri unsurların , aşiretlerin desteğini alan örgüt 2011 yılında tabiri caizse tekrar doğdu. görünürde el kaide merkeze bağlı olsa da tamamen bağımsız politikalar izlemekteydi.

    bu süreçten sonra örgüt suriye'ye sıçradı , önce ayrılık ardından devlet ardından da hilafet ilan etti.

    velhasıl kelam ; bölgede hızlı bir şekilde gelişen bu önemli aktörü bir takım sığ yorumlar ile ele almak , bu örgütü güçlendirip ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
  9. kürdistan'ın kurulmasını hızlandıran , pkk ve diger yapılanmaların batıda cici olarak gosterilmesini sağlayan örgüt.işgal ettiği yerleri pyd ve diğer kürt örgütlerin "işgal" etmesi için ön ayak olup meşrulaştırıyor . tarihi ,geçmişi kürtlerin bilip özümsediği ortak kahramanlık destanlari olmayan kabileleri aşiretleri abd'ninde desteğiyle uluslaşmaya zorlamaktadir.
    edit: başlık ışid olacaktı.