1. kökeni arapça gahwah kelimesinden gelen, "keyif veren içki" anlamındadır. avrupa'da "café, caffe, koffie, coffee" şeklinde kullanılıyor.

    aslında hiçkimse kahvenin gerçek hikayesini bilmez. size en yaygın inanışı, daha önce bulduğunuz halinden çok başka bir şekilde anlatacağım. bunun için kahvelerinizi yanınıza alın. hazır olduğunuzda başlayalım.

    8. yy ortaları, habeşistan (etiyopya)

    kaffa'da yaşamakta olan khaldi adında bir çoban vardır. khaldi, günün belirli saatlerinde keçilerini otlatmaları için yaylaya götürür. gittiği yaylada yüksek ağaç bulursa altında serinlemek için bir kaç saat bekler. tabi bu süreyi daha dolu geçirmek için sürekli birşeyler ile uğraşır. yaprakların sesini dinler, kepenek üzerinde işlemeler yapar, keçilerine göz kulak olur ve yorulduğunda da gölgede uyuklardı.

    gel zaman git zaman, khaldi'nin sürüsü büyüdü. artık götürdüğü yayla, bölgedeki çobanlara yetmemeye başladı. herkes sürüsündeki sayıyı azaltırsa sorun çözülecekti fakat khaldi'nin sürüsünü satmak gibi bir niyeti yoktu. bu yüzden çözümü başka yaylalar aramakta buldu.

    çobanlar sürülerini güneydeki verimli toprakların olduğu bölgeye götürüyorlardı. böylece daha büyük yaylalarda hem yalnız başlarına olmuyor hemde bütün araziyi görebiliyorlardı. kuzey bölgesinde ise yoldan gelip gidenler dışında kimsenin uğramadığı yaylalar vardı. yerleşim yerlerinin daha kuzeyindelerdi. her ne kadar küçük olsalarda, tek bir sürü için oldukça idealdi.

    khaldi, gün bitimiyle beraber 8 km kuzeyde bulunan küçük bir yaylaya keşfe çıktı. daha önce görmediği büyük bir ağaç, etrafta tuhaf çalılar ve hayvanları için yeteri miktarda yeşillik vardı. ertesi gün sürüsünü getirmişti. başlarda her şey daha öncesi gibiydi. ağacın gölgesinde bir şeylerle uğraşıp tekrar dinleniyordu.

    aradan birkaç hafta geçtikten sonra hayvanlarının bariz bir şekilde neşeli ve zıpır oldukları gözüne çarpmıştı. öyle ki, geceleri şehre gelince khaldi'nin sürüsü yerinde duramıyordu. tüm geceyi düşünerek geçirip, yarın keçilere ne olup bittiğini anlayacaktı.

    yarın tekrar yaylaya ulaştığında bu kez ağacın altına gitmek yerine keçilerinin yanına gidip ne yaptıklarına bakacak ve böylece bu neşe ve enerjinin kaynağını bulacaktı. khaldi, keçisinin yediği kırmızı meyveyi yer ve daha enerjik, hareketli hisseder. bir kaç kez tekrar eden bu değişikliğin nedenini merak eden khaldi, cevabın kahve ağacı ve kahve çekirdeklerinde olduğunu bulur. sonra bu keşfini anlatmak üzere sufi dervişlere gider. çekirdeklerin marifetini dinleyen sufi derviş, ilk başta fikri onaylamaz ve çekirdekleri ateşe atar. ateşte tutuşan çekirdekler kavrulmaya başlar ve ortalığa kahve aroması yayılır.

    yayılan bu aroma khaldi ve dervişe ilham verir ve çekirdeklerden güzel bir içecek oluşturmak için işe koyulurlar. önce kavrulmuş çekirdekler öğütülür sonra özlerini bırakmaları için suda kaynatılır. işte bizim bildiğimiz kahve böyle doğar.

    sufi, kahvenin uzun gece ayinlerde onu uyanık ve zinde tuttuğunu fark eder. daha sonra diğer dervişlerde bu içeceği sever. ardından kahvenin uluslararası yolculuğu başlar. önce yemen ve arabistana yayılır. türkler ise 1517'de yemen valisi sayesinde kahve ile tanışır ve öyle sever ki önce istanbul'a oradan da tüm dünyaya yayılmasına vesile olur.
    ilgaz
  2. kelimelerim arasında kıskaç görevi gören zayıf kısa boylu bir yengeçti. ailesinden geriye sadece amcası kalmıştı. bir çoğu amcasını tanır bu ufaklığın sözü bile geçmezdi. şimdi ne oldu biri entelektüel etiketi diğeri ise ortalık.
  3. en sevdiğim içecek. tercihim her zaman espresso ama onu evde yapacak imkanım yok ayrıca bazen daha uzun soluklu bir kahve içmek istiyorum. o durumlarda da french press tercih ediyorum.

    dünyada revaçta olan 2 kahve çekirdeği vardır. arabica ve robusta. arabica daha pahalıdır. robusta daha sert bir tada sahipken arabica daha aromatiktir. pek çok büyük kahve zinciri(starbucks, gloria jeans...) -bildiğim kadarıyla- yalnızca arabica çekirdeğini kullanırlar. arabicanın yetişmesi daha zordur. çünkü hem belirli bir yükseklik ister hem de verimliliği robustaya oranla daha düşüktür, dolayısıyla da daha pahalıdır.

    kahve çekirdekleri toplanıp kavrulur ve öğütülür. işte yanlış bilinen bir şeyi tam bu noktada düzeltmek gerekir. türk kahvesi denen pudra kıvamındaki kahve, öğütülmüş kahve çekirdeğidir; ancak suda çözünebilen kahvelerdeki o tanecikler kahve çekirdeği değildir. ona granül kahve denir.

    pişirmek istediğiniz kahvenin türüne göre farklı boyutlarda çekilir(öğütülür) kavrulmuş kahve çekirdeği. türk kahvesi diye bildiğimiz ve kahve çekirdeğini hiçbir süzme işleminden geçirmeksizin suyla karıştırıp pişirdiğimiz yöntem için kavrulmuş çekirdek en ince şekilde çekilir.
    espresso makineleri için ince çekilmiş, filtre kahve mekinaları için orta çekilmiş, french press(şu cafelerde önünüze gelen, bazılarının filtre kahve dediği, üstten bastırdığınız aparatla kahveyi süzdüğünüz zımbırtı) için kalın çekimiş kahve çekirdeği kullanılır.

    americano, lungo, macchiato, latte gibi türlerin hepsi aslında birer espresso türevidir. espresso kahvenin en güzel halidir. bir de ristretto vardır ki o da bir espresso türevidir bir bakıma. yani aslında espresso yapılır, sonrasındaki işlemlerle ismi değişir kahvenin. örneğin espressoya sıcak suyla yumuşatırsanız adı amerikano olur, süt köpüğüyle yumuşatırsanız adı macchiato olur, sütle yumuşatırsanız adı latte olur. bence hiç yumuşatmayın, şeker de atmayın. gerçek kahvenin tadını, keyfini öyle alırsınız ve ancak bu sayede kahve kültürünüzü, damak tadınızı geliştirip daha iyi bir espressonun peşinde koşarsınız.

    kahvenin tadını etkileyen oldukça fazla faktör vardır. en başta kaliteli bir kahve çekirdeği, doğru kavurma, doğru çekim, tazelik, doğru pişirme, iyi su kullanımı, sunum vs. gibi.
    ben kahveyle çok ilgilenmeme, kahveyi çok sevmeme rağmen elbette bir kahve gurmesi değilim ancak iyi bir espressoyla kötüsünü ayırabilir dahası ikisi arasındaki farkın nedenleriyle ilgili bir iki olası sebep sunabilirim. bizim ülkemizde kahve kültürü çok gelişmediğinden, her cafe hazır kahve çekirdeği kullandığından ve bunları da satan firmalar beli olduğundan espressolar arasındaki fark genelde kahvenin cafe içerisindeki saklanma koşullarından ya da makineyi kullanan adamın gösterdiği/göstermediği özenden kaynaklanır mesela.

    kahve üzerine daha uzun şeyler yazabilirim. daha burdayız, bol bol yazarız. kahveyi şekersiz için bana sorarsanız. en azından şekeri azaltın, sonra yavaş yavaş bırakırsınız.

    3. dalga kahve denen kahve dükkanları ile artık yepyeni demleme yöntemleri söz konusu. fırsat bulduğumda bu entryi daha da genişleteceğim.

    çay samimiyettir, dostluktur, sosyalliktir; kahve tutkudur, aşktır, yalnızlıktır.
  4. sanalbaharat.com

    internet üzerinden en uygun kahve arayışımda burayı buldum. fiyat performans olarak daha iyisi yok, yakın bile değil. siparişten sonra kavurup taze yolluyorlar. kahveler minumum 1kglık(1i hariç) ben şimdilik sidamo'yu aldım denedim çok memnun kaldım. eğer çok fazla tüketmiyorsanız da arkadaşınıza falan hediye edin yarısını, gene de normalden ucuza gelir. 1 aydan sonra(çekirdek) tazeliği kaçacaktır ona göre alınmasını tavsiye ederim.
  5. acı, tatsız tuzsuz içki. ama şöyle: sigaranın katranıyla mücadele etsin diye sadesinden yapıyorum sürekli. tütün zararlı ya, diyorum ki bol acılı, sade kahve içersem tüm kanserleri öldürür. onun hakkından bu gelir. "al sana, al al" gece gece böyle simülasyonlar. ordan acılı kahve birlikleri dumanlı kötücül tütüncülerle savaşıyor filan. tamam
    yok
  6. kola varken bi insan neden kahve içer anlam veremiyorum. saçmalık...
  7. tadılabilir sıvı.
    paylaşılabilir sıvı.
    koklanabilir sıvı.
    üzerine bi dolu film çekilebilir sıvı.
    parfüm özü olarak kullanılabilir sıvı.
    tüm evraklarınıza izini bırakabilir sıvı.
    bokunuzun rengine isim vermiş sıvı.
    sabahları sağlam bir uyanma yaşatabilir sıvı.
    balzac' ın kaleminden muhteşem güzellikte cümleler akıtabilmiş sıvı.
    mevlana' nın mesnevi' sinde kendine şarap adıyla yer bulmuş sıvı.


    aman sıvı işte, için. yalnız granül olanları içip damak zevkinize haksızlık etmeyin. ya da edin bana ne ki
  8. gerçekten de şu dünyada sen sevdiğim şeylerden biri bu içecek. kitaba falan da harika eşlik ediyor. çok fazla kahve romantizmi yapmak istemiyorum şimdi ama bana göre yalnızlara daha çok yakışan bir içecek, gündüzün şarabıdır kahve. ya da en fazla iki kişi ile güzeldir, tutkuludur, şehvetlidir. her neyse...

    uzun süredir içince kahve kelimesi geçen ya da kahve üzerine yapılan şarkılara takmıştım. 50' den fazla şarkı buldum çeşitli sitelerde. dinledim, düşündüm kendi müzik zevkime göre 16 tanesini seçtim. neden seçtiğimi kendimce anlattım. 2 bölüm halinde yayınlayacaklar neokur isimli fikri, arayüzü, kullanımı güzel kullanıcıları kötü kitap sitesinde. ilk 8 şarkı bu;

    http://www.neokur.com/h/kafein-tutkunlarina-ozel-icinde-kahve-gecen-sarkilar-bolum-1/18
  9. geçtiğimiz cumartesi bu bildiğimiz ucuz granül kahvelerden 7 çeşit aldım, 1 tane de vardı, etti 8. karışımlar falan da yaptım. bence en iyisi jacobs monarch millicano ve cafe breno gold karışımı. kremalı ve yarım şekerli içiyorum.
  10. daha önce şu #218697 entryde içinde kahve kelimesi geçen şarkılardan kendi müzik zevkime göre 16 şarkılık bir derleme yaptığımı belirtmiş ve ilk 8' i paylaşmıştım. ikinci 8 de bugün yayınlandı sitede;

    http://www.neokur.com/h/kafein-tutkunlarina-ozel-icinde-kahve-gecen-sarkilar-bolum-2/22

    ''Her zaman kahve içecek birilerinin hayatınızda olması diliyorum ama yoksa da kahve seven bir yalnız için iyi bir kahve dükkanı, şehrin sığınağıdır. Kendi sığınağınızı bulun ve sonra da kahve ve müziğe inanıp onlara teslim olun. ''