1. eskiden köy hayatı denildiğinde böyle gözleri süzerek aşağılayıcı bir edayla bakılırdı karşındakine. ne de olsa köy hayatı demek emek demek, zahmet çekmek demek. ee biraz fiziki deformasyon ve yorgunluk da demek. arkadaşlarıma bu konuyu açtığımda yıllar önce, istanbul' da doğup büyümüş biri olarak nasıl yaşayabilirsin derlerdi..

    şimdi seneler geçti... pek çoklarının ortak noktası oldu köy yaşamı-hayatı. şehrin bunaltıcı yanlarından ve stresinden bir kaçış ve yaşam tarzı olarak bir umut oldu insanlara. haksız da sayılmazlar hani.. trafikte geçirdiğimiz süreler, uzayıp giden sıralar, insanların aslında her şeye sahipken fütursuzca aç davranışları ve taşkınlıkları... ve zaten bitmek tükenmek bilmeyen iktidar mücadelesiyle kavrulan dünyanın savaşlarına tanıklık etmek uzaktan. her şeyin sunileşti bir ortamda kendini yaşadığı yerde yabancı hissetme hali herkeste zuhur etmişken köy hayatını sık sık ön plana çıkaran programlara denk gelmek artık bizleri şaşırtmıyor.şaşırtmadığı gibi de imrenerek bakıyor ben ve ben gibiler.

    geçenlerde 4 arkadaşın plazalardaki koltuklarını bırakıp ayvalık' taki yaşam öykülerine aynen benim imrenerek bakmam gibi. zeytinyağı işine girmişler, herkes tecrübe ve bilgileri doğrutulsunda toprağın bir ucundan tutmuş, ağaçların dallarına tırmanmış, güneş alnında yanmış...

    tatmin duygusu bence böyle daha güzel. dünyanın bütün hırslarından arınıp akşam kendini evine atmak ve yarın kendini yine doğaya teslim etmek. kendi ekmeğini, yoğurdunu, yemeğini yaparken; yaktığın ateşte kendini seyretmek gibi... üretmek en güzeli, akşam nerede uyuşsam diye kendini olur olmaz bir yerlere atmaktansa..

    keşke daha fazla gönüllü olsa, kıymetli ve zengin bu topraklarda tarımın ve hayvancılığın kıymeti bilinse.