1. kürt sorunu yoktur, insanları ötekileştiren, kendine benzetmeye çalışan andavat zihniyet vardır. alın size örneklerden biri 212788
  2. anayasal haklarından faydalanabildikleri için "kürt sorunu" diye birşey olmadığından dem vuran arkadaşlar olmuş.

    zaten bunu sorun yapan kanunen türklere pozitif ayrımcılık yapılması değildir ki öyle birşey yoktur. pek tabii pkk kanlı bir terör örgütüdür fakat kürt sorununu ortaya çıkartan şey pkk öncesi kürtlerin yaşadıkları bölgede gördükleri muamele, pkk sonrasında ise aynı kürtlerin pkk nın kucağına bırakılmasıdır.
  3. türk sorunudur.
    mutlu
  4. memlekette kürt sorunu falan yoktur. bu ülkede sadece insanlık sorunu vardır. her yıl yüzlerce insanlık suçu işleniyor memlekette ama yargılanan yok. yüzü bile kızarmıyor artık bunları yapanların. ülkeye en acilinden vicdan lazım.
    dakk
  5. faşizmin sorunudur, yoksa halkın böyle bir sorunu yoktur ki çözüm arasın, faşizm ise halk değildir, faşistler asıl sorunun faşızm olduğunu ögrenmeyecekleri için de kürtler ya da herhangi bir azınlık (din, etnisite, ideoloji) onlar için sorun olmaya ömürleri boyunca devam edecektir
  6. kimsenin ne dilini konuşma hakkının ne özgürce kültürünü yaşatma hakkının elinden alındığı yok şu ajitasyondan kusma geldi artık. ülkede bir sürü azınlık kendine has değerleriyle varlığını sürdürürken bir tek kürtler ayrı devlet kurmak için toprak diye yırtınıyor nedense. bahsettiğiniz kısıtlamalardan şikayetçi bir laz bir çerkes neden göremiyoruz? kaldı ki bu kısıtlamaları da göremiyoruz. mıy mıy sürekli yakındığınız şeylerin dram severlik dışında başka bir açıklaması yok. yarın tüm güneydoğu size verilse kaçınız gider orayı vatan bilip orda yaşarsınız ki? istanbul'u izmir'i bırakıp giderim diyen anca yalan söyler.
    not :atatürkçüyüm

    sadece güneydoğuda yaşadıklarını düşünsem diğer illerde bulunanlardan söz etmezdim zaten bir varsayımdan söz ettim ama tek bölge kesmemiş sanırım.

    azınlık saymak yanlıştı bu konuda haklısınız çünkü en başta azınlık denebilirdi ancak her aile en az 10 çocuk yaptığı için fark kapanmıştır.


    son edit: sürekli cehaletten vurarak savunma yapmaya çalışırken batıyorsunuz. önce okuduğunuzu anlayın daha sonra kendinizi ifade etmeye çalışın. atatürkçülük chp'li olmak demek değildir zira atatürk'ün partisi öleli çok oldu. chpyi ve yaptıklarını desteklesem chpliyim yazardım. kaldı ki hala daha boş isyanınızın içini dolduramadınız. daha tatmin edici argümanlarla gelin.
  7. bir yolcu uçağında düşme durumu oluşuyor ve kaptan pilot, hostes hanımdan yük azaltmasını istiyor. hostes kabinden yolcu tarafına yönelip alman vatandaşa "uçaktan acilen atlamak zorundasınız bayım" diyor. alman ikiletmiyor bile. fiüvvvv.
    ikinci olarak fransıza gidiyor hostesimiz. "mösyö rica etsem uçaktan atlar mısınız ?" hay hay diyip atlıyor fransız centilmen.
    sırada türk var. "bayım siz bu uçaktan asla atlayamazsınız, götünüz yemez" diyor. cihana bedel ırkın neferi o lafı yedirir insana. rüzgarıyla savruluyor hostes hanım.
    en son kürt arkadaşın yanına yaklaşarak kulağına fısıldıyor. "bu uçaktan atlamak yasak..."
  8. "birilerinin kürdistan isteği" sorunu değildir. insanlık vurduğun yerden direnir, bu bir kuraldır. bütün dünyada olduğu gibi direnme çağı evrensel hukuki kazanımlar talep eder, bunların gerçekleşmesi gelişmiş bir ddmokrasiye bağlıysa, aidiyetten bağımsız şkilde egemenden beklenir, gercekleşmiyorsa direnmeye devam eder ve özerklik isteyebilir, gercekleşmezse fedarasyon, yine vurulmaya devam ederse kendi kaderini tayin etmenin yolu ayrı devlet olabilir. (kendi ifadelerinin sadeleştirilmiş bir hali olarak) türkiyenin emperyal ve emperyalizme maruz bırakilmiş, kendi halkına düşman yönetimleriyle, emperyal bir malzeme olacagından türkiye'de kürdistan talebi rafa kalkalı cok olmuştur. bu sorunu yaratan vurulan değil vurandır, sorunu vurulanda gören savaşı istemenin de sorumluluğunu taşır. istediğini ırkçı toplum yaratarak almayı düsünenler, dimağı kirlenmiş bir toplumla ortada kalırlar. baskıyla kazanılan pirüs zaferidir, burjuva demokratik mücadelesinde sosyal demokratların öğrenemediği de budur.

    savaş isteyip kardeşlik edebiyatına girenler değişmedikçe gerici faşizm ve baasçılık bu sorunu istediği gibi kullanmaya devam edecek ve çözülmeyecektir, ölümlerin ağırlıgını taşımama cahilliği çözümsüzlüğe mahkumdur.
  9. doğrusu şahsi kanaatim ortada sorun diye nitelendirilen şeyin başlı başına "sorun" olmadığı görüşünde. yine de kürt siyasal ve silahlı hareketinin yükselişi düşünüldüğünde bunun tek sorumlusunun işkenceci, ırkçı askeri yapı olduğunu düşünüyorum (askeri tek blok halde kötü veya iyi ele almak yine benim görüşüme göre hatalı). bu elbette genelde milliyetçi-muhafazakar veya ulusalcı-sol kesimin savunduğu şekilde "bu ülkede cumhurbaşkanı bile oldular" veya "akp bakanlarının hepsi kürt nasıl bir sorun bu" tarzı sığlıkta bir sorunsuzluk savunusu değil. yahut genelde kürt siyasal hareketinde olanların veya bu harekete sempatiyle bakan sol kesimin kullandığı şekilde mevcut duruma hem duygusal hem teorik anlamda aşırı deyim yerindeyse overrated bir anlam yükleme de değil. konu çok tartışmalı bir konu ve sanırım uzunca bir yazı olacak. önceden gerekli uyarıyı yapma ihtiyacını hissediyorum.

    öncelikle daha 1976'da yapılmış ve solun içinden gelen şu tespitle başlayalım "azınlıklarda 1960'lı yıllardan beri motif sosyalistliği -yani sosyalizmi araçsallaştıran bir sosyalizm türü- belirmiştir. bürokratlar ve cia bunu kendi çıkarları doğrusunda sömürmektedir". tespiti yapan kişi tkp'nin dönem aydınlarından abidin nesimi (tanıl bora'nın cereyanlar kitabında ilgili bölümleri okuyabilirsiniz hatta doğrudan künye bora, 2017:729). şimdi her ne kadar yıllardır her şeyin dış mihraklara dayandığı komplo teorisi kültüründen gelen vatandaşlar olarak yetiştiğimiz için bu tespit zorlama gözükse bile kanaatimce gereğinden fazla doğruluk payı taşımakta.
    önceki girilerde bir arkadaş yaptığı okumaların listesini de koyarak gayet güzel ve tarihsel bir örnek sunmuş. kürtlerin kürt olarak varlıklarının çok eskiye dayandığını, milli bilinçlerinin şeyh sait ile birlikte doruğa ulaştığı teorik bir düşüncenin (ki öcalan kürtlerin tahakküm altına girmesini ta m.ö 6 yy.’daki med imparatorluğuna kadar uzatır, akademide bir çok kişinin bir tarih yazma çalışması da bununla alakalıdır) bir ölçüde yansıması o yazının bütünü. sözgelimi şeyh sait kendisi bile islam uğruna ayaklandığını söylemesine rağmen birçok akademisyen-yazar bunun milli bilinç ayaklanması olduğu görüşündedir. ben bunun öyle olmadığını düşünüyorum. doğrusu şeyh sait o ayaklanmalarda kürtlük için ayaklanıyoruz dese bile bunun “sağlıklı” olmayı geçelim isyana yol açacak derecede patlayıcı güce sahip bir milli bilinç olamayacağını, çünkü makro-ulus diye tabir edilen türklerin bile milliyetçiliğinin bu güce ulaşıp ulaşmadığının tartışmalı olduğunu düşünüyorum. işte bu tarihsel temellendirmenin yapıldığı noktalar önemli.
    çünkü bazı gerçekler de var elbette. yine herkesin diline pelesenk olan kürt dağ türküdür, kart kurt sesinden gelir saçmalığı veya asla yadsınamayacak ve hesaplaşılması gereken işkenceci anlayış (bu tarihte aynı döneme denk gelen ve askeriyenin kitaplarında yazdığı gerçek bir argümandır). 1930’ların sonlarından başlayan bu ayrım aslında ikinci dünya savaşı ile birlikte azalır, çünkü devletin uğraşması gereken başka bir şey ortaya çıkmıştır artık.
    ancak özellikle 1960 darbesinden sonra yukarıda yazdığım tespitte belirtildiği gibi 1965’lerden itibaren araçsal bir sosyalizm başlar sol kanatta, özellikle azınlıklarda. o dönemde kürtlerden bahseden grupların türkiye işçi partisi, türkiye komünist partisi, hikmet kıvılcımlı ve doğan avcıoğlu gibi sol grupların öncülerinin olduğu noktası çok önemlidir. yani araçsal solun barınamayacağı kadar bilimsel ve etkili sol gruplar. işte bu tarihlerden hemen sonra 1970’lerin sonlarından itibaren,1930’lardan beri ufak çatlaklar veren kürt-türk ayrımının ortaya çok güçlü bir biçimde çıkmasına dikkat etmek gerekir (ki o güçlü 68 ve 78 dönemlerinde sol içinde ufak gruplar halinde ve etkisiz kürt siyasi ayrımından bahsetmek mümkündür). eğer politik ütopyalara inanmıyorsanız ve olayları toz pembe görmüyorsanız ülkelerin ülkeler üzerindeki “oyunlarını” hesaba katıyorsunuz demektir. darbe öncesinde solun gücü, türkiye’de yadsınamaz. darbe sonrasında da soldan eser kaldığını söylemek ise iyimserliktir. ancak darbe sonrasında bir şeyden eser kalmıştır, o da kürt hareketi. maalesef darbe sonrası türkiye’sinde ise solun kendini kurma şekli bu hareket üzerinden temellenir hale gelir. bakın burası şöyle önemli, tüm tarihi boyunca sınıflar üzerinden yürüyen sol hareket neo-liberalizmle birlikte sınıflar ile kimlikler arasında bir ilişki görmeye başlar. bunun nedenini neo-liberalizmden önceye dayandırmak doğrudur. daha 1930’larda gramsci sosyalizmin neden kaybettiğine kafa yoruyorken benzer şekilde marcuse’de biraz daha sonraları bu soruya cevap aramıştır. ancak yine de reel sosyalizm örneği olan sovyetlerin etkisi solcuları elbette her şeyin kaybedilmediği konusunda umutlandırıyordu. 1991’e gelene dek. sovyetlerin de çökmesi ile solu saran karamsarlık hali doğrusu bugün de görülebilir bir durumda. sol tartışması ayrı bir konu.
    bu bilimsel arka planın kürtler açısından önemi neydi peki? 1830’lardan başlayarak batıyı etkisi altına alan sosyalist akımların sosyalist devrimi bekledikleri yer elbette gelişmiş kapitalizmin olduğu ülkelerdi. yani almanya, a.b.d vb. ancak devrimlerin olduğu yerler bu batı ülkelerine göre daha geride olan rusya ile neredeyse tamamen tarımsal bir ülke olan çin’de gerçekleşti. buradaki en çarpıcı nokta her iki ülkenin devrimci liderlerinin, sosyalizmi kendi ülkelerinin sosyal yapılarına göre adapte etmiş olmalarıdır ki leninizm ve maoculuk denir bunlara. kürt silahlı hareketinin ortaya çıktığı dönemde de bu akımlardan maoculuk kelimenin tam anlamıyla “revaçtadır”. yıllardır kemalist zihniyetin iddia ettiği solun ise göreceli olarak inkar ettiği köylü toplum yapısı bir anda devrimci mücadelenin ana konusu oluvermiştir. pkk’da kendini bu maocu çerçevede yetiştirir. işçi sınıfı mücadelesi olan sosyalizmin sadece ideolojik önderliğini kabul eder. geri kalan kelimenin tam anlamıyla cahil köylülerdir (cahil burada aşağılamak anlamında değil durum tespiti anlamında kullanılmıştır, o dönemde türkiye’nin geri kalanında olduğu gibi doğuda da köylü cahildir, okuma yazma oranlarına bakılabilir). köylü merkezli pkk’nın yaptığı ilk iş zaten bölgede büyük bir sorun olan köylü-ağa çatışmasına girip, aşiretler ile savaşmak olmuştur (bu da başlı başına önemli bir konudur. pkk genelde aşireti aşirete kırdırmasıyla, bir tür aşiretler oyunu oynamasıyla da ön plandadır). ancak o dönemde her hareketin göreceği kadar destek görmüş, onlarca sol örgüt içinde çok da ön planda olmamıştır. lakin bütün hikaye darbe sonrası yapılan acımasız baskılar ile başlar. önceden gerçekten de bugüne nazaran basit bir şekilde kültür olarak algılanan kürtlük artık başlı başına hem terörizme hem sola işaret eder hale gelir. oluşan terör ortamından önce görece burjuvalaşmış, şehirleşmiş kürtler kaçar (kürtlerin sınıfsal çözümlemesi ile ilgili ilginç makaleler mevcuttur, bulunca editlerim). geriye kalan, nefret tohumları işkenceyle ekilmiş, asabbiyeti yüksek, benlikleri olabildiğince aşağılanan insanlardır.
    maalesef bu durumun sorumlusu burada devlettir. ancak bu ezilmişliğin haklılığı terör örgütlerinin yaptıklarını haklı çıkarmaz. terör örgütü oradaki insanların sığınacağı tek şey haline gelmiştir. gerçekten de bunu olabildiğince kullanmaktan çekinmemektedir. kendi toprağında işgalci gibi davranmaya başlamış bir devlet bu “sorunun” çözümünü kolay şekilde (savaşarak) aradığı gibi, pkk’da halinden gayet memnundur.
    işin en kötü yanı ise çözümün yolunun iki savaşçı topluluk tarafından da savaşmak olarak görülmesidir. ironik bir biçimde her iki taraf da “barış” istediğini olabildiğince dile getirir. istedikleri barış sadece kendi zaferlerinin karşı tarafa kabul ettirilmesidir. barış ile zafer anlaşması arasında gayet ince bir çizgi vardır.