• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.85)
nightcrawler - dan gilroy
lou bloom kariyer peşinde, genç ve hırslı bir adamdır. hayatta "amaca giden her yol mübahtır" düsturunu benimseyen bu hırslı adam, geceleri şehirde yaşanan suç olaylarını tüm açıklığı ile kamerasına kaydetmeye başlar. şehrin önde gelen televizyon kanallarından birinde gece muhabiri olarak işe girmesi de uzun sürmez. fakat ne var ki, kariyerinde benimsediği yolun da bir faturası elbet olacaktır...
the fall ve real steel gibi filmlerin senaryolarında kalem oynatan dan gilroy'un ilk uzunmetrajlı filmi olan suç ve gerilim türündeki yapımda, oscar adaylığı olan jake gyllenhaal başrolde yer alıyor.


  1. ilk önce şunu söylemek istiyorum; jake gyllenhaal son zamanların en iyi performanslarından birine imza atmasına rağmen oscar'a aday olmamasının bana göre tek sebebi yeni bir amerikan propagandası olan american sniper dır..filmin işlediği konu pek yeni değil hollywood daha önce de bu tarz konuları işledi. ama yönetmenin bu konuyu işleyiş tarzı sistem ve medyaya getirdiği sert eleştiri ve pek tabi jake'in muhteşem performansı bu filmi özel kılıyor.artık yeni bir anti-kahramanımız var...lou bloom..
  2. filmde kafama takılan tek şey lou bloom gibi hırslı bir adamin gece haberciliğine kadar nerede olduğudur. bu hırsla hırsızlıkta bile çıģir açabilirdi ama beklediği fırsat habercilikmiş, uyumsuz. ha oyunculuğuna laf edersem çarpılırım
    ssri
  3. bazen diyorum, böyle filmler gişe kaygısı güdülmeden çekilse nasıl bir film ortaya çıkardı. filmin konusu muazzam: kapitalist dünya düzeninin yarattığı, tek hissi hırs olan bir adam şiddet içeren son dakika haberlerini yakalamaya çalışıyor. ancak derin karakter analizlerinin yerini aksiyon dolu kovalamaca sahneleri almış.

    film bu haliyle de kült olmaya adaydır ve eleştirdiğim aksiyon sahneleri benim de kalp atışlarımı hızlandırmıştır ancak bu "tip" 'i daha fazla tanımayı tercih ederdim.
  4. filmin vermek istedigi mesaj, ki varsa oyle bi sey, bence pek muhim degil, tarzi ve konuyu isleyisindeki tutarliligi ile cok iyi bir film. lou gibi hem cok zeki hem asiri caliskan ve bir o kadar da cakal adamin bu ise girmeden once basarisiz bir tip olmasi mumkun degil yalniz. hirsiz da olsa gidip adanali conolar gibi logar kapaklarini calmaz, amerikan merkez bankasini imf'yi neyin soyar.
  5. bir insan bir filmin başrolünden ne kadar nefret edebilir deneyinin yapıldığı filmdir kanımca
    dude
  6. 87. oscar ödül töreninde en iyi senaryo adaylığı alıp ödülü birdman - alejandro gonzalez inarritu ya kaptırmış enfes film. o başroldeki karakteri yazan adamın ödül alamaması üzdü. jake gyllenhaal da döktürmüş filmde. film için bir 15 kilo kadar zayıflamış. donnie darko'daki tıfıl boyutlarına ulaşmış tekrar jake.
  7. kapitalizmin içine işlediği her kurumun dayattığı ya da örnek model olarak sunduğu insanlık halidir başroldeki abimiz. rasyonel olmak zorundasın, her zaman kendi çıkarını ön planda tutmalısın, bunun için karar verme süreçlerinde girdiğin her pazarlıktan zaferle çıkmalısın.

    (bkz: profit maximization)

    adam smith'in "herkes kendi yararını gözetirse, toplum bundan maksimum yarar sağlar" mantığının ne menem şeylere gebe olduğunu film suratımıza çarpar.
  8. ana karakter hem kendinden nefret ettirdi hem de hayran bıraktı. izlerken beyaz yaka plaza yöneticilerinin bire bir davranışlarını gördüm. azim de hırs da bir yere kadar ama. fazlası insanı kötüye çeviriyor.
  9. bir insanın sevdiği iş uğruna yapabileceklerinin sinemaya uyarlanmış hali. çok iyi kurgulanmış da bir film. filmin ana karakterinden nefret edenlerde varmış. halbuki jobs filmide aslında bundan farksızdır ama steve jobs'u herkes seviyor ne hikmetse.
    özet: her yanıyla izlenesi güzel film.
  10. başrolün film boyunca gözlerini bir elin parmağını geçmeyecek sayıda kırptığı filmdir.