1. ülkedeki herkes gibi onların da psikolojisi bozulmuştur. ülkedeki her şey gibi onların da kalitesi düşmüştür.

    bununla beraber pek çok genç, parlak öğretmen arkadaşım sistemdeki boktan şeyler yüzünden, ya da sistemin komple bok içinde olmasından dolayı mesleğe küstü.

    sorun bireylerde değil. getir buraya dünyanın en iyi öğretmenlerini , 2 ayda balatalari siyirmazlarsa istifa ederim.
  2. ogretmenlerimiz memur kafasinda yasamaya alistiklari ve bu sekilde olmasi gerektigi toplumca kabul edildigi icin yapacaklari bir sey yok. devlette ogretmen olana kadar sahip olunan idealist bakis acisi atandigi gun "aman ne halleri varsa gorsunler, dersime girer maasimi alirim" kafasina donusuyor. bunun arkasinda insani bunaltan sacma uygulamalar, yozlasmis okullar, egolu yoneticiler ve kendi reklami ugruna ogretmenligi hice sayan meslektaslarinin olmasi en buyuk etkenler.

    suan da okullarimiz bir dedikodu yuvasi ve siyaset meydani. saglikli bireylerin kafayi yememek gibi bir sanslari yok. nesil kustah, veliler bilgisiz ama fikir sahibi, yoneticiler siyasi yardakcilik pesinde, sendikalar keza oyle. sarikli salvarli ogretmenler (!) var ama uzun sacli kupeli olan vatan haini (!) ilan ediliyor, mufredat rezil halde ama bunu bile bile mukemmel oldugunu iddia etmek zorundalar. muzik dersi bile din odakli oldu ilahiler yukseliyor siniflardan, veliler memnun dindar nesil yetisiyor saniyor. dunyalar harcaniyor kazanan sadece ihaleyi alanlar. fatih projesi diye zengin ettik yandaslari. herkesin elinde bozuk bir tablet var ama mail atmayi bilmiyor cocuklar. ekranda seker patlatabilen zeki ilan ediliyor ama okudugunu anlayamayan nesil var. mevcut sistemde ogrenciler ne kadar kurban ise ogretmenlerde o kadar kurbandir. nazi almanyasinda yaptiklarinin suc oldugunu artik kavrayamayan alman subaylar gibi sistemin oyuncagi olmus egitimcilerimiz birilerine yaranmak icin kafayi yedi. umarim daha fazla kurban verilmez bu yozlasmis duzene ama tablo duzelecek gibi degil.
  3. bu da bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik örneği. içten içe devlet yapılanmasına olan naif güveni ifade ediyor. bu idrak şunu söylüyor; devlet çocuklarımızı en iyi şekilde eğitecek müfredatı, öğretmeni ve fiziksel koşulları hazırlayan bir yapıdır. bu şartlanma sonrasında itiraza dönüşüyor. halbuki alakası yok, devlet denen yapı kendini besler her zaman. yapılan şeyler senin için ya da dünyaya getirdiğin gudik için değil. devlet kendi organizmasina dönük kendince amaçları var işleri yaparken. bunlar vergi toplamak, işçi toplamak, sınıfsal ayrımları gözetmek, zenginleri korumak, fakirleri çalıştırmak vs. bunların hiçbir noktasında ahmet mehmet nasıl güzel eğitim alır yoktur. bu öğrenilmiş çaresizlik, devlete olan güven duygusu, şartlanma aslında.

    her insanın hayatında öğretmeni olur, bu annesi babası olabilir, bu bir kuş olabilir, bir köpek olabilir, mahalledeki abi olabilir. bazen de devletin maaşla başına diktiği bir öğretmen olabilir. diğerlerinden de bir farkı yoktur.

    devlet baba ile senin çıkarların kesişir ise ne mutlu sana. işler yolunda gider, yok kesismezse sana özel bir konu açılmaz. yani senin şansına çocuğunun atanmış öğretmeni, hatta onun okuldaki arkadaşı olan diğer ekip, okul müdürü, imkanlar iyi çıkarsa devlet de zaten bu gidişatı kendi kurmussa ne güzel olur. ha yok şansına dedikodu yuvası gelir, malın biri müdür olmuştur, okul kokuşmuştur o zaman geçmiş olsun. gördüğünüz gibi siz burada pek de bı şansa sahip değilsiniz. daha çok şans için daha çok şansa ihtiyaç var, zengin olursun koç lisesine gönderirsin bu da bi şans ters gelebilir. velhasıl size ya da çocuğunuza öğretmen olacak olan kişi, kitap ya da başka türlü bir canlı ya da nesne bir yerde karşınıza çıkar. öğretmen diye de buna denir.
    abi