1. gectigimiz yillarda birgin bir ortamda tanışıp sohbet ettiğimiz ingiliz bir beyefendiden aktarıyorum:

    babannesi hastalanmış. oldukça da yaşlı bir kadınmış. hastaneye götürmüşler. doktor siyahi bir doktormuş ancak belli ki ingilitere'de doğmuş büyümüş ya da uzun yıllardır orada yaşayan birisi zira tam bir ingiliz aksanı ile konusmakta. doktor hastalık ve tedavisi ile konustuktan sonra babaanne bizim abiye dönüp doktoru göstererek " ne diyor? ingilizce'ye çevirir misin?" diyor. şok olan abi " zaten ingilizce konuşuyor anlıyor olmalısın" diye cevap veriyor ama çok tutucu bir insan olan babaanne ısrarla anlamadıgını iddia ediyor doktorun söylediklerini ve beyaz bir doktor istiyor.

    sohbetimiz "anlamak istemek için dinlemek" ve önyargılar üzerineydi. bazen gerçekten de tıpkı bu anektottaki kadar büyük ve net olmasa bile, sırf söyleyen kişiye dair ön yargılarımız nedeni ile ne dediğini duymaz ve anlamayız. `kimin söylediğine değil ne dediğine bak` düsturunun düşmanıdır önyargı..