• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.67)
Yazar daniel defoe
robinson crusoe - daniel defoe
daniel defoe (1660-1731) londra'da varlıklı bir ailede dünyaya geldi. iyi bir akademik eğitimin ardından ticarete atıldı. çetin ve macera dolu bir ticaret hayatının ardından siyasi yergilerle yazarlığa başladı. gözü pek bir gazetecilik kariyeri ve pek beğenilen didaktik eserlerinin ardından, geç sayılabilecek bir yaşta onu dünya edebiyatının başköşelerinden birine yerleştiren robinson crusoe romanını yazdı. defoe bu ölümsüz eserinde, gemi kazası sonucu düştüğü ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren robinson crusoe'nun hikâyesini ustalıkla anlatır. insan doğasını çok iyi tanıyan yazar güçlü kalemi ve yalın üslubuyla insanlık tarihinin her döneminde, her okurun kendisinden bir şeyler bulabileceği bir kahraman yaratmayı başarır. çeşitli konularda pek çok eser yazan defoe, ingiliz romanının kurucularından sayılır. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. bence en güzel ve özgün çevirisi iş bankası yayınlarının "hasan ali yücel klasikleri dizisi" altında çevrilmiş olanıdır. gerek basılı hali gerek e-kitap hali satılmaktadır. ben e-kitap olarak okudum, muhteşem bir kitaptır. özellikle kitapta geçen şu cümle beni tam anlamıyla müteessir etti ki günümüzün çeşitli metalarına taparak hırslanmışları için öğüt niteliğindedir:

    <<en başta burada dünyanın bütün ahlaksızlığından uzaklaşmıştım; ne bedenin, ne gözün şehvetine, ne de yaşamın kibrine sahiptim. göz koyabileceğim hiçbir şey yoktu, çünkü tadını çıkarabileceğim her şey benimdi. bütün arazinin efendisiydim, canım isterse mülkiyetimde bulunan bütün toprakların kralı ya da imparatoru ilan edebilirdim kendimi; hasmım, rakibim yoktu, egemenliğime ya da buyruklarıma itiraz edecek biri de yoktu. gemiler dolusu ekin yetiştirebilirdim, ama bana bir faydası yoktu; dolayısıyla ihtiyacımı karşılayacağını düşündüğüm kadarını yetiştiriyordum. yeterince kaplumbağaya sahiptim, ama ara sıra birini yakalamak yetip de artıyordu. bir gemi filosu inşa edecek kerestem vardı ve inşa edildiğinde bu filoyu dolduracak şarap ya da kurum üzüm üretmeye yetecek kadar üzümüm vardı. ancak işime yarayan kadarının bir değeri vardı: yememe ve ihtiyaçlarımı gidermeye yetecek kadarına sahiptim, gerisinin benim için ne anlamı vardı? yiyebileceğimden daha fazla hayvan öldürürsem kalanı ya köpek ya da haşarat yiyecekti; yiyebileceğimden daha çok tahıl eksem boşa gidecekti; kestiğim ağaçlar yerde çürüyüp gidecekti; yakacak odun dışında başka bir şey için kullanamazdım ve bu da yalnızca yemeğimi pişirmede gerekliydi.>>