• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.67)
tabutta rövaşata - derviş zaim
tabutta rövaşata, rumelihisarı civarında yaşayan evsiz mahsun'un gerçek ve ibret verici hikayesini anlatıyor. mahsun, soğuk gecelerde ısınmak için araba çalıp sabaha kadar gezdikten sonra çaldığı arabaları yıkayıp temizleyerek eski yerlerine bırakmaktadır. bu tür riskli bir ısınma metodunun faturasını sürekli oarak karakoa alınıp dayak yiyerek ödemektedir. eroinman bir kıza duyduğu platonik aşk onun giderek karanlık bir hal alan yaşamını çok kötü yönde etkileyecektir. montpellier, torino ve san fransisco başta olmak üzere bir çok festivalde ödül alan film, çok küçük bir bütçeyle ve kısa zamanda kotarılmış olmasına rağmen büyük bir beğeni toplamayı başarmıştı. tuncel kurtiz ve ahmet uğurlu'nun üstün performanslarıyla göz doldurduğu film, yurtdışındaki festivallerde en çok ödül olan türk filmi oma özelliğini taşıyor.


  1. gerçekleri yüzünüze yüzünüze çarpacak, sisteme dopdolu eleştiriler getirecek, hayatın ironik yanlarınızı gözünüze gözünüze sokacak bir film.

    filmin bütçesi yalnızca kahvehaneye ödenen çay paralarıymış bu arada.
  2. kurgu aşamasında sesler yanmış ve sonradan tekrar seslendirilmiştir.
    bana sorarsanız derviş zaim bu filminin üstüne çıkamadı bir daha.
    kien
  3. "kısıtlı ve zor zamanlar kaliteli eserlerin doğuşudur" sözünü kanıtlar nitelikte, derviş zaim'in tartışmasız en iyi filmi.

    ahmet uğurlu'nun samimi bir o kadar sıcak kişiliğine tam oturan bir karakter, mahsun. fakirliğin serzenişinde, bu dünyaya etik olmayan kişiliğiyle sürekli ötelenen bir karakter. sevdiği kadının yaptığı iyiliği süistimal etmesiyle kalbine gömdüğü duyguları. onu arabada beklerken göz yaşlarına hakim olamayıp hüngür hüngür ağlaması. insanların çirkinliklerine katlanamayıp kendini tavus kuşuna adaması, onu en değerli meteforlarından biri haline getirmesi sonra her şeyden vaz geçip; onu da yemeğe kalkışması...daha verilebilecek çok örnek var.

    derinliği olan bir karakter mahsun. duygu derinliğini ekrana yansıtması ise başlıbaşına takdir edilmesi gereken büyük bir başarı örneği.
  4. çok uzun zamandır izlemek için not aldığım ama bir türlü başlayamadığım başladığımda da kendimi alamadan göz yaşları içinde defalarca replikleri izlediğim, yabancı kaldığımız hayatların yanı başımızda yaşanmış olması ve daha fazlasının daha yoğun şekilde yaşandığı tüylerimi diken diken eden enfes bir film , hele ki rahmetli tuncel kurtizi görünce babamı görmüş kadar sevindiğim, ahmet uğurlunun rolün içine bu kadar ustalıkla girdiği muazzam bir eser olmuş. derviş zaim diyorum ve sadece izleyin diyorum.
  5. içinde yaşadıkları toplumla uyumsuz ve ayrıksı nevi şahsına münhasır insanların nevi şahsına münhasır hikayesi, bir 3. sayfa haberleri kolajı. ayak takımının hikayesi.

    kendi adıma, sadece 90'ların istanbul'u ve insanları ve eşyaları görüntüleri için bile izlerdim.

    siz yine de, en azından fazla, romantik olmayın ama. 3. sayfa haberlerinin kahramanlarının çok büyük bir çoğunluğu bu kadar saf, çocuksu ve masum değildir. bu sadece bir film.
  6. tavuskuşlarını kaçırması ile ilginç bir ruh haline büründürmüştür. ^::)^
    abi
  7. film `derviş zaim`'in anlattığına göre annesinin verdiği borç parayla alınan 60 makara `agfa` filmle çekilmiş. agfa o dönemde üretimi durdurmuş sanırım. bu filmler de türkiye'de satılan son agfa filmler. ucuz o yüzden diğerlerine göre. parası olmayan adam ne yapsın? gidip almış onlardan. kameraları da kral belgeselci `süha arın`'dan ödünç almış.

    oyuncu seçimi de şöyle gerçekleşmiş: reis karakteri için `tuncel kurtiz` derviş zaim'in kafasında varmış zaten. sıra `mahsun süpertitiz`'e geldiğinde ise oyuncu seçmekte çok zorlanmış. bunun nedenini yönetmenin kendi ağzından dinleyelim:

    " çünkü bu karakter gerçek hayatta tanıdığım bir karakterdi. ben onu gözlerimle görmüştüm. o yüzden gözlerimle gördüğüm bu karakteri gözlerimle gördüğüm şekilde ekrana yansıtabilecek insanın dünyada var olabileceğini düşünmüyordum. o yüzden de çok umutsuzdum."

    günün birinde derviş zaim'e bir oyunu izlemesi tavsiye edilmiş. kim tarafından edildi bir fikrim yok. adam da gitmiş izlemeye. oyun `haluk bilginer` ve `ahmet uğurlu`'nun bir oyunu. o sahnede ahmet uğurlu'yu gördükten sonra "işte bu" demiş adam. oyun bittikten sonra da fuaye alanında ahmet uğurlu'yu beklemeye başlamış konuşmak için. o gelince önce kendini tanıtmış. sonra da bu film projesinden bahsetmiş. ahmet uğurlu dünyanın en iyi insanı zaten. 1995 `yunus nadi roman ödülü`'nü alan `ares harikalar diyarında` romanından başka referansı olmayan bir genci hemen ciddiye almış ve görüşmüşler onunla. derviş zaim'in ona oyunculuğu karşılığında verecek parası yok tabii. ona rağmen adam ücretsiz oynamayı kabul etmiş. derviş zaim'in burada dile getirdiği ve hoşuma giden bir sözü oldu. dedi ki:

    "bir oyuncunun iyi oyuncu olup olmadığını anlamak için onun televizyonda ya da filmlerde aldığı rollere bakmanız doğru olmaz. sahnedeki performansına bakmalısınız."

    sıra geldi reis rolü için tuncel kurtiz'le görüşmelere. onunla hangi ortamda ne şekilde görüştüler hatırlamıyorum. burda da şöyle ilginç bir nokta var. tuncel kurtiz derviş zaim'e "eğer mahsun rolünü bana verirsen oynarım." demiş. derviş zaim de "hayır olmaz." demiş. sonra bir sürü ısrar sonucu tuncel kurtiz'i reis rolü için ikna etmeyi başarmış. hem de ücretsiz.

    işte sonrasında da ortaya böyle bir film çıkmış. bir işin içinde ne kadar az para varsa o kadar çok samimiyet oluyor sanırım.
    tvci
  8. mustafa özkan nam-ı diğer manuş baba'nın sözlerini yazdığı güzide parçanın ilham kaynağı, derviş zaim filmi. anlatılması gereken, anlatılacak şeylerin yarım kalacağını derinden hissettirir.
  9. !---- spoiler ----!

    soğuk olan hava değil mahsun. insanlar soğuk, hayat çok soğuk. keşke bu kadar soğuk olmasaydı da dünya. sen de bu kadar üşümeseydin.

    !---- spoiler ----!
  10. derviş zaim'in elinden çıkmış gerçekten çok iyi bir film. evsiz insanın öyküsü anlatılmaya çalışılmıştır ki çok iyi anlatılmıştır. filmin yaptığı en temel vurgu, anlatmayı amaçladığı şey: yaşadığımız sistemin gözünden kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir insanın, aslında kaybedecek ne kadar çok şeyi olabileceğidir. film boyunca kaybedecek hiçbir şeyi yokmuş gibi görünen mahsun'un, birçok şeyi kaybedişini izleriz.