1. yillardir uzerinde oynama yapilan sistemdir ki artik duzeltilemez hale gelmistir. bir duzenlemenin sonuclari dusunulmeden uygulanmasi ve daha sonra bu olumsuz sonuclari duzeltmek icin baska bir duzenleme cikarma seklinde kisir bir dongu vardir.

    en basitinden; 4+4+4 getirilerek okullardaki brans ve sinif ogretmenlerinin norm fazlasi haline getirilmesi, bu norm fazlasi ogretmenlerin brans degistirmeye zorlanmasi, acigi kapatmak icin daha fazla ogretmen alinmasi, alinan ogretmenlerin yerlerini onceki norm fazlasi ogretmenlerin doldurmasi vs liste uzayip gider ve bu sadece ogretmen acisindan gerceklesen sacma bir durumdur. birde egitim ogretimin kalitesi vardir ki icler acisi.

    avrupa birligi destekli projelerle hemen hemen her okul bir yurtdisi deneyimi yasar. yasar dediysem okul muduru ve sube mudurleri bi avrupa turu yapar gelirler. bu gezilerin ulkeye maliyetini hesaplayacak degilim ama okullarimiza katkisi sifirdir. evet sifir. finlandiya gibi egitimde cigir acmis bir ulkeye belki de her gun turkiye'den gruplar gidiyor. ulkeyi gezip geliyorlar. o egitim sisteminden birazcik olsun etkilenip okullarini, siniflarini, egitim yaklasimlarini sorgulayan gormedim henuz.

    birde disiplin sistemimiz var ki o daha beter. okullarda disiplin verisi tutulmuyor. sadece kan cikarsa disiplin kurulu toplaniyor. yetisen neslin disiplinsiz olmasi bu yuzden. ufak disiplin sorunlari gormezden geliniyor ve katlanarak davranislara isliyor. bu konuda degerler egitimi adi altinda bir sistem getirmeye calistilar ama o da din odakli bir egitime dondu. karsilastigin arkadasina gulumseme davranisi ogretilmesi yerine selamun aleykum yada salavat sayisini hesaplayan okul gordum. zikirmatik takmislar duvarlara, selam veren ve salavat ceken herkes tikliyor. hafta sonunda rakami duyuruyorlar. bu mu degerler egitimi?

    siniflarda, koridorlarda yada okul bahcesinde karsilasilan tum sorunlarin datasini tutup, okulun gercek sorunlarini tespit edip, bunun uzerine gitmek varken salavat cekmeyi uygun goren idarecilerle ve ogretmenler ile bu is yurumez. koklu degisiklikler sart.
  2. Milli Eğitim Bakanlığı performans 2017 raporunu inceledim az once ve neden egitim sistemimizin yerinde saydiginin baska bir resmi ile karsilastim.

    calisan personel arasinda ilkokul mezunu sayisi azimsanmayacak kadar fazla hele bir de bu calisanlarin bazilarinin genel idare hizmetleri sinifinda olmasi gercekten rezalet. tamam yardimci hizmetlilerde ilk ve orta okul mezunu gormek insani sasirtmaz ama idare kadrosunda ne isi var bu kisilerin. bir de 65 yas ustu calisan sayisi 10 bine yakin.

    bu rakamlar uzucu, lise mezunu egitim ogretim faaliyetlerinde calisanlar hangi kademelerde merak ettim. ortaokul mezunu idareci kadrosu da fazla. suanda universite mezunu issizler varken, enstitulerde yukseklisans yapan egitimciler cile cekerken bu yasli ve egitimsiz (!) calisanlar mi egitimi ileri tasiyacak?

    KAynak
  3. bu sistemin 3 buyuk carki vardir;

    akademi (universiteler, enstituler, ogretmen yetistiren kurumlar)
    politikalar (milli egitim bakanligi, il ve ilce mudurlukleri ve diger subeler)
    okullar (orgun ve ozel tum egitim veren kurumlar)

    simdi bu 3 cark beraber donmeli ve birbirlerini beslemeliler. okullari, akademiler ve politikalar takip etmezse ihtiyaclarini bilemez, politikalar akademinlerin calismalarin takip etmezse guncel yaklasimlari yasa olarak getiremez, universiteler politikalari beslemezse yetistirdigi ogretmenler okullara uygun olmaz.

    cok basit bir ornek;
    egitim politikalarimiz hicbir bilimsel ve akademik calisma yapilmamasina ragmen ve okullarda ihtiyac olmamasina ragmen durup dururken el yazisi egitimini sisteme sokuyor. politika carki donuyor ama diger carklardan bagimsiz. el yazisi okullara geliyor ama okul hazir degil cunku ogretmenleri bu sistemin ogretilmesi yada uygulanmasinda bilincsiz. universiteler bu olaydan habersiz. el yazisi ve yeni ses temelli ogretim okullara geldikten 3 yil sonra universitelerin egitim mufredatina girdi. durup dururken bir gun bu sistemde kalkacak okullardan, bu seferde universiteler bu sistemi mufredatlarindan cikarmak icin 3-4 yil bekleyecekler.

    bu basit bir ornek, daha neler var bilseniz akliniz duser. tum carklar kendi kendine donuyor ve birbirlerini beslemiyorlar. gercek sorun bu.
  4. gecmis bir yorumumda yapilan degisikliklerinyada duzenlemelerin okul, politika ve akademi ayaklarinda geriden takip edildigini anlatmaya calismistim ve el yazisi ornegini vermistim. bakanlik bir karar alir bir gunde el yazisina gecilir. bu duruma hazir olmayan ogretmen yetistiren kurumlar mufredatlarini kanundan 3 yil sonra guncellerler. hazir olmayan okullar bir neslin igrenc bir el yazisina sahip olmasina neden olur. gel gor bugun bakan bir aciklama daha yapti ve el yazisi kaldirildi. hoppaaa... ya yeni tam anlami ile kullanilmaya baslanmisti simdi ne degisti? el yazisini savundugum fikri cikmasin ama simdi ne olacak. bir gunde yenilik getirip bir gunde kaldiramazsin. insanlarin gelecegini ilgilendiren kararlari planli almak lazim. ben yaptim oldu mantigi nereye kadar. neyse simdi mufredatlarini guncelleyen ogretmen yetistiren kurumlar bir 5 yil daha el yazi temelli egitim verir sonra biri cikar derki el yazisi kalkti siz ne yapiyorsunuz. bu kisir dongu devam eder durur.
  5. Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafindan ogretmenlere tavisye edilen film ve kitap listesini incelerken bir ilginclikle karsilastim ki egitim sistemimizin sorunlarinin ozeti gibi.

    Soyle ki;

    tavsiye edilen kitaplardan birinin adi, "Wikipedia U Dijital Çağda Bilgi Otorite ve Liberal Eğitim" ama ulkemizde wikipedia'ya erisim engeli mevcut. sistem ogretmenine bu konuda donanimli ol diyor ama o konuda erisim yasagi koyuyor. cok ilginc gercekten.

    kitap ve film listesine bu adresten ulasabilirsiniz. Cok guzel kitaplar var ozellikle listede bulunan (bkz: ezilenlerin pedogojisi - paulo Freire) ile (bkz: Öğretmen - Frank McCourt) eserlerini okusa ogretmenlerimiz yeter. bu kitaplari listeye alan kisiler nasil hala sistemde bulunuyor onu da merak ediyorum, coktan KHK ile uzaklastirilmalari lazimdi(!).
  6. bu basliga cok yaziyorum ama inanin kendimi tutamiyorum. gecmis yillarda ogretmen arkadaslarimla konusurken sahte evrak ile kolaylikla devlet bunyesinde calisabilir, kimseye farkettirmeden emekli bile olursunuz demistim. o gun bana gulen arkadaslar bugun haber sitelerinde, sahte diploma ile 19 yil calisip emeklilik beklerken yakalanan ogretmene sasirmistir. bu haber beni sasirtmamisti ama yargilanmasinda berat etmesine sasirdim. sucu sabit degil demisler. sahte diploma ile 19 yil calismak sabit bir suc degilmis nasil oluyorsa.

    asil uzucu olan ogretmen olmayan birinin ogretmenmis gibi davranip basarili olabilmesi. yilin ogretmeni secilen bu arkadas, okulunda basarili ve sevilen bir egitimci(!) imis. bir baska arkadas sohbetinde “turkiye’ye de iyi ogretmen olunmaz gunu iyi kurtarmis olursunuz” demistim. evet ogretmenlik gunu kurtarmaktir, iyi yada basarili oldugunu sanan meslektaslar uzgunum sadece gunu kurtariyorsunuz. herseyinizi ortaya koysaniz yine de sadece gunu kurtariyorsunuz. yozlasmis toplum ve yetersiz sistemimiz iyi egitimci olmanin onundeki en buyuk etken. ogretmen egosunun buyumesinin nedeni bunun farkinda olup kabul etmemek istemeleri.