• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.93)
Yazar oğuz atay
tutunamayanlar - oğuz atay
'tutunamayanlar', türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. berna moran, oğuz atay'ın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. moran'a göre "oğuz atay'ın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar." (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. çok pahalı kitaptır.
  2. (bkz: vladimir nabokov) un (bkz: solgun ateş) inden aparılmış olduğu edebiyat dünyasında konuşulan bir romandır. ekmeğini oğuz atay hariç herkes yemiştir. helal olmasındır.
  3. bizim gibi yazma hevesi olan mühendisler için olabilecek en iyi halimizin yani oğuz atay'ın en önemli eseridir. bir diğeri de mehmet eroğlu'dur.
    bu kitap o kadar çok şey içerir ki hayatınızın farklı dönemlerinde farklı yanlarını görüp seversiniz. farklı farklı edebi tarzlar, cumhuriyet ile ilgili eleştiriler, devlet dairesinin hali ile ilgili kafka'yı şaşırtacak yaklaşımlar, meslek ile daha doğrusu mesleğin seçiliş sebebi ile ilgili düşündürücü sosyolojik tespitler hepsi bir arada.
    zaman zaman bugün yeniden yazılsa ne olur diye düşünüyorum. ana kurgu aynen kalır . kullanılan örnekler değişir. belki de böyle birşey yapılmalıdır.
  4. oğuz atay'ın ekspresyonist bir çekirdeğe ve onu çevreleyen empresyonist bir kabuğa sahip postmodern ve çok yönlü eserinin adı.
    romanın kahramanlarından, selim ışık sadece bağlı olduğu sosyal yapının değil, sistemin tamamen dışında kalmayı tercih etmiştir. turgut özben ise bu aşamada arafta kalmışlığın sancılarını yaşamaktadır. bu sistemin dışında kalma olgusu yabancılaşmayı beraberinde getirmiştir. yabancılaşmanın da gayri ihtiyari sirayeti yalnızlaşmadır.
    oğuz atay ünlü eserini yazarken özellikle rus ve fransız edebiyatının çok etkisinde kalmıştır bunu da inkar etmemiştir. bu tesir eserin özgünlüğüne gölge düşürmez. sanatta ve bilimde gelişim ve evrensel katma değer için devamlılık esastır.
    hatta söylemeyeyim dedim, demeden edemedim. selim ışık aslında paul valery'nin (bkz: monsieur teste) `sidir.
  5. benim için koca kitabın özeti tek cümledir: boşluk. suya düşen bir damla misali insanın ruhunda oluşan bir boşluk ve bunun büyüyerek tüm ruha yayılması. kitabın insanı asıl vuran tarafı baş karakterlerinin bizim gibi insanlar olması. o boşluğun farkına varmamızı sağlaması.
  6. !---- spoiler ----!

    +biliyor musun olric?
    -neyi efendimiz?
    +onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
    -neden efendimiz?
    +kalbimdeyken nasıl aklımda derdim.

    ........

    +insan nedir bilir misin olric?
    -nedir efendimiz?
    +ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonra da o kağıtlara ağaçları koruyunuz yazandır.

    !---- spoiler ----!
  7. özellikle uğraşılsa bu kadar ele ayağa düşürülemezdi: kitaptan devşirme espriler, olric muhabbeti vs. güzelim kitabı yarı entel ergen manifestosuna çevirdiler, okuyan da okudum diyor okumayan da. soruyorum mesela oğuz atay "ne yapmalı " başlıklı bölümde çok iyi bilinmesi gereken filozof ve edebiyatçılar olarak hangi dört isimden bahsediyor diye, hiçbirini bilemeyenler veya bön bön bakanlar oluyor. böyle olmamalı diyorum kendi kendime.

    hiç kitaplarla alakası olmayan birisiyken felsefe öğretmenime aşık olup edebiyat bölümünü kazandıktan sonra (felsefe seçersem aşık olduğum anlaşılır diye edebiyat seçtim) birisi fakültede, sohbet arasında kitaptan "bütün felsefe tarihini bilmeme rağmen manavın beni kazıklamasına engel olamıyorum" diye bir alıntı yapmıştı. merak edip hemen yazarı kitabını sormuştum. aradan birkaç ay geçtikten sonra bu alıntı ile kitabın yayınevi aklımda kalmıştı sadece, yazarı ve kitabın adını hatırlayamamıştım. internette yayınevinin yazar listesinden arayıp bulup öyle okumuştum. hayatımda okuduğum iki ya da üçüncü kitaptı. kitabın başından itibaren bahsedilenlerin gerçek mi kurmaca mı olduğunu ayırt edemeden ve bundan fazlaca keyif alarak okumuştum. kitabı okurken sanki bütün çıkarcı, samimiyetsiz insanları karşıma almışım da onlara bu iğrençliklerini haykırıyormuşum gibi hissediyordum. bunlar olurken ben edebiyat birinci sınıfı henüz bitirmiştim ve yaz tatilinde babamın sanayideki dükkanında kendi öz babam tarafından sömürülüyordum(yaklaşık üç senedir görüşmüyoruz). tarih vermek gerekirse de bundan yaklaşık on sene öncesinden bahsediyorum. sonrasında okul başlayınca herkese kitaptan bahsediyorum falan derken meğersem kitap edebiyatımızın en iyi birkaç romanından birisiymiş. ama yine de bu kadar popüler değildi. zaten taşrada üniversite okuduğum için pek kimsenin de ilgisini çekmiyordu, çok samimi olduğum bir arkadaşım dışında. böyle olunca kitabı yücelttim de yücelttim. bu kitabı seven bir kadınla ben ömür boyu yaşarım falan diyordum. o zamanlar bulamadım, sonra herkesin diline düşmeye başlayınca da zaten "tutunamayanlar" yavaş yavaş kayboldu ve "tutunamayancılar" türemeye başladı.

    oğuz atay kişisel tarihimin ihtilal döneminde (bkz: baskasıolarakkendisi'nin edebiyat okursa evlatlıktan reddetmekle tehdit eden babasına başkaldırması ve kendisini tanıması) bana yol gösteren abimdir, hocamdır. değer olarak bir sıralama benim için zor olsa da kronolojik olarak felsefe hocamdan sonra gelir. sonrasında fakültedeki değerli bir hocamı da burada anmam gerekir.

    sonuç olarak, kendisini etrafımdaki neredeyse kimsenin tanımadığı bir dönemde onu hocam, abim gibi görecek kadar içselleştirebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. yani bu "tutunamayancı" tayfayı eleştirirken "bu kitabı en iyi ben okudum ben anladım" (ki sonradan bu yanılsamaya kitabı okuyan birçok kişinin düştüğünü gördüm) demiyorum tabi ama yanlış bir şeyler var, böyle olmamalıydı yani.

    bu arada yazının başında bahsettiğim dört kişi: franz kafka,friedrich nietzsche, soren kierkegaard, oswald spengler. kierkegaard ile kafka'yı büyük ölçüde okudum, diğerlerini de okuyacağım hocam. iş, güç, düzen derken ben de kaybettim kendimi, bir şey de başarabildiğimden değil ama kayboldum yani. ama yavaş yavaş toparlanıyorum hocam, fırsat bulursam almanca öğrenme hayalleri falan kuruyorum.
  8. normalde popüler kitaplar hakkında yorum yazmak tehlikelidir ama ben risk alıp bir şeyler karalamaya çalışacağım. bir hatamız varsa şimdiden affola.
    bu kitabı okuyalı bi 4 ay oldu ve kitabın genel karakterleri, olay örgüsü haricinde çok az şey hatırlıyorum ama bana bıraktığı histen bahsetmek istiyorum. kitabı okurken müzik dinlediğim, yolda yürüdüğüm, tavana boş boş bakarken ki düşünceleri kitapta aynı şekilde hissettim. bu bana kitabı bitirmek için büyük bir güç verdi. belki iddaalı bir laf olacak ama bu kitabı bitiremeyenlerin kendileri ile yüzleşmekte sıkıntıları olduğunu düşünüyorum; zaten kitabın ağırlığı buradan geliyor, insanı bir şekilde kendisiyle yüzleştiriyor. ayrıca bunu da kendi hayatını anlatarak yapması da ( kitabın kendi hayatının bir özeti olduğuna inanıyorum.) bana çok ilginç geliyor.
    kitap ile hatırladığım en önemli ayrıntılardan biri ise, kitabın ilk başlardaki hayali bir türk boyunda geçen olayları anlatan kısımdı. bu kısım okunduğu zaman sanki milliyetçi kesime giydirildiğine dair bir izlenim verse de ben bu kısımda sosyalist hareketin pratiklerine bir eleştri yapıldığını düşünüyorum. (kesinlikle yanlış anlaşılmasın sosyalizmin teorik yönüne değil.) bundan ötürü duyduğu hayal kırıklığından yaptığı kanısındayım. bunu da o sözü edilen boydaki karakterlerin özelliklerinden çıkardığım bir yorumdur. kitabı okurken oğuz atay ın anarşistliğini hissetmek mümkün ve ayrıca da dostoyevski etksini de görmek mümkün ( yeraltı edebiyatının babası olduğundan her yeraltı edebiyatı kitabında etkisi hissedilir.)
    kısa oldu farkındayım ama lafı çok uzatmayı sevmiyorum. umarım kısa ve öz biçimde açıklayıcı olmuştur.
  9. "normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. olmayınca da 'anormal' dediler."
  10. kitabı okumanıza hiç gerek yok zaten bütün sosyal medyada parça parça en dikkat çeken yerleri paylaşıyor herkes onları okuduysaniz mesele kalmaz