1. yalnız ve yaşamak kelimelerinin biraraya gelmesi oldum olası beni şaşırtır.
    hem yalnızken hem nasıl yaşar insan?

    bence yalnızlık, insanın yaşamayı durdurmasıdır. öyle ya zaman dediğin şey ışık.
    e yaşamak dediğin şey zamanın akması. işığın olmadığı yalnızlıkta nasıl yaşıyor o halde insan?

    bence attila ilhan.

    "bu gece dağ başları kadar yalnızım"
  2. bileklik takmaya çalışmaktan başka bir sıkıntısını yaşamadım. arkadaş o klipsini halkaya geçirmeye çalışırken kendi kuyruğunu kovalayan köpek gibi dönüyor bileğimin etrafında.
  3. mecburen olduğunda sıkıntılı, tercihen olduğunda harikadır.

    5 yıldır yalnız yaşıyorum. sadece 2-3 ay mecburen ev arkadaşı edindim sonrasında ayırdım evi. çok kafa dengi bir arkadaş yoksa hakikaten evi paylaşmak sıkıntı oluyor.

    güzel tarafları, kötülerinden daha çoktur sanırım. en önemlisi özgürlük. bulaşığı yıkamadan bırak, istediğin programı izle, istediğinde uyu. mesela ben tüm yaz boyu pencereleri açar, evde şortla gezerim. atlet giymek bile külfet geliyor. sonra buzdolaba attığım soda, tatlı şeyleri hacılayan ev arkadaşı ya da kardeş olmaması da güzel. :d

    en kötü tarafı yalnızlık işte. eğer yaşadığın yerde yakın dostların yoksa özellikle melankolik anlarda insan kendini terk edilmiş hissedebiliyor. bazen düşünüyorum şurada düşüp ölsem kimsenin haberi olmaz diye. ürkütücü olabilir.

    bir de gelin itiraf edelim, tuvalet kapısını açık bırakabilmek... :d
  4. o kadar sessiz ki havadaki moleküllerin sesini işitebiliyorum. yalnız yaşamak değil de sorun olan, asıl sorun gelecek olanı her akşam beklemek. bir türlü geçmeyen zaman geçsin diye her gün temizlik yapmak ya da daha fazla beklememek için ablanın evine gitmek.
  5. en garip tarafı yalnızlığa alışmak ve hatta bu durumu sevmeye başlamak.
  6. bunu gerektirir.
    edit: evinizin hanımı bir de japonca konuşuyor ki sorma gitsin.
  7. her insan evladının hayatının en az bir döneminde deneyimlemesi gerektiğini düşündüğümdür. bunu yap(a)mayan insan kendisini tanıyamıyor bence; ya da en azından, kendini çok daha iyi tanıma fırsatını pas geçmiş oluyor. çoğu kişi de arayı kapatabilecek öz farkındalıkta değil maalesef.

    kendi çevrem için konuşacak olursam; kendisine karşı dürüst olan, hayattan ve hayatındaki insanlardan ne istediğini bilen ve bu istekleri sağlıklı bir şekilde aktarabilen, bu istekler doğrultusunda bir yaşam tarzı oluşturabilen insanların hepsinin ortak özelliği yalnız yaşamayı deneyimlemiş olmaları ya da halihazırda yalnız yaşamaları. o sorumluluğun altına girmek gerçekten çok farklı. bir şeyleri birileri sizden istediği için değil de kendiniz için, kendi yaşamınızı kolaylaştırmak için yapabileceğiniz -daha doğrusu bir noktada yapmanızın da gerektiği- bir ortam var çünkü elinizde. ve bu ortamda hem kendiniz ve hayattaki yeriniz hakkında, hem de bizzat hayat hakkında o kadar çok şey öğreniyorsunuz ki; bu mücadelede tek başınıza olduğunuza fazlasıyla değiyor.

    günümüzde bilhassa ikili ilişkilerin en büyük tıkanıklık noktası, tarafların kendilerini yeteri kadar tanımamaları, gerçekten ne istediklerini bilmemeleri ve bu bilgisizlikten kaynaklanan özgüvensizlikleri bence. gerisi domino taşlarının yıkılışı gibi ilerliyor. güvensizlik öfkeye, öfke korkuya, korku da nefrete yahut şiddete yol açıyor. kendini tanıyan insanın bu konudaki avantajı ise taşları istediği gibi dizebilecek yetkinlikte olması. böylece bir taşın yıkılışının sonucu, ötekisinin yıkılışı olmak zorunda olmuyor. çünkü kişi nelerin kendisini rahatsız ettiğini, ne koşullarda öfkelendiğini ve bunu nasıl yatıştırabileceğini, nelerden korktuğunu ve buna yol açan kaynakları nasıl durdurabileceğini biliyor oluyor. en basitinden, yaptığı seçimin sorumluluğunu çok daha sancısız bir şekilde almaya müsait oluyor. çünkü yalnız yaşamak, o sorumluluk duygusunu sağlıklı bir şekilde tanıması ve özümsemesi yolunda çok etkili bir rehber olmuş ona. dolayısıyla hayal kırıklığına uğradığında, üzüldüğünde ya da çuvalladığında bunu karşı tarafa yıkmadan evvel kendi kendine düzeltmesi gerekenleri saptayabiliyor, düzeltiyor. sonra -varsa eğer- karşı tarafın yanlışlarını düzeltmesi yolunda ona uzlaşmacı yaklaşabiliyor.

    bir de yalnız yaşamak, insana sakin olmayı ve kriz yönetimini öğretiyor. bunu bilen kişinin insani ilişkilerinde başarısız olma ihtimali çok daha düşük. en azından bu başarısızlığa sebep olan tarafın kendisi olması ihtimali çok daha düşük.

    imkan varsa değerlendirin. hatta şartları elinizden geldiğince zorlayın. kendi kendinizle vakit geçireceğiniz bir ev ortamı, uzun vadede pek çok sorununuzu çözecektir. alışması biraz zor oluyor ilk başlarda ama bir kez eşiği geçtikten sonra her şey çok daha huzur verici.
  8. bugün kiraya zam yaptılar, tam 1 yıl olmuş yalnız yaşamaya başlayalı. taşındığım gün saksılar ve toprak almıştım, oradan buradan kopardığım çiçekleri ekmiştim, hepsi kocaman olmuşlar. evdeki eşyaların yarısı evliliğimden kalma, atmamışım hala hiçbirini, eskimeye bile başlamışlar. doğalgazı hala açtırmamışım, ilk taşındığımda 40 lira elektrik geliyordu, 75 lira olmuş. 10 lira civarında gelen su 20 lira civarlarına çıktı. bu eve taşındım taşınalı 50'den fazla kitap bitirmişim, 200'den fazla film izlemişim. ocağım hala yok, ateşte bir şeyler pişirmenin ne olduğunu unuttum galiba. 1 tane beta balığım vardı, hala ölmedi çok şükür. ilk taşındığım gün bu evde kalacağım kesinleşsin kedi sahipleneceğim demiştim, 1 yıl geçmiş, hala kedi sahiplenmemişim.

    ilk taşındığımda 2 tane tablo, bir tane de asmalık ahşap kütüğe işlemeli geyik almıştım. yanında da 1 paket çift taraflı bant. tabloları duvara yapıştırınca bant kalmamıştı, kütüğü de kenara koymuştum bir çıktığımda bant alır yapıştırırım diye, hala koyduğum köşede duruyor bir de yatak odasında yerde duran üçlü prizi duvara monteleyecektim, kablo tutan çivili aparatlardan bile almıştım, hala yerde duruyor.

    ilk duş aldığımda evin banyosu otel banyosu gibi kokuyordu, çok hoşuma gidiyordu. umarım bu koku gitmez demiştim, hala gitmedi, mutluyum.

    arkadaşlarıma dışarıda içilecek yer yok bu şehirde istediğiniz zaman gelebilirsiniz demiştim. son iki haftada 10 kez benim evde toplanmışız, hiçbirinde de içmek için değil.

    en güzel tarafı da ne biliyor musunuz, bunların hepsini tek başıma yapıyorum ve kimseye karşı bir sorumluluğum yok. fark etmemiştim bile bunları ama başlığı görünce birden her şey gözümün önüne geldi. ev dağınık olduğu zaman rahatsız olan bir insanım ama istediğim zaman dağınık bırakabiliyorum. genele her şeyi kapatıp, sessizce yatağımda uyumayı seven bir insanım ama istediğim zaman, televizyonu, bilgisayarı, ışıkları açık bırakıp uyuyakalabiliyorum.

    canım istediğinde evde sigara içmeyi yasaklıyorum 1 ay içmiyorum ama şu an elimde sigarayla bu yazıyı yazabiliyorum.

    yalnız yaşamayın, bir daha asla geri dönüşü olmuyor alışınca.

    ya da yalnız yaşadığınızda ki gibi rahat edebileceğiniz insanlarla yaşayın, sürekli sizden bir şey bekleyenlerlerle değil.

    tabi böyle bir şey mümkünse.

    özellikle benim gibi cehennemden kaçıp böyle bir hayata kavuştuysanız, bir daha asla evinizde adınızı bir şey yaptırmak için, bir şey istemek için seslenen bir insana daha dayanamazsınız.
    isk
  9. yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik vs vs başaramıyorum yalnız yaşamayı.

    yaklaşık 15 yıldır hep dayalı döşeli kendi evim oldu ama misafirim geldiği zamanlar hariç ya 1-2 yan ya da aynı apartmanda oturan ailem bende kaldı ya da ben onlarda.

    şu anda aynı apartmandayız. haftada 3-4 misafirim geldikçe kendi evime çıkıp misafirimi ağırlıyorum. misafirimi uğurladıktan sonra annemlere iniyorum. kalmak isteyen olsa bile yatılı misafir kabul etmiyorum.

    hayatıma giren bazı insanlara dayalı döşeli kendi evim olduğunu söylemiyorum bile, ailemle yaşıyorum deyip geçiyorum.

    ekleme: annem ayda 1-2 temizlikçi çağırıp başında durarak evimi temizletiyor.
  10. çok uzaklarda bir gün belki benim de içinde bulunacağım durum. çok sıkılıyorum ve çok bunalıyorum. ve kimse içine düştüğüm uçurumun farkında değil. kimseye de anlatmaya halim yok...