1. canım büyükbabamı gördüm dün gece rüyamda. arada görüyorum ve de hatırlıyorum ama bu çok gerçek ve net bir rüyaydı. terk etmiş buraları (evet buraları terk edeli 22 yıl oldu). yurt dışında yaşıyormuş. ona özlemimi dile getirdim gözyaşlarım eşliğinde. "neden burada değilsin, bizi özlemiyor musun?" diye sordum durdum. onu özlüyorum ve olanaksız olduğu halde görmek istiyorum.

    ailemde çok zor bir hastalık süreci geçiren ve artık sanırım yaşam uğraşının sonuna gelmiş biri var. son bir aya kadar yaşamdan umudunu kesmemişti ama artık ölümü bekliyor. biz de onun daha fazla acı çekmemesi için ölümünü arzu eder hale geldik. çok ürkütücü ve insanı kendisine yabancılaştıran duygular yaşatıyor ölümün böyle göstere göstere gelişi.

    rüyanın etkisiyle büyükbabamı bir şekilde görmüş olmanın sevincinin ve ona olan özlemimin hüznüne karıştığı duygularla uyandığım bu sabahta onunla konuştum. uzun zamandır yormamak adına kuzenlerimden alıyordum haberini ve bu sabah sesini duymak istedim. öyle derinlerden gelen, öyle zayıf gelen bir ses. sesini son kez duyduğum düşüncesiyle doğru dürüst konuşamadım ve ancak "seni seviyorum" diyebildim sanırım.

    garip ve zor bir sabah. yazmak sağaltır mı bilmiyorum ama işte şimdi yaptığım bu.
  2. o, benden başka herkese zaman ayirabildi. ben ne mi yaptım? bekledim.
    gelmeyecek olan birini beklemek nedir, bileniniz var mı?
  3. kendine güveni olmayan biriyim sanırım korkuyorum yanlız kalmaktan ,insanların yalanlarını görmekten bu yüzden kendi dünyamda kendi hayal dünyamda bir ana karakter belirledim yalan, yanlış sevdim görmüyorum görmek istemiyorum çünkü güçlü değilim çünkü gelen gideni aratır .
    tek kuralım doğru olmak oldu yalansız dolansiz herşeyi doğru yaşadım oyun oynamayı bilsem belki acı çeken değil çektiren olurdum olmadı uymadı bana sustum ama konuşmak gerekmiş kötü olmak gerek acı çektirmek bencil olmak ..
    belit
  4. her birimizin kutsalları, dokunulmazları ve eleştirilemezleri var. zaten çoğunlukla eleştirmeyi bilmediğimiz gibi eleştiriye de pek açık olduğumuz söylenemez. daha çok birbirimizin açığını bulup, yargılamak ve mümkün olduğu zamanlarda da yerin dibine sokmak derdindeyiz. hayatımızı bunlar üstüne kurmuşuz nerdeyse. şüphe duymadan, sormadan, sorgulamadan, eleştirmeden ve gelebilecek her türlü "saldırı" ve "eleştiriye" karşı gardını almış bir halde yaşıyoruz. bu koşullarda gerçek ve samimi bir iletişim kurup, sağlıklı ilişkiler yaşayamadığımız ve yaşayamayacağımız da açık. ne acıklı ve ne yazık. bir hayatımız var ama heba ediyoruz o biricik hayatı da.
  5. kışın gelmesiyle birlikte, yaz tatili için erken rezervasyon ve otel seçimi aile gündemimizde yerini aldı. bu yıl da yarı memleketim sayılan muğla yollarına düşeceğiz gibi. ama bir sorun var; kedimiz kefir ne olucak?

    önce yanımda götürmeyi düşündüm. hayvan alan bir otel seçeriz dedim ama yaz sıcağında 12 saatlik yolculuk -hele kardeşimle ben bile arabaya zor sığarken- hayvancağızı haşat eder. ayrıca kedilerde düzenin bozulması stres yaratıyormuş.

    sonra annem evde bırakırız, alt komşuya da söyleriz her gün mamasını suyunu verir dedi. ancak yaşını doldurmamış kediciğim bütün günü bizle dipdibe, oyunlar oynayarak geçirmeye alışık. geceleri de beraber uyuyoruz. neredeyse 1 hafta boyunca evde yalnız kalması onu çok kötü etkiler.

    veterinere bıraksam bu sefer de kafes içinde duracak ki hem düzeninden olacak, hem de geniş alanından...

    tatile gitmemeyi bile düşünmeye başladım. ama ailemin bunu kabul edeceğini sanmıyorum. sonuç olarak şimdiden dertlendim, bütün gün bunu düşündüm ve hala ne yapacağımı bulamadım...
  6. bugün musa anter'in, apê musa'nın aramızdan çekilip alındığı gün. tam 26 yıl geçmiş. dalyan'da tatilde idim ve kaldığımız otelin terasındaki televizyondan öğrenmiştim haberi. hiçbir ayrıntı hatırlamıyorum haberin verilişine dair. ama içimin yandığını hiç unutmuyorum. duygular ne olursa olsun unutulmuyor çünkü. aklım almamıştı. ve ailemle bile paylaşamadığımdan gidip en yakın dostumu aramıştım ağlayarak. telefonda uzun uzun ağlayıp uzun uzun susmuştuk. buraya başlığını açmamış olduğum için hayıflandım ve dertlendim.

    oğlu dicle anter yazmış bugün gazete duvar'da. en azından onu paylaşmalıyım. anısı önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.

    Devletin Musa Anter davası için parası yok!