1. belki birileri gününe dair bir şeyleri buraya bırakmak ister
  2. yine 'misfortune never comes alone' tadında günler yaşıyorum, günlük
    geçenlerde kızartma yaparken elimi kızarttım
    yakmadım, bayağı bayağı kızarttım
    akabinde sesim beni terk etti
    kısılmadı, bildiğin gitti!
    özetle elim çok acıyor ve ben konuşamıyorum
  3. öğretmenler gününden kalma, solmakta olan çiçeğimin yanına yeşillemiş bir soğan koymuştum
    bugün fark ettim ki soğan, çiçeğin toprağına tutunmuş
    kök salma konusunda bir soğan kadar bile olamadık peh!
    ayrıca ikide birde değişen istanbul havası yüzünden manik depresif olmama az kaldı!
  4. bütün gün nefes, kan, idrar kokuları içinde hastanedeydim
    çıkışta, kulağımda tool, bir çocuğun eline biraz para sıkıştırdım; her şeyi(mi) bırakmak istedim o an ona
    çantamdaki kedi mamasını bir köpek yedi ve -şu ısırılma mevzusundan sonra hala- tedirgin olduğumu hissettim
    öyle ya ben ne olduğumu biliyorum ama köpek nereden bilsin
    özetle emrah serbes in dediği gibi insanlar asla birbirlerine değmiyorlar
  5. her geçen yıl bir özel günü geride bırakıyorum
    dini-milli bayramlarla resmi tatil hariç hiç aram olmadı
    önce sevgililer gününü, sonra yeni yılı eledim
    tanışma ıvır zıvır bu hafızayla zaten mümkün değil
    26 yaşın geride bırakılacak özel günü doğum günleriydi
    son 6 aydır kimsenin doğum gününü kutlamamıştım, kendiminkini de kutlamamaya hazırlıyordum ki malum güne 3 kala bugün bir arkadaşımdan kargo geldi
    birbirinden özel 3 roman
    nokta atışı resmen
    bu yüzden ben yine özel günleri es geçeceğim ama yılın herhangi bir zamanı önemsediğim insanları mutlu görmeye çalışacağım
  6. bugün virginia woolf gibi hissediyorum, günlük
    tek ihtiyacım kendimi boğmak için bir göl
  7. dün stalker başlığına yazdığım 'bir tarkovski filmi 'my dear our world is hopelessly boring. ' yorumum başlığa uygun tanım olmadığı için silinmiş, günlük
    zülfiyare falan umrumda değil de buna bozuldum
    çünkü çağrışım yapıyor öyleyse varım!
  8. karşımda arkadaşlarımla içtiğim günlerden elimde bira telefonla içtiğim günlere geldim
    en son ankara'ya ne zaman gittim hatırlamıyorum
    ağustos'tu sanırım
    tunalı burnumda tütüyor
    yazışmalardan hoşlanmıyorum
    telefonla konuşmaksa artık beni kesmiyor
  9. bugün bir kedi daha kaybettim
    sabah bir telefon geldi
    meme tümörü olan siyah kedi öldü, dediler
    o anın şokuyla bir şey soramadım
    neden, nasıl, ne zaman hiçbir şey bilmiyorum
    sadece veterinerlikte bulunduğu -on gün kadar- süre boyunca yanına hiç gitmemiş olmanın -belki de gidememiş; hayır gitmemiş olmanın- suçluluğunu hissettim ve biraz ağladım
    ölürken başını okşayacak bir el isterdi elbet
  10. tvde kader böyle istedi diye bir filme rastladım
    kadın, yağmurda ıslanan adamı içeri almak isteyen kızına 'istanbul üç milyon' diye tersleniyor; ben de istanbul'da ne yaptığımı düşünüyorum