1. yurt odasında oturdum tüm gün. aslında dışarıda olacaktım ama çıkmadım çünkü on dokuz yaşında ölmekten korkuyorum. yapacağım daha çok şey var, daha aşık olucam mesela, çok severek seçtiğim mesleğimi yapıcam, bir aile kurucam, dünyayı gezicem, kuzey ışıklarını görücem daha. bunları düşündüm tüm gün, şanslıydım dedim kendi kendime sonra da utandım bunun için. nasıl utanmasın insan? şanslı olduğumuz için utanır hale geldik, ne yazık... çok erteliyoruz her şeyi bir de. kısacık dünyada. kısacık. gerçekten göz açıp kapayıncaya kadar varız. ne acı.
  2. baya geç uyandım, uykumu aldığım için olsa gerek baya da keyifli uyandım. ödev için yazmam gereken yazıya bakındım biraz, sonra içerde izledim. sonra kalktım yavaş yavaş hazırlandım. gerçekten bu hobim sanırım yavaş yavaş hazırlanmak, makyaj yapmak falan. umarım vardır böyle bi hobi. yoksa da kime ne. neyse. derse gittim, orası birazcık sıkıcıydı aslında ama sonra arkadaşlarımla yemek yedim, kahve içmeye gittim biraz sohbet ettik. güldük ettik. her zamanki gibi. odaya geldim, ders çalıştım çok azıcık, bilgisayara oturdum sonra. buralara baktım, içerde'ye devam ettim. soooonra dedim ki şu telefondan bilgisayara attığım fotoğraflara bi bakayım. bakmasaydım keşke. azıcık keyfim kaçtı. halbuki daha dün bakmıştım, eğlenceli şeyler görmüştüm. neyse hemen içerde izlemeye devam edip kaçan keyfimi güncelleyeyim.
  3. çok garip bi gün bugün ya. uzun zamandır bir sürü şeye bu kadar şaşırmamıştım. hayat biraz garipmiş onu bir kere daha anladım. hatta genel olarak bu ara beni şaşırtan şeyler oluyor, galiba bütün beklentilerimi 2016da bıraktığım için her şey bana ilginç geliyor bilemedim... bi de saçma bi mutluluk var üzerimde, neden anlamadım.
  4. çok geç kalktım, kendime kahvaltı hazırladım, televizyon izlerken kahvaltımı yaptım, bulaşık makinesini boşalttım, kirlileri yerleştirdim, köpeğime yemek verdim, sonra onu gezdirdim, internette dolandım, şimdi gidip kitap okuyacağım. istanbul'un aşırı yorucu temposunda böyle bomboş bi gün geçirmeyi özlemişim...
  5. tam olarak arka fonunda "gül rengi şarap, içilmez mi böyle günde?" çalan bir gün. baya iyi gün.
  6. eve döndüm bugün. biraz önce kardeşim bir şey ister misin mutfaktan diye sordu, yok falan dedim. neyse 10 dakika sonra aşağı indim, kahve yapmış "aaa bu babama mı çok çirkin olmuş nasıl içeceksin baba" falan diyorum şakasına. evdekiler yüzlerinde salak misin bakisiyla falan bana bakiyor, noldu dedim. meğer bana sürpriz yapmak için yapıyormuş kahveyi, çok sevdiğimi bilir. ay nasıl utandım anlatamam. baya üzüldüm. gönlünü almaya çalıştım ama yine de içime sinmedi. onun dışında bebek bi gündü. harika insanlar iyi ki doğmuyor mu ya. ben çok insanın aksine dost edinme konusunda müthiş şanslıyım, nasıl oluyor bilmiyorum ama gerçekten girdiğim ortamlarda en sağlam, en harika insanları buluyorum. bana yüklenen yetenek de bu sanırım. e haliyle doğdukları günlere de en az o kadar mutlu oluyorum. defalarca teşekkür edesim falan geliyor.

    iki gün önce de başka yakın bi arkadaşım geldi şehir dışından, çok az vaktimiz vardı uçağına kadar. yemek yemeye gittik, öyle sohbet ederken bi şeyler yiyorduk, kafamı bi kaldırdım gözleri dolmuş, tatlı tatlı bi şeyler söyledi, çok şaşırdım. insanların en büyük şansları hayatındakiler, ikinci aileleri falan galiba. ay arkadaşlarımı özledim. hepsini alıp norveç'e götürüp mis gibi yaşamak istiyorum.
  7. gün içinde o kadar troll şeylerle karşılaştım ve o kadar trajikomik şeyler yaşadım ki gerçekten hala gülüyorum. sinirden galiba. ayna da kendime bakıp bakıp deli galibaaaa diyorum bi de.
  8. youtube'da gezinirken minimalizmle ilgili bir videoya denk geldim dün. bugün de boş vaktim varken bir sürü gereksiz yer kaplayan eşyalarımı attım, çekmecelerimi temizleyip düzenledim. sonra arkadaşlarımla sinemaya gidip kahve içtim. şimdi de geldim kitap okuyup uyuyacağım. tatlı bir pazar.