1. körleşme

    körleşmiyor muyuz hepimiz aslında? kaçmak için mi körleşiyoruz yoksa körleştiğimiz için mi kaçıyoruz acaba? ilki daha mantıklı gibi geliyor insana, ne demiş canetti: "körlük, birbirlerini görmeleri halinde beraberlikleri düşünülemeyecek iki nesnelerin ve yaratıkların yan yana bulunabilmesine olanak tanır."

    yaşamımızı beğenmediğimiz için bilerek körleşiyoruz aslında. hayal dünyasına kapılıp imkansızları istiyoruz. onlara ancak kör olunca ulaşabileceğimiz için körleşiyoruz toplumca. bu yüzden de yönetiliyoruz fazlasıyla. "körler ülkesinde şaşıysan kral olursun," misali hiç akıllı olmayan biri tarafından bile yönetilebiliyoruz körleştiğimiz için. gözlerimizi, algılarımızı kapalı tuttuğumuz için. bütün bunlar gücümüzü kaybettiğimiz için aslında, yanlış olan şeylere karşı koymaya çalışmadığımız için, birlik olmadığımız için körleşiyoruz aslında.

    bir şeylere iyi ya da kötü tepki vermek yerine körleşiyoruz, kötü de olsa tepki vermek yerine elimizdeki metal aygıtlara ya da kendi küçük çaplı sorunlarımıza yöneliyoruz önemli olanlara aldırmadan. gerçeklikten kaçıp sanal gerçekliğe yöneliyoruz, yapay olarak görüp gerçeklikte körleşiyoruz sırf zaman gibi soyut bir kavramdan kaçmak için. güzel bir şey olduğunda açıyoruz gözlerimizi sadece -son zamanlarda olmayan güzel şeyler- ama kötü şeyler olduğunda gözlerimizi daha önce hiç açmamış gibi davranıyoruz, 13 derece miyop gibi...

    en akılsız insanlar tarafından bile yönetilirken herkes, metal aletlere hapsolmuşken, sanal gerçeklikler peşinde koşarken tam önümüzdeki gerçeklik yetmezmiş gibi, ne yapabiliriz ki artık? kitaplar gerçekleri ifade ettiği için kenara fırlatılırken ve kaçarken insanlar onlardan yapılabilecek bir şey var mıdır ki? canetti demiş aslında: "...süreklilik niteliğini özünde taşıyan zamandan kaçabilmenin bir tek yolu vardır insanoğlu için: arada sırada zamanın akışına gözlerini kapamak ve böylece görüldüğünde bize yabancı, itici gelmemesi için onu taşınabilir parçalarına bölmek."

    gözlerimizi açmak gerekirken daha da kör olmakta ısrarcı insanlar, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın," diyorlar. sessiz kaldıklarında o yılanın onlara dokunmayacağını sanıyorlar. bakıyorum da, dünyaca körleştiğimiz gerçeğini göremeyecek kadar körüz, kendimizi bile göremiyoruz aslında...