1. -fikrime dair-

    fikirlerim kınıdan çıkmış bir hançer gibi hücum ediyordu aklımın sınırlarına.. zorluyor ve ilerliyorlardı.. halkaların içinden atlıyor en güzel kıçları öpüyor, birinin düşünmek dışında yapacağı ne varsa yapıyordum.. ara sıra mükemmel sessizlikte yukarı, yıldızlarlara bakıyor, uzun sigarasından bir nefes daha çekiyordum.. bazen birkaç gram suç ile buluyordu kendinim.. sardığı cigara kendisi uzaklaştırıyordu şeylerden. ‘’bir kadın bekliyor beni şehirlerin birinde.. bir trende rastladığımız.. ‘’ diyordu mükemmel sessiliğe.. ah, mükemmel sessizlik.. bağıra çağıra bir susuş.

    karbon kağıdından yapılmış hayallerim tekrar çarpıyor suratıma ve soruyorum kendi kendime müthiş karanlığın tam ortasında ‘’siz.. güzel kadınlar.. ne ile meşgulsünüz şimdi?.. nerelerdesiniz?’’gözümün feri hüzne teşne.. kelimelerimin etrafında dolanıp duruyorum. hastalık sıçramış fikirlerime atıyorum suçu. en kolayı bu çünkü. derken yoldan geçen bir yabancıya sormak istiyorum tanrım.. gerçekten, mutlu musunuz?..

    çok süslü bir kaldırım görüyorum.. yoldan geçen yabancılar basıyor üstlerine. “o kaldırımın da bir hikayesi var mıdır acaba?’’ diye istemsice sorguluyorum kaldırımın varlığını.. çocukluk ettiğimi fark etmem geç sürmüyor..düşüncelerimin çok dağınık ve sürekli parçalar haline bölünüp birleştiğini özümsüyorum. tekrar ve tekrar ve tekrar.. hastalıklı fikirlerimi absorbe eden bir mekanizma var. sürekli kendimden birinci tekil şahıs kullanarak bahsetmekten ne kadar da nefret ediyorum.. kendi tekilliğimde sıkış tıkış fikirlerimle asılı kaldım. bir kurtarıcı arıyor gözlerim.. stabil haldeki bu çaresizliğime bir yara bandı istiyorum istemsizce. mecburum buna. beni kendimden uzaklaştıracak her şeye razı gibi bir havam var.

    oturuyorum en tehlikeli soruların karşısında. tanrım, hala kendimden bahsediş şeklimi düzeltemedim bir türlü.. salt bir şekilde arınma talep ediyorum.. tanrıvari bir güç tarafından ölüme çekilmek belki.. neyse, belki bu sefer başarırım. kendimden ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi..

    boğazlanmış bir şekilde yerde yatar vaziyette duran benliğime göz gezdiriyorum. fazlasıyla bencil, fazlasıyla çaresiz.. kendi içime sokup sokuşturduğum bu bencillik omuzlarımda bir yük, bilincimde bir kara leke..mükemmel sessizliğin dipsiz kuyularından birinde otururken aklımdan geçenleri tek tek eliyordum bu şekilde.. ah, mükemmel sessizlik.. bağıra çağıra bir susuş. ancak o kadar çoktular ki, hangi biri ile uğraşsam diye düşünüp kontrolü zamana bırakıyordum… acımasız, vakur, sabırlı..

    varoluşsal sorgulamalarımın doruklarındayım. kendimden bahsediş şeklimi değiştirememekle beraber, buna bir çare de bulamıyorum. öze yönelimimin 1.yılındayım. evrildiğim bu yön, zor da olsa benim için iyi.. kanalize ettiğim acılarımı bir süredir saklıyorum.. onlar için üzülmem için henüz erken.. geç olansa, kendime duyduğum hasret, tanımlamalar bütünü.. sonra.. başka biri olurdum her halde.. yeterince oldum zaten, başkalarıyla başka biri..

    kendime dair duyduğum vahşi hasret neden mi?.. o da, başka bir yazıya haiz olsun..

mesaj gönder