1. -saçmaya ve ötesine 4-

    üstleri tozlanmış anıları çıkardım raftan.. sigara dumanı doluyor gözlerime, külleri yere düşüyor. bunca yıl bunca mektup, bunca acı.. insanı boğuyor olsa gerekti. fonda çalan milenyum müzikleri daha bir loş hava katıyor. oda karanlık olabileceği kadar karanlık, içerisi tozlu olabileceği kadar tozlu.. sesime kulak verin. verdiniz mi?

    hoşgeldiniz. şimdi anılar cangılından ufak kesitler sunacağım sizlere. ilk dönem korkutucu hikayelere konu olan bir orman düşünün.. düşündünüz mü? güzel, şimdi ise o ormandaki uzun ağaçlardan bir ağaç belleyin beni ve kesin gövdemin bir noktasından.. ne oldum ben şimdi? yarım ağaç mı, evet yarım ağaç.. ayrıca sizi temin ederim, bu yarımlık, ormandaki diğer ağaçlardan daha fazla bir tamlık değil. işte, sevgili dostum, bu tozlanmış ve boğaz yakan anılarda bir çeşit yarımlık barındırıyor.. gittikçe kısalıyor cümlelerim.. zamanda silik birer yara şimdi, acılar.. çilemin hatırıına bir kaç cümle sarf etmem gerekiyor mu? çok uzun olmasın mı? ne mümkün, eski dostum.. ne mümkün.. çalsın telefonlar, yıkılsın kapılar.. sokayım orta yerinize de, kirlenmiş, pus tutmuş ve paslanmış karakterlerinize de..

    her bir fotoğraf, zamanin masaya bıraktığı bir alacaklı defteri gibi. borcum birikmiş, çok verdiğimi düşünmüştüm oysa. saçlarımın siyahına kadar, vermiştim. ne idi peki bu alacaklı gözlerle karşımda dikilmiş anılar, acılar, zaman?.. bilmiyor musun? pekala.. takriben anıları geri bıraktım rafa, daha ilk sayfayı açmadan ürpermiş, irklimiştim. ne kadar güçlü olabilirlerse o kadar güçlü, ne kadar karanlık olabilirlerse o kadar karanlık işte..

mesaj gönder