1. sanırım bu başlığa daha çok yazacağım, başlayalım hele bir.
    bir liranın hesabını bin kere yaptığım yıllar. sefalet diz boyu.
    lisede il geneli yapılan kompozisyon yarışmasında birinci olmuştum. ödül töreni şehir merkezine uzak bir okulda yapılacaktı. dereceye girmis öğrencileri okul müdürleri kendi araçları ya da okulun aracıyla götürürlerdi. törenin yapılacağı gün okul müdürünün evine gittim, kapıyı çaldım, kapıyı açan müdür oldu. hocam dedim mahçup bir edayla, şey, ödül töreni vardı. müdür misafiri olduğunu, gelemeyeceğini söyledi, sen git kara, dedi.
    hava bulutlu, yağmurun eli kulağında. cebimde sadece gidiş için yol parası var. dönüş için endişe etmem gerekmezdi çünkü para ödülü vardı ve hatırı sayılır bir meblağdı.
    minibüse binip yola koyuldum. indiğimde yağmur başlamıştı ve benim daha 15 dk yürümem gerekiyordu.
    yürüdüm. çamura bata çıka, sırılsıklam bir halde tören henüz başlamışken vardım okula.
    seyirciler var kalabalık bir ortam, arkalarda ayakta duruyorum, dereceye girenlerin isimleri okundu, sahneye davet edildim.
    kulaklarimdan, burnumdan sular süzülüyor aşağı. sahneye çıktım öylece. ayakkabim, pacalarim çamur.
    vali de katılmış törene. göz göze geldik. tam karşımda. belli ki ödülü o verecek. zaten valiliğin düzenlediği bir yarismaydi. vali yanindakinin kulağına bir şeyler fısıldadı beni bir süre suzdukten sonra. sinirlenmisti. belli ki görüntüm onu rahatsız etmişti, protokolde güzel görüntüler olmalıydı.
    tanrım bitseydi artık şu tören. vali sahneye çıktı ödülleri vermek üzere. benim sadece elimi sıktı, diğerlerinin yüzünü de opmustu.
    mühim değildi, bir paket içinde ödülümü alıp kendimi attım dışarı. aceleyle zarf içindeki parayı aradi gözlerim. heyhat. kutunun içinde iki kitap vardı yalnızca. biri saçma sapan bir polisiye kitabı, diğeri ise nutuk.
    bir buçuk saat yol yürüdüm yağmur altında. kitapları çöpe attım yoldayken daha. eve yetistiğimde tükenmiştim.
    katıldığım son yarışma olacaktı bu.

mesaj gönder