• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.53)
les quatre cents coups - françois truffaut
1950'lerin başlarında paris'te yaşayan 12 yaşındaki antoine, ailesiyle yaşadığı problemler ve okuldaki öğretmeni tarafından sıkça aşağılanması yüzünden ne okulda ne de evde huzur bulabilmektedir. ödevini yapmadığı için arkadaşıyla birlikte okuldan kaçtıkları bir gün sokakta annesini başka bir adamla gören antoine, şoku üstünden atamadan okula döner ve ödevi yapmamasının mazereti olarak annesinin öldüğü yalanını söyler. anne ve baba sağlam bir şekilde okula geldikleri an ise gerçekler ortaya çıkar ve antoine bir süreliğine uzaklaştırma cezası alır. şimdi de ailesinden korktuğu için eve gitmeye korkan antoine, yakın arkadaşıyla birlikte deniz kenarına kaçmaya karar verirler. amaç babasının daktilosunu çalıp satarak para kazanmaktır. ancak işler yine beklendiği gibi gitmez.
  1. truffaut'nun sinema tarihi açısından oldukça önemli ve değerli eseri.

    film ismini "başını bir çok belaya sokmak" anlamına gelen fransızca "faire les quatre cents coups" deyiminden alır.

    filmin başarısı belki de yönetmenin kendisini çok iyi tanıması ve alt benliğini beyaz perdeye bu denli iyi yansıtmasıyla ilgilidir. yönetmenin kendi çocukluğunu anlattığı bu "ilk" filmini henüz 27 yaşındayken çekmiş olması zaten başlı başına bir hayranlık sebebidir. böyle muazzam bir yapıtın böyle genç bir yaşta ve henüz sinema sanatı açısından olanakların, teknolojinin kısıtlı olduğu bir dönemde çekilmiş olması benim için salt yeteneği ve başarıyı ifade etmektedir. 27. yaş sanat camiasında hiç de iyi bir şöhrete sahip değilken (bkz: 27'ler kulübü) , neyseki truffaut açısından bir dönüm noktası olmuştur. film, olağanüstü güzellikteki sahneleri, ilk kez denenmiş sinema teknikleri, müthiş hikayesi ve de finaliyle tam bir başyapıttır ve truffaut'ya hayran olma sebebimdir. dünyanın en güzel filmlerindendir. her karesiyle, hikayesiyle, anlatımı ve gerçekliğiyle büyüler. benim için sanatın karşılığıdır.

    !---- spoiler ----!

    karakoldan cezaevine nakli sırasında antoine'nın arabadaki o bakışı, o yanaklarına dökülen "ama ben daha çocuğum" ıslaklığı izleyiciyi uçsuz bucaksız bir yalnızlığa iterken bir yandan da içimizdeki "insan"a hayat verir.

    !---- spoiler ----!

    eğer ki fransız yeni dalgasına ilgiliyseniz truffaut'ya cannes'da en iyi yönetmen ödülünü kazandıran bu siyah beyaz sanat eserini izlemeden göçmeyiniz efendim.

mesaj gönder