1. son dönemde devlet tiyatrosunda izlediğim en iyi oyunlardan biri. oyunculuklar başarılı, özellikle cem zeynel kiliç’ınki. bol sahne geçişli, dinamik bir oyun.

    açıkçası ben oyunu izlemeye başladığımda da, oyun sona erdiğinde de sosyal farkındalık yaratmak amacı taşıyan bir oyun izliyormuş algısında değildim. başından sonuna kadar yaratılan karakterlerin öyküsünü izledim. anlatılanı geniş bir kitleye yayıp, özdeşleştirmeye çalışmadım. eğer oyunu kitleler temsili olarak izleseydim eminim salondan daha az tatmin olmuş şekilde çıkardım. ana karakterin tutumuna benzer tutumları, davranışları, bakış açıları olan işitme engelli bireyler olabilir elbet ama “işte bakın duymayanlar duyanların dünyasına böyle bakıyor, onlar hakkında böyle düşünüyor.” demek hiç yerinde olmaz bence.


    oyunla ilgili birkaç küçük eleştirim de var. birilerinin bir davası var, uğrunda uğraşıp didiniyorlar. fakat seyirci bir türlü ne istendiğini anlayamıyor, bir muallaktır alıp yürüyor oyun sonuna kadar. bu muallak hal bir de yer yer tekrara düştü müydü zaman zaman oyundan kopabiliyor insan. neyse ki sonlara doğru daha berrak bir fikre sahip olunuyor.


    bir de azınlık gruplardan gelen karakterleri olan çoğu eserde olduğu gibi bu oyunda da karakterin sanki onu azınlığa dahil eden özelliği dışında başka hiç bir şeyi yokmuş gibi bir algı yaratılmış sanki. yani kişi duymuyor tamam hayatının her dakikasını etkiyecek bu durum tabii ki. ama kimse de “duymuyorum, duymuyorum, duymuyorum.” diye sürekli sayıklamıyor değil mi? bir yerden sonra yaşayıp gidiyoruz hepimiz eksiğimizle, fazlamızla, farkımızla.


    kısacası güzel bir oyun. öyle yapılmış olmak için yapılmamış, emek verilmiş. belli oluyor bu. izlemeyenlere tavsiye ederim. gidiniz, görünüz.

mesaj gönder