1. ******************** sığır ******************


    çıtır çıtır yanan sobanın başında bekleşen çocuklar sınıfa girmemle ürkek yavru civcivler gibi sıralarına koşuştular. şimdi bütün gözler üzerimde her birinde ayrı bir heyecan, her biri ağzımdan dökülecek kelimelere kilitlenmiş, pür dikkat ve hayranlıkla beni süzüyorlar. çocukların gözüne baktığımda kendimi dünyanın en tuhaf canlısı veya bir ilah gibi gördüğüm, bu duyguları yaşadığım oluyor, neredeyse çocukların her birinin ideali benim bu yüzden daha dikkatli olmaya özen gösteriyorum.

    çocuklar ağzımdan dökülecek emir kiplerini beklerken, aklımda halâ dün izlediğim vahşet haberi vardı. zanlısı ilçe belediyesi olarak verilen haberde onlarca köpek telef edilmiş ve şehrin çöplüğüne atılmış. bu vahşeti yapanların bu sıralardan geçtiklerini düşündükçe utanıyorum. bende bugün çocuklara, besledikleri, büyüttükleri hayvanlara mektup yazmalarını ev ödevi olarak verdim. bu sayede onların ne kadar değerli varlıklar olduğunu, aslında hiç bir hayvanın boş yere yaşamadığını, kendilerinin yapamadıkları işleri, asla üretemeyecekleri mamulleri bu canlılar sayesinde kazandıklarını anlamalarını istedim.

    verdiğim iki günlük süre dolmuş kimi çocuklar mektuplarını çiçek resimleri ile kimileri kenar motifleri ile süslemiş hepsi masama bırakmıştı. çocuklar "öğretmenim bu mektupları postacıya verecek misiniz?" hevesleri kırılmasın diye evet vereceğim dedim. çocukların yazdıklarını, yazabileceklerini az çok tahminde ediyordum ki tahminimde ki gibi bir çoğu aynı şekilde yazmış hatta bazı öğrencilerim birbirinden kopya çekmişler çoğu şöyle olan mektuplar; " koyunlarımız bize yün veriyor, süt veriyor, peynir veriyor onları çok seviyorum iyi ki var" veya " sevgili tavuk ve cücükler her sabah sizi yemledim karşılığında yumurtalarınızı paylaştınız sizi çok seviyorum" gibi ve benzeri onlarca mektubu tek tek okudum. yalnız içlerinden birisi ve en sade olanı dikkatimi çekti bir kız öğrencimin yazdığı satırlarda hayvan sevgisinden ziyade bir hayvan yergisi ve iğrenç olayların itirafları vardı.

    " sevgili sığır, en iyi arkadaşım. her sabah anam seni önüme katar beraber dağ bayır gezeriz sen karnını doyururken ben ise çalı çırpı, odun toplayıp eve gitmeden önce anamın verdiği bağcıkla bağlar eve beraber dönerdik. sevgili sığır anam seni "kırmızı kızım" diye sever sende bu sevgiyi aldıkça şımardıkça şımarırdın. anam beni neden hiç böyle sevmedi? çünkü, ben senin gibi süt veremiyorum, senin gibi tosun, düve edemiyorum.

    sevgili sığır, senin tosunun yüzünden başımızda çok ağrıdığı oldu bu senin kara tosun komşu tarlasına girip daha küçük olmanın verdiği heyecanla bütün tarlayı yerle bir etmiş, tarla sahibi bağrış, çağrış kapımıza dayandı anama, babama kötü sözler söyledi, komşu elinde ki odunla babama saldırdı neyse ki diğer komşular ayırdılar.

    sevgili sığır, seninle o kadar çok vakit geçirdim ama seni sevmiyorum çünkü sen beni dayımın oğlundan kurtarmadın hani her zaman beraber gittiğimiz dalından elma düşürüp sana yedirdiğim ağacın altında bana kötülük yaparken beni kurtarmadığın gün, o gün sana çok kızdım. dayımın oğlu o kocaman elleri ile beni dövdü ve sen baktın sevgili sığır, sonra yaptığı benim anlamadığım kötülükler olurken sen öylece baktın sevgili sığır, ben çok korkmuştum ama sen önünde ki otu yemekten başka bir şey yapmadın sevgili sığır, sonra dayıoğlu " anana, babana söylersen boğazını keserim senin" dedi. sevgili sığır, bu söz sana mı? bana mı? söylenmişti."

mesaj gönder