1. planladığımdan uzun bir yorum oldu, ön uyarı yapma gereği duyuyorum: biraz sonra okuyacaklarınız, 20'li yaşlarda, türkiye'de yaşayan, üniversite öğrencisi, panik atak hastası bir kadının iç dökme yazısıdır. panik atak konusunda sadece subjektif yorumlar içerir.


    kişiden kişiye değişen belirtileri var bu hastalığın. bendeki versiyonu ile, ayda iki üç kez, kalp krizi geçirdiğimi sandığım nöbetler yaşıyorum. sürekli tekrarlayan belirtilere direnç kazandım ve görmezden gelebiliyorum, ancak bu hastalık bir bakteri gibi adeta mutasyon geçiriyor ve her nöbette yeni bir belirtiyle gerçekten kriz geçirdiğinize inandırıyor sizi. içinde bulunulan psikolojik durumun da büyük önemi var, bu yıl birkaç ay yurtdışında stresten sıkıntıdan uzak bir hayat yaşadıktan sonra, toz pembe bir ruh hali ile, "güzel günler göreceğiz, güneşli günler" diye diye geri dönmüştüm. havaalanına ayak bastığım andan itibaren, 50 yıldır gelişmekte olan ülkeler kategorisindeki canım ülkeme ait hayat gerçekleri tekrar gözüme batmaya başladılar birer birer. patlamalar, ekonomik kriz, şehit haberleri, şiddet haberleri, tüm bunların olağanlaşması, günlük hayat telaşı....

    tüm olaylar tek tek darbeleri vururken, gelecek telaşı içerisinde akademik hayatıma odaklanmayı başarmıştım ki, 10 aralık 2016 dolmabahçe patlaması ile gün içinde nefes daralmalarım, kol uyuşmalarım başladı. bu sırada mezuniyet telaşı içinde, finallerin de yaklaşması ile birlikte tekrar akademik hayatıma dönüş yaptım, final stresi de öyle küçümsenecek cinsten olmadığını hatırlatarak, diğer tüm faktörleri destekleyerek, türkiye'ye dönüşümden beri ilk panik atağımı yaşattı. bu, belirtilerini daha önceden tanıdığım bir ataktı, güç bela sakinleşerek, atlatmayı başardım.

    birkaç gün içinde, son darbeyi 19 aralık 2016 rusya büyükelçisi'nin vurulması haberi ile aldım. bütün bu haberler, yılların birikmişliği, güzel günlerin çok uzaklarda olduğu düşüncesi hep birlikte üzerime gelirken, henüz bu düşünceleri uzaklaştırmada başarılı olamadım.
    dün gece yine gündemle ilgili okumalar yapmaktan kendimi alamadım, kara kara düşünürken aniden gelen sol kol uyuşmasını fark ettim. her zaman olduğu gibi sağ kolumu kontrol edip ikisinin de aynı olduğuna, uyuşma hissinin bir sanrı olduğuna kendimi ikna etmeye çalışacaktım ki, daha önce yaşamadığım şekilde, göğsüme yayılan uyuşma ve bıçaklanma hissi(*:kalp krizi belirtilerinden en yeni öğrendiğim) ile olduğum yerden fırlarcasına ayağa kalktım. bu sırada çarpıntı ve nefes darlığı ile yüzleştim. bu kez kesin kalp kriziydi. o sırada olup bitenleri hatırlayamıyorum, 10-15 dakika sonra nefesimin normale dönmeye başlamasıyla kendime geldim. yine ataktı ve yine beni yenmişti.

    tetikleyicilerden uzak durmanın mümkün olmadığı bu şartlar kim bilir daha kaç panik atağa sebep olacak, bilemiyorum. tüm bu şahit olduklarımız bizleri görünenden çok daha derin etkiliyor sevgili youser arkadaşlarım, bu yazdıklarımın daha ne kadar örneği vardır, haberimiz bile olmayan. yine de, nazım'ın söylediği o güzel, güneşli günlere inancımızı yitirmeyelim.

    "herhal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri."
    rosa

mesaj gönder