• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
Yazar Stefan Zweig
sabırsız yürek - stefan zweig
"iki çeşit acıma duygusu vardır. ilki, zayıf ve duygusal olandır; bu aslında sadece başkasının başına gelen talihsizlik karşısında bizi saran nahoş hislerden bir an önce kurtulmak için yu?reğin gösterdiği sabırsızlıktır. bu, kesinlikle o insanla birlikte acı çekme duygusu değil, onun ıstırabını içgu?du?sel olarak kendi ruhumuzdan uzaklaştırma çabasıdır. ve diğeri, yegâne gerçek acıma duygusu ise; duygusal olmayan ama yaratıcı olan, ne istediğini bilen, her şeye gu?cu? yettiğince hatta gu?cu?nu?n bile ötesinde sabırla, ıstırap çekenin sabrına da ortak olarak katlanmaya kararlı olan acıma duygusudur." avusturya'nın ku?çu?k bir kasabasında yaşayan hofmiller, aynı insanların aynı şeyleri konuştuğu, aynı masalara oturup aynı kâğıtlarla aynı oyunu oynadıkları bu yerde, olağan bir hayat su?rmektedir. ta ki kasabanın zengin ailesi kekesfalvalarla karşılaşıncaya dek… kekesfalvaların engelli kızı, hofmiller'da öylesine derinden bir acıma duygusu uyandırmıştır ki, artık hiç kimseye eskiden olduğu gibi bakamayacak, su?rekli bir yardım etme isteği ve empatiyle yaşayacaktır. ancak bir su?re sonra, içine du?ştu?ğu? bu ru?yadan uyandığında kararlarının korkunç bedellerini yaşamak zorunda kalacaktır. başyapıtı sabırsız yu?rek'te stefan zweig insan psikolojisinin derinliklerinde dolanarak acıma duygusuna hiçbir zaman eskimeyecek bir anlam kazandırıyor.(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)
  1. stefan zweig öyle bir roman yazmış ki anlatmaya ,övmeye nereden başlasam bilemiyorum. neredeyse herkes, vicdanın çok değerli olduğu ve insanlığımızı kaybetmemek için gerekli olduğu konusunda hemfikirdir.
    bunu neden söylüyorum? çünkü stefan zweig vicdan konusuna başka bir açıdan bakmamı sağlamıştır. acımak ve vicdanın farklı şeyler olduğunu düşünmeme neden oldu oysa benim kafamda acımak ,vicdanın bir alt başlığı gibiydi.yazacaklarımın devamı az biraz spoiler içerecek.
    !---- spoiler ----!

    olaylar silsilesi toni hofmiller'in kekesfalva konağına gitmesi ile başlıyor. baloda toni yanlışlıkla belden aşağısı felçli olan edith'i dansa davet edince kız sinir krizine giriyor bunun üzerine toni kendisini suçu hissediyor ve sonrasında yaşanacaklar için kontrolünü kaybediyor.
    aslında ne kadar basit bir olay basit bir özür dilendikten sonra kapatılabilirdi. o zaman da bu romanın yazılmasına gerek kalmazdı biz de okumazdık. ama tabi ki öyle olmuyor toni kekesfalva konağına özür dilediğini anlatan bir çiçek buketi gönderiyor. çiçeği gönderince konaktakiler bu soylu davranış üzerine toni hofmiller'i konağa tekrar davet ediyorlar işler iyice çığrından çıkıyor. konaktakilerle tanışan ve bu insanları çok seven toni hofmiller artık konağa sık sık gidip gelmeye başlıyor.

    para , şöhret her zaman mutluluğu getirmiyor özellikle çare bulunamayan bir sağlık sorunu varsa. edith felçli olduğu için evde adeta herkes onun gözlerinin içine bakıyor istediklerini yerine getirmek için ne gerekiyorsa yapılıyor. bu durum edith'in engelinden dolayı çevresinden, sağlıklı insanlardan bir nevi intikam alması için uygun bir zemin hazırlıyor. tabi edith'i davranışları nedeniyle suçlamak biraz zalimce olabilir gencecik bir yaşta koşamayacak ,yürüyemeyecek ,dans edemeyecek olaması nedeniyle sonsuz bir öfke duyuyor ve çevresine kendi mutsuzluğunu hissetiriyor.
    işte böyle bir genç kız ile tanışıyor toni hofmiller . peki toni hofmiller'i vicdan ,acıma ve iyi olanı yapma baskısı içine sokan şey neydi ?
    bence küçük yaştan itibaren askeri düzen içinde bulunmasıdır. askeriye içeri giren insanları türlü zorlu şartlarda yaşayabilecek , itaat edecek ve her zaman düzen içinde kalacak şekilde sert bir disiplin içinde yetiştirir. toni 'nin davranışlarının arkasında yatan nedenler bunlardır. acımanın ,aile sıcaklığının olmadığı askeri düzenden çıkıp ,ona renkli gelen bir hayatın olduğu kekesfalva konağına gidince elinde olmayarak iradesini kaybetmiştir .iyi insan olduğunu ispat etmek için vicdan fetişizmi içine düşmüş bu yüzden iradesini kaybettiğini anladığında çok geç olmuştur.

    edith insanların duygularını öyle iyi hissediyor ve kullanıyor ki toni 'nin zayıflığını anlaması çok güç olmuyor onu yavaşça ağları içine alıyor ve çaresiz bırakıyor.

    ''iki tür acıma duygusu vardır .birincisi ,duygusal ve zayıf olan ,başka birinin yaşadığı felaketlerden kaynaklanan acı ve hüzünden olabildiğince çabuk kurtulmak için çırpınan yüreğin sabırısızlığıdır. bu, bir acıyı birlikte hissetmek değil, ruhun yabancı bir derde karşı kendini içgüdüsel olarak savunması anlamındaki acıma duygusudur. diğeri , tek gerçek acıma duygusu ise yaratıcı olan , ne istediğini bilen ;sabırla, gücü yettiğince hatta gücünün bile ötesinde katlanmaya ve dayanmaya kararlı bir insanın acıma duygusudur ''
    toni'nin edith'e duyduğu acıma duygusu yaratıcılıktan uzaktı. faydası yoktu çünkü herhangi bir çözüm üretmiyordu. sonuçta zweig'ın dediği gerçek olmayan acıma duygusu edith'in sonunu getirmiş toni' ye ise kalıcı bir vicdan azabı bırakmıştır.

    stefan zweig insan psikolojisinden , davranışlarımızdaki nedenselliği çok iyi çözmüş. her zweig kitabı okuduğumda hayretle karşılıyorum. kitapta toni'nin benimle benzer davranış eğiliminde olması romanı içselleştirmeme neden oldu .
    zweig harika bir şaheser yazmış üzerine daha çok düşünülecek, yazılacak bir kitap. okuyunuz okutunuz.

mesaj gönder