1. ancak oturabildim.
    nereden başlasam. bir süredir bilgi içerikli girdilerden çok böyle konularda yazmayı tercih ediyorum. yorgunum. bu yorgunluk sözcüğünü o kadar çok duyuyoruz, okuyoruz ki, yazarken sırf bu cümle dolayısıyla bile antipati çekeceğimi düşündüm.
    dün yorgunluktan neredeyse baygınlık geçirdim. bir süre uzanıp kendime gelmeyi bekledim. bayılmak nasıl bir şey, elbette tahmin ediyorum. ben hayatımda hiç bayılmadım. bir kere boğulayazdım, o zaman da bilincim yerindeydi. dün akşamki gibi tansiyonumun çok düştüğü anları da birkaç kez yaşamışımdır blincimi hiç yitirmeden.
    kötüydü gerçekten.
    az önce bulaşıkları yıkadım. bu yazıyı bitirince de ödevlere başlayacağım.
    bulaşıkları yıkarken bir süredir düşündüğüm bu konuyu, hadi duygularım hala sıcakken yazıya dökeyim dedim.
    aslında en sevdiğim ev işi bulaşık yıkamak. ev işi yapmaktan hoşlanan insanlar vardır mutlaka. ben nefret ediyorum. ne yazık ki kişiliğimin en önemli özelliği detaycılık. insanı yiyen bir şey bu detay konusu. değişmek istedim, denedim de, olmuyor. temizlikte de detaycıyım, evde kedi de var ve iş bu detaycılığım yüzünden hiç bitmiyor. bir türlü salamıyorum.
    evde elbette bulaşık makinesi var ama ben illaki o bulaşıkları yıkayarak koyuyorum makineye ve azıcık sirkeyle en kısada çalıştırıp, tekrar durulanmasını ve kurumasını sağlıyorum böylece. uzun süredir bulaşık makinesi deterjanı almıyorum.
    televizyonu sabah erken kalktığımda ayılmak için açıyorum, izlemesem de hazırlanırken dinliyorum. tlc'de, erken saatlerde genellikle 'ya sev ya sat', eski ve kötü durumdaki evleri yenile, sat', 'ısmarlama ev yenileme ve dekorasyonu' gibi programlar oluyor. onlar değil konu, arada bir-iki reklama da denk geliyorum. geçen üşenmedim reklam bitene kadar izledim. leş gibi fırın tepsisini o reklamını yaptıkları bulaşık deterjanını süngere dökerek, sonra da o süngeri o leş tepsinin üzerinden hafifçe gezdirerek yeni satın alınmış haline geri döndürüyorlar.
    bu kadar yalan olamaz. o reklamlara inanan bir allahın kulu var mıdır acaba? bulaşık yıkayan herkes bilir ki, fırında, tepsi içinde altına yağlı kağıt koymadan ne pişirirseniz pişirin, tepsiyi hemen boşaltıp daha sıcakken yıkamazsanız, o tepsinin temizliği dünyanın zamanını alır, elleriniz mahvolur gider ama yine de arzu edilen temizliğe ulaşılamaz. bir kere yılların fırın tepsisi. kullanıldıkça eskiyor haliyle.
    hele bir de aynı tepsiyi sudan bile geçirmeden bulaşık makinesine koyup pırıl pırıl çıkarmıyorlar mı, deli oluyorum. ulan elinde saatlerce yıkayıp istediğini yakalayamıyorsun, bulaşık makinesinde dönen o azıcık suyla mı temizlenecek öyle. hepsi yalan.
    bir arkadaşım var, gerçekten hiç yıkamadan bulaşık makinesine atıyor, kendi gözlerimle gördüm. en uzunda, piyasadaki en pahalı, sözde en kaliteli deterjanla yıkıyor. sonra bittiğinde bakıyorsun, hala ne pişirdiyse yapıştığı yerde duran bir yığın şey var. hiç acımıyor, tekrar makineye. artık ne zaman çıkarsa. çıkmasa da sorun yok zaten onun için. benim bildiğim evdeki bütün elektrikli aletleri üç beş defa değiştirdiler. eee, paranın gözü kör olsun. gerisi nanay.
    bu reklamını yaptıkları az suyla bulaşık yıkama işini de benim aklım almıyor. söyledikleri gibi çok çok güçlüyse o çıkarıcı, temizleyici madde, oncacık suyla tabak çanaklar o kimyasallardan temizlenir mi? ben çamaşır makinesinde bile kısada yeniden durulama yapıyorum.
    evet, itiraf ediyorum, ben tam bir su canavarıyım. ve buna çok üzülüyorum. benim gibi insanlardan çok olsa, dünya su kaynakları biteceği sürenin yarısında biterdi herhalde.
    (iyisi mi, bizim gibi insanlara iş yaptırmayacaksın. keh keh. bence bu bitiriş bu yazıya hiç yakışmadı ya, neyse :)
    hero

mesaj gönder