• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.17)
ay ve şenlik ateşleri - cesare pavese
yaşamını bir otel odasında kendi elleriyle noktalayan, çağdaş italyan edebiyatının büyük ustası cesare pavese (1908-1950) 1949 yılının eylül-kasım ayları arasında yazdığı son romanı "ay ve şenlik ateşleri"nde, kalemiyle yarattığı dünyanın bireşimini yapıyor sanki. kendi geçmişiyle ve okurlarıyla hesaplaşıyor. amerika'da para-pul sahibi olduktan sonra, ikinci dünya savaşının hemen ertesinde doğduğu köye dönen anguilla, eski arkadaşı nuto ile yaptığı konuşmalar aracılığıyla çocukluğunun günlerine, kişilerine döner ve direnişçilere ihanet ettiği için öldürülen genç bir kızın ölüsünün yakıldığı ateş, aynı zamanda geçmişin de küllerini savuran bir şenlik ateşine dönüşür. kişisel anılarla bezeli geçmişi dengeleyen şimdiki zaman da, aynı oranda çetindir ve simgesini ailesini öldürdükten sonra evini tutuşturarak bir başka şenlik ateşi yakan köylü valino'da bulur...

(kitap bilgisi idefix'ten alınmıştır.)
  1. bazen elimizde bulunan şeylerin veya içinde bulunduğumuz zamanların kıymetini bil(e)meyiz. kaybettikten sonra onlara büyük bir özlem duyarız.

    kahramanımız nerede doğduğunu, anne ve babasının kimler olduğunu bilmeden evlatlık olarak büyüdüğü köyden kaçarcasına ayrılmıştır. yirmi yıl sonra geri döner, geçmiş ve şimdi arasında kıyaslamalar yapar. bir anlamda da kır bayır dolaşarak anılarını arar. "aradığımın, yalnızca daha önce görmüş olduğum bir şeyi yeniden görmek olduğunu birine anlatabilecek miydim?" derken bunu ifade eder.

    cesare pavese'nin hayat hikâyesine baktığımızda babası ölünce annesinin çok sevdikleri çiftliklerini satmak zorunda kaldığını görürüz. ay ve şenlik ateşleri adeta yazarın çocukluğundaki o çiftliğin elden gitmesine ağıt niteliğindedir.

    bazı insanlar kendi ayıplarını gizlemek için başkalarının kusurlarına gülerler. bu tür insanlara "sözünün dediği yer çirkinleşiyor. gözünün dediğini düşünmek istemiyorum. aman elin değmesin!" demek gelir içimden. kahramanımız çocukluğu boyunca piçliğini ve hiçliğini hatırlatmak istercesine kendine değen sözlerden, gözlerden bıkmış ve "insan yerine koyulmamanın verdiği öfkeyle" köyünü terk etmiştir. geri döndüğünde köy aynı köy, acılar aynı acılar, çirkinlikler aynı çirkinliklerdir. değişen kendisidir.

    kitap "yabancı" romanını hatırlatıyor. kahramanımız da köye yabancıdır. ancak bana göre yabancı'daki derinlik ve sürükleyicilik bu romanda yok. "...her şey küçülmüş, yabancılaşmıştı" ifadesi kahramanın geçmişinde bıraktığı köye ve şimdiki köye bakışını ortaya koymaktadır. geçmişte o köyü dünyanın tamamı olarak görmektedir. ama bugünkü aklı ve bakış açısıyla ve onu değiştiren yaşanmışlıklarla başka dünyalar, başka yerler, başka türlü yaşamlar olduğunu görmüştür. köydeyken özendiği hayatların aslında özenecek bir yanının olmadığını fark etmiştir artık.

    gidişini de sorgular. "bana benzeyen, üstelik bana iyi gözle bakmayan insanlarla karşılaşmak için dünyanın öbür ucuna gitmeye değer miydi?" diye sorar kendine.

    roman kahramanının çocukluk arkadaşı nuto köyde kalmıştır. o sanki yazar tarafından köyde kalınlığındaki hayatla, giden taraf olan kahramanımızın hayatı arasında karşılaştırma yapmak için çizilmiştir. cinto adlı topal çocuk kahramanımızın "aksak" çocukluğunun sembolüdür adeta. geçmişe, çocukluğa özlem şu satırlarda kendini gösterir:
    "dünyayı hâlâ cinto'nun gözleriyle görebilmek, aynı babayla, belki aynı topal ayakla, onun gibi gaminella'da her şeye yeniden başlayabilmek için neler vermezdim, hele bunca şey bildiğim, kendimi savunmayı öğrendiğim şu ara."

    kitabın bence en güzel cümleleri kahramanımız ve nuto kadınlar hakkında konuşurlarken ve bütün kadınlar arasındaki ortak noktalardan bahsederlerken nuto'nun söylediği şu sözler:

    "ne sanıyorsun? ay herkes için vardır, yağmur da, hastalıklar da. insan yeraltında da yaşasa, sarayda da yaşasa, kan her yerde kırmızıdır."

    sonuç olarak söylemek istediğim bugünkü aklımız varken dün yok, "dün"de bugünkü aklımız yok. gitmek mi kalmak mı? ben gitmeyi seçenlerdenim. bırakalım bütün küçük kara balıklar denize yüzsün.

mesaj gönder