1. ...
    tek tuşu eksik yazı makinem sayesinde artık hiç durmadan devam ettiğim yazılar zamana öykünmeye başlamıştı. asansörsüz bir apartmanın dördüncü katında yaşıyordum o sıralar ya da dört tuşu eksik makinemle giriş katında mı pek ansımıyorum. tek bir şey var ki, omuzları sümbül ağaçlarına değe değe evine gelen kadının ellerini unuttuğuma adım gibi eminim. market poşetleriyle sevgi hanım apartmanının önüne geldiğimde acaba yine sokağın solukluğunu eve mi taşıyacağım diye düşünürken otomatiğin sesini işittim. cebimden eskimiş kağıt parçalarını atamadan açıldı kapı. artık yüzümde kaç çizgi vardı ve bu çizgileri kaç tanrı dolduruyordu bilmiyorum ama, işte o gündü. ve dediğim çizgiler sümbül dallarından geldiler de çiçekleri kopunca bir anda kurudular mı bilemiyorum ama, sümbüller teker teker kadının omuzlarına yerleşip doğumu tekrar canlandırdılar. sanırım o da fark etti artık ellerinin umulmaz bir karanlık içinde savrulduğunu.
    "iyi günler" dediğinde ben, ölü çizgilerimi tekrar canlandırıp meydan okudum zamana ve masallarda bir anda gece oldu. zamanın akışı zamansız bir devinim içinde çiğnenirken o, musa'nın açtığı yoldan geçip gidiverdi.
    ...

mesaj gönder