1. anlattıkça acının sıradanlaşıp hafiflediğini hissedeceksiniz. giderek o canınızı yakan şeyi kabullenip benimseyeceksiniz, sıradanlaştıracaksınız.
    anlatacak kimse yoksa içip içip uyumak gerek.
    tabi acıyı kabullenip sıradanlaştırmak kökten çözüme götürürken, içip içip uyumak sadece o geceyi kurtarmak olacağından mümkünse ilk yolu deneyin.
  2. soyut bakmam gerekiyor sanırım fakat ben somut bakmak istiyorum. ayak baş parmagimin cikmisligi var hatırladığım en katlanilmaz acilarimdan biridir. parmagimdan yaralanmıştım bi keresinde de . doktor dikiş atıcaz dedi. uyusturucu igne yapti. fakat igne uyusturmadi. canlı canli dikti doktor beni. bir igne daha yap da diyemedim. igne de dikis kadar acitiyordu cunku. neyseki cok dikiş yoktu. yine de kucuk ayak parmagini bir yere vurmakla hic biri yarisamaz...
    goruldugu uzere daha katlanamadigim bir acim olmadi..

    sevgiler.
  3. bahsedilen acı olgusu fiziki açıdan konuşuluyorsa , aktif savaş ve kaos içerisinde bulunmayan bir toplumun büyük yüzdesine ait bireyler böyle bir olguyu tartışamaz. çünkü çoğu bir mayına basmadı , tüfeğin ucundaki süngü midesinden girip sırtından çıkmadı , karaciğeri kasatura ile paramparça edilip ölümün kıyısından dönmedi ya da antik dönem işkenceleri gibi iki ayağından ters bir şekilde asılıp çift taraflı tutacağı olan bir testere ile genital bölgeden kafaya doğru kesilmedi. anca umut sarıkaya örneklemesi misali karpal tünel sendromu olur , onun acısı ile kendini tatmin eder.
    fakat bahsedilen acı olgusu manevi açıdan ise , bugün çoğu insanı ( savaşta olsa da , olmasa da ) içine alan ve yaşamın çıkılan basamaklarına , gidilen yollarına göre kendi kendini modifikasyona tabii tutup uyarlayan dinamik bir duvardır. ademoğlu bir an , sadece nadir bir zaman aralığında bir anlığına fark ettiği sonsuz bir döngünün anlam veremediği bir parçası olduğu gerçeğini örtbas etmek adına hayal kırıklıklarını , başarı olarak görebileceği hayat planlamalarını , kariyer basamaklarını bir sanal mastürbasyon amacı ile icra eder. bu kısa bir tanımlamadır ve işte bu acıdır. katlanılabilen , günlük rutin yaşama uyarlanabilen , rahat uyutabilen , hayal kurdurabilen ancak sonu sıfır toplamlı bir oyuna giden döngünün maskesinin arkasında ki yüzdür. o yüz bir anlığına görülüp neden ? diye sorulduğunda ademoğlunun varlığına ait cebine o'na uygun cevaplardan biri konmuştur , açıp bulsun ve unutsun diye : tüm bunlar oldu ve olmaya devam edecek ve buna yaşam dedik , yaşa ve unut diye. yaşarız , görürüz , unutur ve bu acıya ait katlanma olgusunu kabul eder , devam ederiz..
  4. "feinne meal usri yusrâ. inne meal usri yusrâ."

    "elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır."

    (bkz: inşirah suresi)
  5. ilk önce uyumaya çalışırım. yapamazsam düşünmemeye. onu da yapamazsam en azından daha az düşünmem için oyalayacak bi şeyler ararım. onu da bulamazsam oturup ağlarım artık. ki genelde ağlama noktasına gelip gözpınarım kuruyuncaya kadar ağlıyorum. geçtiği olmadı hiç ama rahatlattığı kesin.
  6. katlanmam.
  7. galiba acini kabullenmekten geçiyor bu yol. iyice bütünleşmek lazım. sar sarmala acini, kaçmaya çalışma bence.
  8. zaman her şeye iyi geliyor beklemek gerek. beklerken ağlayın gülün başınızı alın gidin. o süre içinde yapacağınız şeylerin çok önemi yok. ama ağlayın bolca ağlayın.
  9. dunyanin sonunu bekleyin.