1. yemekten sonra meyveleri almış kucağına soyuyor, doğruyor bize iki gıdım yedirmek için uğraşıyor falan kıyamam. babama "armut?" dedi (armut yer misin manasında). babam da geyik olsun diye "sensin armut!" dedi. annem de durup "o zaman sen de elmasın!" diye cevap verdi.

    naifliğinden ısırdığım. verdiği karşılığa bak ya altı yaşında çocuk cevabı. yerim ben onun saflığını. böyle de ponçik bir şey.
  2. annem dünyada bir insanın tanıyabileceği en harika kadındır. ya da annem olduğu için bana öyle geliyor, bilemiyorum. zeki, cesur, kendi ayakları üzerinde durabilen, her işi hakkıyla yapabilen.

    tek hatasını 19 yaşında yaptı. aşık olarak. babama.

    küçücük bir ilçede, babasız büyümüş, mor saçlı, fabrikada çalışıp kendi geçimini ve ailesinin geçimini sağlayan, heyecanlı ve eğlenceli bir kadın.

    fabrikada babamla tanışır. babam o dönem kenan imirzalioglu'nu donunda sallar. öyle bir adam. bütün kızlar buna yanık. bu anneme.

    annemi istemeye gelir iki kere, anneannem vermez kovar bizimkileri kapıdan. annem o ara nişanlı.

    gelgelelim bizim özgür kız aşkının peşinde koşacak ya, selvi boylum al yazmalım'ın asya'sı misali kaçar babama. kardeşimin ikinci adı asya.

    annem kaçarken, herşeyi göze almıştır. ailesiyle bir daha görüşmemeyi, beş parasız ve askerliğini yapmamış babamla senelerce yokluk çekmeyi, ilk çocuğunun yüzünü dört yıl boyunca görmemeyi, akla gelebilecek en manasız sebepler yüzünden öldüresiye dövülmeyi, yalnız kalmayı, evsiz kalmayı, iftirayı, hakareti, geri dönememeyi...

    aşk uğruna hayatının geri kalanını zindana çevirmiştir. dönüp bugün sorsalar bilirim ki yine aynı hareketi yapar.

    bense tam bu sebeplerden hayatımı annem olmamaya adadım. tam bu sebeplerden kendim de olamadım. çünkü her kız çocuğu gitgide annesine dönüşür. her erkek çocuğunun gitgide babasına büründüğü gibi.

    arafta bir yerlerde kalakaldım.

    aşk, insan doğasının en büyük tuzağıdır dostlar.
  3. benimkisi de hepinizinki kadar "tuhaf". konudan konuya atlayabilme, yumuşak karnını bulunca hemen gevşeme, bunu asla anlayamama, inatla ve sabırla ilmek ilmek ördüğü kozasında beni çileden çıkarabilme özelliklerine sahip. işin kötüsü, çevreme bakıyorum da, hangi kadın "ben annemin bu yaptıklarını asla yapmayacağım" hangi erkek "ben babam gibi olmayacağım" dese bir yaştan sonra hepsi o limanlara demirliyor. korkuyorum!

    az önce aradı; normal saatinin dışında aradığı için yüreğimi ağzıma getirdi bir güzel...çaktırmadım.

    - babanın dağcı ayakkabılarını bulamadık, nereye koydun?
    - dağcı ayakkabısı ne anne?
    - sen aldın ya be, lambır mambır dediğin, çirkin olan.
    - bilmiyorum ki.
    - yemek yedin mi?
    - yok daha yemedim.
    - kahve içme yemeden.
    - tamam.
    - herşeye tamam deme.
    -...
    - o mereti içiyorsan bile bari suratıma üfleme.
    - ne mereti be?
    - anlıyorum ben...sesi geliyor sigaranın!
    - sesi?
    - tartışma benimle!
    - seni seviyorum
    - kuzuuum!
    - öperim!
    mesut
  4. geçen gün annemin yanına gittim, baktım yüzü asık belli canı yanıyor. acı mı çekiyorsun diye sordum. “özgürleşiyorum” dedi. bir acayip kadın o da :)
  5. şu dünyada en sevdiğim insan.
    beni biliyor, anlıyor, en önemlisi dinliyor. mutlu etmek ise çok basit, ben bile şaşırıyorum bazen. çok zorluklar atlattı, çok acılar çekti annem. benim her şeyimsin, seni hiçbir zaman bırakmayacağım.
  6. şu sıralar sanat filmleri konusunda kendini aşmış bulunan. son 1 aydır gece koltukta uzanıp sinema kanallarını gezerken izlediği filmler: kış uykusu, abluka, mustang, bir zamanlar anadolu'da ve belki de benim öğrenemediğim niceleri. her ne kadar "bu ne biçim son, e ben anlamadım ki ne oldu şimdi?" deyip sinirle balkona çıkıp sigarasını yaksa da sabah 6'da kalktığı halde, benim aksime, uyuyakalmadan sonunu getirdiği için epey saygı duyuyorum.
  7. iki gündür benimle garip şekilde konuşmuyor. bir tabak kendime, bir tabak ona koyup çağırıyorum mutfağa tabağını alıp salona gidiyor. yemek yerken ağladım resmen geçmedi boğazımdan. hiçbir zaman istediği kalıba giremiyorum. ah be anne.
  8. birini doğurmakla sadece biyolojik olarak olunan şey. anneler şöyledir, anneler böyledir söylevlerini sevmiyorum. yapmacık, gereksiz ve şımarıkça buluyorum. ha bu konu benim yaram, sanırım bundan ötürü tepkim ama gene de genellemeler doğru değil. herkes aynı değil işte. her anne melek değil, her anne iyi değil, her anne hayatı kolaylaştırmıyor.

    her şeye rağmen mutluluğumu paylaşabilmeyi dilemiştim geçenlerde ve bugün de benim için önemli olan bir günden evvel ondan güzel bir şeyler duymak istedim. "fikirlerin, yaşayışın ne olursa olsun seni kabul ederiz, sen bizim evladımızsın" bunu bekliyordum. çok mu zor gerçekten anlayamıyorum... birbirimizi ağlattık. gerek var mıydı? sonra mesaj atmış kalbim, kapım sana hep açık diye. umarım öyledir anne. umarım...
  9. annem gittiğinden beri hiçbir sabah tam doğmadı güneş. bilen bilir. bilmeyen anlamaz.
    zahle
  10. bana olan sevgisini bir toz zerresi kadar dahi göstermiş olsaydı o kadar güçlü bir insana dönüşürdüm ki. içinde saklıyor, öyle görmüş çünkü. bununka birlikte, sevgiyi içselleştiremeyince sevgiyi yansıtamıyormuşsun da. ondan öğrendim bunu. ben de ona doğru mu evriliyorum bilmiyorum ancak umarım böyle bir şey mümkün olmaz.

    çünkü şu yeryüzünde en ufak bir canlının dahi sevgiye ihtyacı var biliyor musun anne? ama çok geç, çok oldu ben büyüyeli. yine de benim çocukluk kahramanımsın. güçlü kadındın, hala öylesin. bunu sevgini, duygularını törpüleyerek yapmış olabilirsin. çok şey yaşadın, çok kötü şey. artık durulmanın vakti geldi de geçiyor, nehrin fırtınasız, usul usul aksın.