1. en iyi haliyle amerika birleşik devletleri ve ingiltere'de (evet hem de ingiltere'nin en tepesinde bir kraliçe bulunmasına rağmen) uygulanan sistem. dikkatinizi çekerim en iyi haliyle dedim. yoksa bu sistem de insan ürünü bir sistem olduğu için açıklarla doludur ve bazı insanlar sistemin açıklarını kullanarak çok değişik şeyler yapabilirler. linux mimarisine aşina olanlar ne demek istediğimi anlamışlardır.

    peki türkiye'de demokrasi var mı?

    demokrasi sadece oy vermekten ve "bizi yönetecek insan arıyoruz" demekten daha fazlası ise türkiye'de yok ne yazık ki. daha doğrusu var da bir neandertal ne kadar homo sapiens ise ülkemizdeki demokrasi de o kadar demokrasi.

    "liderimiz ne derse biz onu yaparız" diyenler istediği kadar "bakın biz ne kadar demokratız" demeye kasa dursun, daha ilk baştan "lider ne derse o olur" sözüyle aslında ne kadar anti-demokratik olduklarını da itiraf etmiş oluyorlar.
  2. demorasi bir amaç değil, araçtır. insanların temel hak ve hürriyetlerinin korunmasını sağlamak için, güvence altına alınması ve işlerliğinin devamı için bir araçtır.
  3. sanırım en manidar tanımı benjamin franklin yapmış: "demokrasi, iki kurtla bir kuzunun öğle yemeğinde ne yeneceğini oylamasıdır."
  4. bizim topraklarımızda nöbeti tutulur. daha da ileri gideceğini sanmıyorum.
  5. inanmadığım yönetim biçimi.

    geri zekalı insanların demorasisinde yaşamaktansa adil ve zeki bir hükümdarın (filozof kral) hükümranlığı altında yaşamayı tercih ederim.

    herkesin her şey hakkında söz sahibi olması ve belirlemesi gerekmez.
  6. çoğunluğun azınlığı ayak uydurmaya zorlamasıdır.
    yok
  7. esasında, azınlığın çoğunluğa ayak uydurmak zorunluluğunun olmamasıdır.
  8. çağımıza hakim liberal felsefe her bireyin tek tek bilinçli olduğuna ve toplumun müthiş bir sağduyuyla hareket ettiğine inanır. demokratik anlayış da bunun yansıması. ama çoğunluğun dediği her zaman doğru değildir. çoğunluk da her zaman sağduyulu ve bilinçli değildir.

    çoğunluğa sadece bayrağımız ne renk olsun, sokağımızın adı ne olsun diye sorabiliyoruz. ama örneğin imar kanununu halka sormuyoruz? o zaman belediyeleri neden seçiyoruz?

    ya da şu sorulabilir; kalp cerrahı ararken neden demokrasiyi değil uzmanlığı önplana çıkarıyoruz? mesela karizmasına boyuna posuna ümmet sevdasına değil de diploması ve başarılarına göre doktor arıyoruz. neden tüm toplumun hayatını yönlendirecek kişilerde uzmanlık aramıyoruz?

    ifade özgürlüğü, temsil edilme vb. gerekli şeyler mi? elbette gerekli. ama bence her şeyin bir uzmanlık ve bilinç sınırı var. ne konuda tercih yaptığını bilmeyen yığınlara tercih hakkı sunmak ve de sonucunda onları da mutlu edecek şekilde yandaşları uzman olmadıkları bir makamda uzman sıfatıyla tutmak sonucuna ulaştığında demokrasi kendi kendisini yok ediyor bir anda. sanırım tekbaşına demokrasi demokrasi olmuyor.

    neyse; yaşasın meritokrasi diyip kaçıyorum ben.
  9. diktatörlerin bahanesidir.
    platon
  10. 50 kişiyiz ve büyük bir şirketimiz var, hissedarlardan 20'si hisselerini bedavaya kapitalist şirket müdürlerinden birine devretmek istiyor, kalan 30 kişiden 18'i bunu reddediyor, bunlardan yaklaşık 5'i kendi markasını şirket bünyesinden koparmak ve kimseyle ortak olmamak derdinde, o 5 kişi haricinde kalan 13 kişi herkese "arkadaşlar ne yapıyorsunuz" diyor ve ayrı marka olmak isteyen 5 kişi gibi bölücü yaftası yiyorlar. fakat ilk söylediğim 20 kişilik grup da bölücü aslında. bir de hiç bahsi geçmeyen 12 kişi, şirketin diğer kapitalist şirketlere devredilmesini-parçalanıp yutulmasını istemese de ne yapacağına karar verememiş durumda.

    bu kaosa da demokrasi diyoruz.

    edit: matematik......