1. “insan bazı kere hatırına gelen hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir. zihninden uçan bir fikre
    yetişemez, o kadar yüksektir. kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. bu acı ile feryat koparır yahut pek karanlık şeyler söyler yahut hiçbir şey söyleyemez de kalemini ayağının altına alır, ezer. bunlar şiirdir." demiş abdülhak hamit
  2. senin şiire ihtiyacın yok aşk için. yeşile dalmak, kıyıya vurmak için. bak, uzanıyorsun işte çam ağaçları altında; dalları birbirine girmiş, aradan gökyüzü görünüyor.

    ama aşkı göstermeye ihtiyacın var.

    sen dilsizsin. şiir söyler senin yerine sezeni.
    sen körsün. birkaç kelam gösteriverir sana gökteki kuş ağını.
    sen sağırsın. şiir sana onun sesinin nasıl serin su hissi yarattığını anlatır.

    her şiir yazdığımda eksilmem bundandır. kalbimden koca koca parçaları bırakıyorum satırlara. başka türlü anlatılmaz.
  3. şiir sadece insanın duygu ve duygu durum bozukluklarına hitap etmez, insanlar yazılan her şiir, çekilen her film kendi duygularına hitap etsin istiyor, şiire sanata böyle bakılmaz.
  4. esas mevzunun döndüğü yer.
  5. "şöyle yazıyor èluard:

    ta başından, ozan her şeyin işine yarayacağını bilir. sanrı, yürek temizliği, öfke, bellek, sağı solu belli olmayan yaşlı proteus, eski öyküler, güncel olaylar, masa ve mürekkep hokkası, tanıdık olmayan görünümler, gece yolculuğu, birdenbire anımsanan anılar, tutkunun geleceği, düşüncelerin, duyguların, nesnelerin ateşlenmesi, gözle görülmeyen çıplaklık, çıplak gerçek, dizgelerin yumuşaması, saçmaya ulaşana dek mantığın yok olması, baskı altına alınamayan usa ulaşıncaya kadar saçmanın kullanılması, şiirin uyumunu sağlayan işte bunlardır – sessizlerin, seslilerin, hecelerin, sözcüklerin ustaca veya acemice bir araya getirilmesi değil."

    (bkz: kaynak)
  6. evvel zamanda manzum hikayeler vardı. bunlar bir olay örgüsünü kafiyeli satırlar yoluyla anlatırlardı. hem yazanın teknik becerisi takdir edilir hem de kafiyeler vasıtasıyla hatırda kalıcılık sağlanırdı. çünkü bu manzum hikayeler sözel kültürün bir parçası olur dilden dile aktarılırdı. zaman içinde bu kafiyeli ve lakin düz anlatımların içine metaforlar sızmaya başladı. şiirin şiir oluşu metaforik anlatımlarla başlar. ve zamanla kafiyeler şiir için belirleyici kriter olmaktan çıkar. kısıtlayıcıdır çünkü. ve sonunda iş öyle bir noktaya varır ki üç satırlık şiirden her okuyucu kendi iç dünyasının derinliğine göre ayrı bir anlam çıkarabilir. bu nedenle ben pek sevmem şiir okumayı. iç dünyamın sığlığından olsa gerek fazla da derin anlamlar ve duygular bulamam şiirde.