1. bugün bisikletimle yapmayı planlıyordum. sabahtan kek yapmıştım yolda yerim diye. ekmek arası domates peynirim de vardı. hatta termosa çay bile koymuştum. tamam ya tamam tek başıma gitmeyi planlamıyorum ama dün herkesi çağırdım kimse gelmedi benimle. ben de gaza geldim tek başıma yapayım diye. sonuç olarak yapamadım. iç sesimle tartıştım 2 saat boyunca. hasta oldum bir de burnum filan akıyo. birazdan da yol için yaptığım ekmeği yiycem. öyle yani yalnız yolculuk yapmak hiç hoş değil. yolda rastlanılan her canlıyla konuşmaya başlanıyor sonra. ablamla yaptığım yolculukları özledim.
  2. yalnız olmak hali hazırda dünyanın en keyifli statüsü iken bu durumu aktivitelere indirgemek işi çok daha eğlenceli yaptığından dolayı çokça sevdiğim yolculuk şekli.

    herhangi bir vasıta veya yaya olarak hiç fark etmez. kulaklığımı takıp, john frusciante - the will to death albümünü açıp kendimi tüm dünyadan soyutladığım zamanlar benden daha mutlusu olmuyor. dışarının hengamesinden, karmaşıklığından bir nebze olsun uzaklaşırken aynı zamanda seyahat ederek hayatı yakalama şansına erişiyorum. time runs out.
  3. asıl yalnız yaptığımız yolculuk hayatımızdır.
    kimi yakınındaki insanları yanında zannedip aslında yalnız olduğunun farkına varmaz, kimi de aslında farkındadır ama kabullenmek istemez.
  4. molalarda havandan geçilmez.
    otobüste güzel kız varsa ve yanında annesi de varsa annesiyle muhabbet edin, kendinizi sevdirin.
    unutmayın annesiyle olan bir kızın kalbine giden yol annesinden geçer.
    not: fakirsporlu olduğum içün uçağı veya başka araçları direkt sildim.
    samsun samsun!!!
  5. yalnızlık için yolculuk yapmaya gerek yoktur, bir parka bile gidilebilir. asıl önemli olan yalnızlığı iliklerinde hissedebilmektir.

    ben kendi mahallemde tanıdık binalara bakıp, tanıdık insanlara bakıp (selamlaşma ve biraz muhabbet) yalnızlığa ulaşabiliyorum.

    ihtiyaç duyduklarım ; bir telefon, bir kulaklık ve frank sinatra.
  6. daha önce de yalnız yaptığım yolculuklar olmuştu ama bu kez başka, bu kez ailemden ayrılıyorum. hiç bilmediğim bir şehirde yeni bir hayata başlıyorum. esasında çok korkuyorum, mideme hafiften kramplar giriyor ama dışarıya renk vermiyorum. bir yandan da çok heyecanlıyım 6 yılımı (en az :)) geçireceğim şehre gidiyorum. yeni arkadaşlıklar, dostluklar, anılar beni bekliyor. hayata sıkı sıkı sarıldığımı hissediyorum, umut doluyum sözlük.

    "yolculuklar ilginçtir. dağlardan, deniz kıyılarından, kentlerden, gecelerden geçilir. insanlardan geçilir...
    ve her gidiş, her yolculuk, kendi benimin bilinmeyenine doğru, bilmek için bir iniştir."

    tezer özlü
  7. bazen sıkıcı olabiliyor. şöyle ki, işim gereği asya pasifik bölgelerindeki ülkelere seyahat ediyorum. çok heyecan verici:

    ama bazen
  8. bazen iyi geliyor ama öyle planlı programlı olmaz bu iş. yalnız kalmak istersin alırsın sırt çantanı ve gidersin kafanı toplar geri gelirsin. yoksa 2 ay önceden bilet alıp kalacak yer ayarlayıp olmaz bence.
    wtf