1. yalnız olmak hali hazırda dünyanın en keyifli statüsü iken bu durumu aktivitelere indirgemek işi çok daha eğlenceli yaptığından dolayı çokça sevdiğim yolculuk şekli.

    herhangi bir vasıta veya yaya olarak hiç fark etmez. kulaklığımı takıp, john frusciante - the will to death albümünü açıp kendimi tüm dünyadan soyutladığım zamanlar benden daha mutlusu olmuyor. dışarının hengamesinden, karmaşıklığından bir nebze olsun uzaklaşırken aynı zamanda seyahat ederek hayatı yakalama şansına erişiyorum. time runs out.
  2. bugün bisikletimle yapmayı planlıyordum. sabahtan kek yapmıştım yolda yerim diye. ekmek arası domates peynirim de vardı. hatta termosa çay bile koymuştum. tamam ya tamam tek başıma gitmeyi planlamıyorum ama dün herkesi çağırdım kimse gelmedi benimle. ben de gaza geldim tek başıma yapayım diye. sonuç olarak yapamadım. iç sesimle tartıştım 2 saat boyunca. hasta oldum bir de burnum filan akıyo. birazdan da yol için yaptığım ekmeği yiycem. öyle yani yalnız yolculuk yapmak hiç hoş değil. yolda rastlanılan her canlıyla konuşmaya başlanıyor sonra. ablamla yaptığım yolculukları özledim.
  3. asıl yalnız yaptığımız yolculuk hayatımızdır.
    kimi yakınındaki insanları yanında zannedip aslında yalnız olduğunun farkına varmaz, kimi de aslında farkındadır ama kabullenmek istemez.