1. yeşil bursa olarak geçer.

    mekanda otururken ilgilenen ve bakan garson olmaması, garsonların dikkatini çekememe sonucu akıllı telefonla ve google marifetiyle mekanın telefonunu bulup, o numarayı arayıp, masamın yerini tarif edip ''garson sipariş etme'' işini yapalı 5 yılı geçiyor. siparişlerimizi 3-5 cevapsız arama ama ısrarla arama ve çaldırma asla vazgeçmeme neticesinde en sonunda telefona bakan mekanın müdiresi hanım bizzat gelip aldı ve bol bol özür diledi, gözümüzün önünde elemanlara bağırıp çağırmadı, yanımda hatun bir kişi değil ben tüm bunları yaparken gülüp duran hemcinsim bir arkadaşım vardı ve olay istanbul'da geçti.

    hiç gerilmedik ve tüm bu garipliklerle korkunç eğlendik. sipariş almaya gelen ve özürler dileyen müdire hanım da gülüyordu, biz de. kendi adıma hoş bir anı.

    demem o ki bazı şeyler şehirle pek ilgili değil.

    ''merhaba, biz kasaya yüzünüzü dönünce sol tarafta, sağdan 2., önden 4. masada oturuyoruz. bir garson alabilir miyiz?''

    geçen hafta yine istanbul'da bilinen bir avm'de bulunan iskendercilerden birine 6 kişi gittik. 6 kişilik masa yok. biz de bu tip durumlarda hep yaptığımız gibi 4 kişilik 2 masanın arasında dikilip birleştirmelerini beklemeye başladık. gelen giden olmayınca ben de kasamsı kürsümsünün önünde dikilen 5-6 garsonla göz teması kurmaya çalıştım. hiç biri bakmıyordu. sadece bana değil genel olarak hiç bir masaya bakmıyorlardı. en sonunda ısrarla bakarak içlerinden biriyle göz teması kurdum ki göz teması kurduğum garson aniden mekanın arka tarafında ki masalara doğru gitmeye başladı. ben de içlerinden birine seslendim. bir tanesi baktı, ben ona gel işareti yaptım o bana ben mi işareti yaptı. öyle bir andı ki sanki çocuk hiç çalışmadığı konulardan aniden gelen müfettişçe sözlüye tutulacak hayta öğrenci kıvamında. neyse sonunda biri geldi, peşlerinden şefleri geldi. masalar birleştirildi, siparişler verildi, beklemeye başladık. ben de eğmişim başımı önüme akıllı telefonumdan kitabımı okuyorum. mekanda 25-30 masa varsa yarısı dolu yarısı boş. biz geldiğimizde orada oturuyor olan iki 60 yaş üstü kallavi giyimli, iri yarı, boylu poslu adamın oturduğu masadan bir takım sesler geldi. kafamı kaldırdım ve baktım ki bir garson çocuk adamlara bir şeyler anlatıyor. yaşlı adamlardan biri çocuğa aniden çok sert bir ifadeyle ve davudi bir sesle ''hadi lan pezevenk'' dedi, o daha peze demiş ve venke geçememişken diğeri de kimimizce seksist bulunan kimimizce bulunmayan küfrü etti. s... git lan it. çocuk masadan büyük bir hızla arkasını dönmeden uzaklaştı. başka garsonlar geldi, şef geldi adamlar seslerini bir kaç kere daha yükseltti. yanımdakilerden biri garson çocukları ezdirmeyelim duyarı kasarken bir dakika bekleyelim dedim. biz geldiğimizde orada oturuyor olan adamlar garsonları çağırıyorlarmış, çağırıyorlarmış garsonlar gelmiyormuş. yarım saattir oturuyorlarmış ama henüz sipariş dahi verememişler. adamlar en sonunda getirebildikleri garsona durumu anlatırken çocuk saçma sapan ipe sapa gelmez bahaneler üretmiş. adamların da tepesi atmış ve olaylar gelişmiş.

mesaj gönder