1. postmodernizm eleştirileri için fazlaca materyal üretmiş savaş. şöyle ki: modernitenin temel savları aklı kullanmanın insan için yaşamı daha güzel ve müreffeh kılacağı fikri üzerine inşa edilmiştir. fakat önce birinci dünya savaşı ardından gelen ikinci dünya savaşı ile birlikte bilimde, teknikte ilerlemenin ve 'batı bilimi' kavramının insanları mutlu etmek bir yana atom bombasını doğuran vahşetin çıkış kaynağı olduğu savı ileri sürülmüştür.

    konuyla ilgili çok fazla alt başlıktan bahsedilebilir -ki zaten sadece yukarıdaki birkaç satır konunun özünü saptırır. ilk fırsatta gerekli başlıklara elimden geldiğince katkıda bulunacağım. neyse efendim, özellikle frankfurt okulu ve herbert marcuse-theodor adorno ikilisinin araçsal akıl eleştirisi bu konuda bilgi edinmek isteyenler için eşsiz bir kaynaktır.

    aydınlanma ve daha genel anlamıyla modernitenin en önemli vaatlerinden birisi mitleri terkedip, açılan boşluğu akıl vasıtasıyla doldurmak böylece insan türünün ilerlemesini sağlamaktı. fakat adorno ve marcuse mitleri yıkma vaadiyle gelen modernitenin(tam olmasa da bir bakıma aydınlanma düşüncesi zira modernitenin geçmişi biraz daha eski) mitleri yıktığı ama yıktığı o mitlerin yerine aklı yerleştirdiği yönündedir.

    frankfurt okulu düşünürleri aklın konumunu eleştirirken temel çıkış noktaları aklın sınıflı toplum yapısını engelleyemediği aksine ona hizmet ettiği şeklindedir. ayrıca bir kültür endüstrisi kavramı ortaya atılır ki o başlı başına bir inceleme konusudur. aklın araçsallaşması doğanın sadece insan çıkarı etrafında şekillendirilmesine yol açıyor ki bu da düzenin tamamen kazanma ve tahakküm altına alma fikri etrafında oluşmasına sebep oluyor. sanayileşme, sömürgeleştirme ve apokaliptik savaşlar bu ele alındığında arka plan biraz daha netleşiyor. zira aklı ve batı bilimini referans alan medeniyetler bu araçlar vasıtasıyla 'diğer' medeniyetler üzerinde bir tahakküm kuruyor, bu tahakküm hem farklı medeniyetleri hem de aynı toplum içerisinde farklı sınıfları köleleştiriyor. kısaca akıl ve onun biricik yavruları bilim, teknik insanları köleleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

    paul feyerabend gibi bilim felsefecileri batı biliminin hem destrüktif yönünü hem de kendini tek doğru referans gibi göstermesini eleştirir yıkarıdaki ve benzeri sebeplerden ötürü. bunun sonucunda ise batı biliminin tek referans kabul edilmemesi gerektiğini ve toplumların işine yarayan her ne olursa(büyü, dua, taşlar, bitkiler) onun en az batı bilimi kadar geçerli sayılması gerektiği düşüncesini ortaya atar ki kişisel fikrim bu mantığın da sakat olduğu olduğu yönünde.

    sonuç olarak: d-day'den, hitler'den, churchill'den bahsetmeyen hatta alakasız görünen bir takım bilgiler verdim. fakat derdim daha çok bu savaşa giden yolda arka planda yapılan felsefi tartışmalardan ve kültür ortamından bahsetmekti. bu vesileyle kabaca günümüzdeki bilim, siyaset, toplum teorilerinin hangi koşullarda şekillendiğinin anlaşılmasına yönelik bir takım temel bilgiler verdiğimi umuyorum.

mesaj gönder