1. ölüm de tıpkı yaşam, canlılık gibi en ilgi çekici ve muamma fenomenlerden biri. hala yaşam dediğimiz şeyin ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz. sadece birkaç akla yatkın hipotezlerle yetinmek zorundayız şimdilik. ama bu canlılık yada yaşam dediğimiz olgunun, tüm formlarda, en ilkel tek hücreli olanından en kompleks türüne kadar nasıl bir süreçten geçtiğini biliyoruz. işte ölüm dediğimiz de bu sürecin son halkası.

    homo sapiens dediğimiz şimdiki insan türüne gelene kadar evrimsel olarak çok zorlu koşullardan geçtik. ilk önce ağaçlardan inip düzlüklerde yaşamaya zorlandık. koşullar, bizi hiç bilmediğimiz, daha önce türümümüzün ayak basmadigi yerlere gitmeye zorladı. bu bilinmez diyarlarda hayatta kalabilmemizin tek yolu bir silaha sahip olmaktan geçiyordu ki bu silahla avlanacak ve av olmayacaktık. işte o akıl, bilinç, bilişsel beceri adına her ne derseniz, sahip olduğumuz yegane silahımızdı. o geliştikçe etrafımıza ve daha çok da kendimize olan farkındalığımız buna paralel olarak arttı. artık öyle bi noktaya geldi ki bazı şeyleri anlamlandırmaya çalıştık.

    türlerin serüveni belgeselini izlediyseniz eğer bir yolculuk sırasında dereden geçmesi gereken ufak bir kabile vardır. ve bu kabilenin dişi üyelerinden biri hamile olduğu için karşıya geçmeyi başaramaz, akıntıya kapılarak bogulur. işte o anda bu dişinin erkek partneri derenin karşısında çaresizlik içinde tüm bunlara şahit olur. o artık yoktur. onu bir daha hiç görmeyecek, sesini duymayacaktır. onca zaman birlikte olduğu kişi gözlerinin önünde yok olmuştur. şimdi o ilkel beyin bunu nasıl yorumlamalı? tüm bunların bir anlamı olmalıdır. tıpkı yaşam gibi ölümün de bir anlamı olmalıdır.

    işte bu anlam arayışı içinde yardımınıza kimi yerde dinler koşmuştur. bize canlılığın kaynağının ruh olduğunu ve bunun da ölümsüz olduğunu söylemişlerdir. tamam beden ölebilir ama ruh ölümsüzdür, ebediyen var olacaktır. böylelikle ölümün de üstesinden gelmiş ve ölümsüzlüğü vaadederek, aynı zamanda varolusumuza da bir anlam katmaya çalışmıştır.

    şuan her ne kadar çok gelişmiş, çok kompleks birer canlı türü olduğumuzu idda etsek de, bazı kavramlar karşısında, tıpkı o ilkel atamızın o sahne karşısındaki çaresizliği ve şaşkınlığı içindeyiz. işte ölüm de bu kavramların en başında geliyor. ölümü anlamada ondan daha ileride değiliz. yaşamı anlamada da ondan daha ileride değiliz. ölüm karşısındaki tepkilerimiz bile hala aynı. kim bilir belki o kadar da çok gelişmiş canlılar değilizdir. ama daha alacak çok yolumuz var bu kesin.

mesaj gönder