1. barış bıçakçı sayesinde görmeden, yaşamadan sevilir.
  2. köyüyle kenti arasında sıkışıp kalmış memurların memleketi. "memleket doğduğun değil, doyduğun yerdir" diyenlerin.
    ailelerin, hemşehrilerin hep birbirine yakın oturduğu mahalleler, köylerin meydanında herkesin birbirine selam verdiği aşinalık vardır; köşe mahallelerinde ankara'nın. dedem bilir miydi acaba tek ev olarak geldiği bu ücraya tüm çocukları komşu olacak, tam tamına yedi aile verecek..

    devletin en alt düzeyinde memurluklarda bir şekilde işe girmiş, ve üçkuruşlukmaaşların kırıntılarıyla ev kurma hayaline kapılmışlarin başını soktukları üçartıbir evler barındırır, bu kooperatif. kimi on yıl beklemiştir, kimine talihi düşeş gelmiştir ama kimse buraya kooperatif dememiştir. aynı tuğla rengi apartmanların ve bahçeli küçük müstakil evlerin biriktiği bu yokuşüstü, bir mahalledir. çocukları hep arkadaştır, aileler hep ahbap. yaz geceleri tatilciler gibi yaşanır. çocuklar bahçelerde öbek öbek oyun oynar, gece yarısı zorla eve çıkarılır. genç delikanlılari ya da kızlar, kimsenin laf-söz çıkarmadığı sokaklarda dolaşır. anneler hep akşambeşte çıkar işten, ve merkeze uzak bu mahallede "uzaklara gitme" ihtarıhep saat altıda yapılır, baba elinde iki somun ekmekle bahçeye girerken... duraklarında herkes tanıdıktır, pazar sabahı bakkala yollanan çocuklar yol boyu babalarının arkadaşarına selam verir, eve dönerken bir gazete, üç selam götürür; dedim ya aşinalık bu mahallenin kaldımı...
    -idi.

    birileri geldi bizim mahalleye, yabancılar. bahçelerinde saklambaç oynadığımız o müstakil evler birer lüks daireye dönüştü. gece yarısı dönerken çocuklar evlerine, annem taze akşamda tedirgin yürür oldu.

    annennemin bahçesinin diğer adı, çocukluğumdu. tüm torunların kreşten kaçıp, annelerinin yokluğunu unuttukları bir eğlence. acıkılınca eve çıkmaya üşenen ve yukardan sepetle sarkıtılan sarelleli ekmekleri dut ağacının dibinde mideye indiren dört velet. şimdilerde büyümüş ve yirmisine yaklaşmış.. laf aralarında korkmuşlar, herşeyin değiştiğini söylemekten.. balkonları birbirine bakan evlerinden, her akşam aynı şeyleri söyleyerek göz göze gelirler. aynı emri almış gibi iki dakika sonra hep aynı yerde olurlar. her geceyarısından sonra anneannemin bahçesine gitmek.. şimdi anneannemin bile yaşamadığı evin bahçesine. komşularının bile bize aşina olmadığı bahçede.

    dut ağacının altına..

    ama elimizde anneannem kokulu ekmekler olmuyor artık, biz de yabancılaştık tüm betonlar gibi. beş yaşındaki o çocuğu kollarımın arasına oturtup, sigaramla zehirliyorum adam olamamış halini. ağlaşıyoruz karşılıklı, sümüklü iki kız çocuğu.
  3. "kapalı devre ilişkilerin yaşandığı yer" in kendisidir. ilkokul arkadaşının, müdürünün eşi olabilme ihtimali de vardır; akrabanız ile arkadaşınızın bir şekilde tanışmış.
  4. güzel bir şehir değil, ama yaşanabilir bir kent.
  5. belkide 20 yıldır gitmediğim,kış ortasında bacalardan çıkan duman isinin sokaklara çöküp karın üzerinde siyah bir tabaka oluşturduğu,insanın ruhunu sıkan,siyasetin merkezi olduğunu hatırlamanın bu sıkıntıyı bir kat daha arttırdığı, anıtkabir,atakule-botanik bahçesi,gençlik parkı haricinde bana çekici gelen hiç bir şeyi olmayan soğuk bir yer olarak aklımda kalan şehir.
    bilmiyorum şimdi nasıldır,umarım yakın zamanda gidip görme fırsatı bulurum.
  6. ankara doğumluyum. çocukluğumun uzun bir dönemi burada geçti. istanbula geldikten sonra üniversite için tekrar kısa süreli uğradım. çocukluk anılarım ayrı güzel, üniversite ayrı güzeldi. olurda ankarada üniversite okuma konusunda tereddütü olan youser varsa hiç durmasın gidip yaşasınlar. ankaranın ayazı için ayrı bir başlık açabilirim. (swh)
  7. kesintisiz 13 yılımi gecirdikten sonra 3 yil farkli sehirlerde geçirip simdi tekrar donmeye hazirlandigim memur sehri. cok guzel dostluklarim oldu bu sehirde. hala da oradalar. bu yuzden heyecanlandiriyor bu sehir beni.
  8. ara ara uzaklaşsamda 28 yıldır yaşadığım şehir. güzel değildir belki ama düzenlidir. insanları diğer illere kıyasla, özellikle istanbula göre daha seviyelidir ve evet anılarıyla güzeldir ankara. soğuğunu bile severim hatta.
    moka
  9. gri şehir
    her şeyiyle gri şehir size tuhaf gelebilir ama biz bu griligi seviyoruz.
    denizi olmadığını da biliyoruz.
    ama bu grilik herşeyi örter inanmayacaksiniz ama jan bile gri akar bu şehirde.
    o yüzden farklı renkleri hemen ayırt ederiz.
    mesrutiyette bira içeriz.ulusta pavyona gideriz,yüzmeye baraja,kavgaya ankaragucu maçına,manzaraya dogantepeye,şenliğe odtü'ye,zengin görmeye cayyoluna fakir görmeye cincine
    ama ne olursa olsun biz burayı severiz .
    gelipte yok burası şöyle yok şurası böyle yok anadolu comarlari falan diyenlere de kahveci ismetten gelsin:

    la gardaş begenmiyorsaniz gelmeyin deniz yok deniz yok sanki vardı da biz sakliyoz a.....k....
  10. biraz daha yeşil olsa istanbul'dan eksiği kalmayacak şehir.

    "ama deniz yoook" diyenler de gitsin istanbul'da yaşasın bana fark etmiyor yüzemedikten sonra.