1. nefret ederek ağlayarak gittiğim ama 5 sene sonunda çok sevdiğimden ağlayarak da döndüğüm şehir.
    abiler anlatırdı ilk gittiğinde hiç ısınamazsın sonra ayrılamazsın diye hadi be sen de! derdim. öyleymiş.
    ilk yılımda derdim ki ankarada sevdiğim yer istanbula dönüşü değil; en sevdiğim yer aşti giden yolcu katı; nereye gidersem gideyim, yeter ki gideyim...
    zaman geçtikçe işler değişti. aşti ayrılık demek oldu...

    emrah serbes der ki: " ankara her şeyden önce arkadaşlıktır" öyledir gerçekten de. ankara insanının yapacak çok artı bir şeyi yoktur. en fazla gider bir kafeye oturur saatlerce konuşur, sakarya da bir bara girer sabaha kadar muhabbet edip içer. bu yüzden ankara insanın çabuk sosyalleşir. bu yüzden en yakın dostluklar en iyi arkadaşlıklar ankarada kurulur. bazen bu dostluklar aşti giden yolcu katından ayrılmayla birlikte bitmiş olsa bile...

    diyemeden geçemem: hasretin çok nazlı la ankara!