• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.41)
Yazar orhan pamuk
benim adım kırmızı - orhan pamuk
orhan pamuk'un "en renkli ve iyimser romanım" dediği benim adım kırmızı, yazarın dünyada şimdiye dek en çok satan romanı oldu; fransa ve italya'da yılın kitabı seçildi, dünyada bir romana verilen en prestijli ödüllerin başında gelen uluslararası ımpac dublin ödülünü kazandı. eski resim sanatımız, doğu ve batı'nın dünyayı görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan bu çağdaş klasiği, ilk yayımlanışından 15 yıl sonra, yazarın sonsözü ve kapsamlı bir sanat-tarih kronolojisiyle birlikte sunuyoruz. benim adım kırmızı, hem orhan pamuk'un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.orhan pamuk'un "en renkli ve en iyimser romanım" dediği benim adım kırmızı, 1591 yılında istanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. iki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında osmanlı padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. aralarından biri öldürülünce, şeküre'ye âşık, teyzesinin oğlu kara devreye girer. istanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt."türk romancısı orhan pamuk, avrupa'ya roman nasıl yazılır, gösteriyor."frankfurter allgemeine (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. bu kitabı okuduktan sonra yazarlara olan saygım resmen sonsuzluğa erişmiştir. içindeki kurgu, hikayenin ilerleyiş şekli, kullanılan dil, yazım tekniği bakımından orhan pamuk'a bir kez daha hayranlık uyandırmış olan kitaptır.

    sabırlı olan, edebi romanları ve hafifçe şaşırmayı seven, gerçekten kitap okumak isteyenlere tavsiye ederim.
  2. ilk okuduğumda anlatım tarzında çığır açtığını düşünmüştüm bu kitabın. her kahraman kendi hikayesini anlatıyor, olay örgüsü bu şekilde oluşturuluyordu. önüme gelene ballandıra ballandıra anlatırken öğrendim böyle bir tarzın zaten olduğunu.
    cehalet mutluluktur derler ya, o güne kadar mutluydum işte.
    şu an mutsuz muyum? hayır. sadece artık orhan pamuk okumuyorum.
  3. nakış gibi işlenmiş, nakkaşların başrolleri paylaştığı 16. yüzyılda geçen postmodernist tarihi roman. gerilimini doğu batı çatışması kültürel ikileminden alan kitapta bu kültürel öğeler birey olmakla geleneğin taşıyıcısı olmak arasında kalan şahıslarda psikolojik çatışma haline getiriliyor. aşkın, şeytanın, paranın, ölümün konuşturulmasıyla bu çatışmayı çok geniş bir perspektife yayan kitap türkleşmek, islamlaşmak, muasırlaşmak mottosuyla eyleme geçen türk modernleşmesinin neden başarısızlığa mahkum olduğunun da işaretlerini veriyor.

    bir de okumakla ilgili sevdiğim bir cümle geçiyor kitapta.

    !---- spoiler ----!

    kitaplar insanın mutsuzluğuna teselli sandığımız bir derinlik katar yalnızca.

    !---- spoiler ----!
    fmd
  4. henüz çeyreğini okuyabildim. belki konuşmak için çok çok erken ama ilk yorumlarımı paylaşmak istedim.

    kitabın içindeki bazı bölümleri ben bir ağacımda okuyup beğenmiştim ama bunları kitabın içerisinde romanın adımları olarak okumak daha da hoşuma gitti.

    tek tek karakterlerin ağzından anlatılan hikayeleri severim. benim adım kırmızının da anlatımı böyle ve anlatıcı ağzından anlatılsa bu kadar güzel olmazdı diye düşünüyorum.

    romanın konusu aslında çok da aşina olduğumuz bir konu değil, ortalama bir okurun o dönemin resim sanatı ve nakkaşları hakkında ne kadar bilgisi olabilir ki dedim..
    ayrıca dönem de çok okunan bir dönem değil sanırım. ki dönemin tarihinden çok ayrı bir boyutu, sanatı anlatılıyor.

    konu böyle olunca anlatım da çok yoğun. bu biraz yoruyor insanı. yani bir oturuşta 100 sayfa kadar okumak pek mümkün olmayacak sanırım. ağır ağır ve sindire sindire okunması gereken bir roman.

    bakalım inşallah çok yorulmadan, sıkılmadan devam eder de bitiririm.

    tam 5 gün sonra edit:
    yok olmuyor sanırım. beni çok yordu.

    - hikayeyi götüren ana karakterlerin dışında anlatılan yan hikayeciklerde çok fazla isim geçiyor.

    - nakkaş-nakşeylemek kelimeleri çok fazla kullanıldığı için kulağımda yankılanan seste rahatsız edici bir yan var (hani başkası da okuyormuş ve siz duyuyormuşssunuz gibi bir ses vardır ya...)

    - konu zaten ağır bir de betimlemeler fazla olunca daha da ağırlaştı.

    bu sebeplerden beni çok yordu. ve ^:vikitap güncellemesine göre^ kitabın %30una gelmişken, kitabın kalınlığının ve hep böyle gidecek olmasının korkusuyla kitabı sanırım yarıda bırakıyorum. oysa çok umutluydum.^:ağlamaklı ifade.^