1. geçen sene evdeyken dışarıdan bağırış çağırış çocuk ağlamaları gelmeye başladı ama normal bir ağlama değil dayak yiyor belli. yan bina da oturan bir aile var ki adamın şanssızlığı ayrı bir girdi konusu olabilir. !---- spoiler ----!

    ilk eşini meme kanserinden kaybetmiş bir adam ikinci defa evlenmiş ikinci karısını da meme kanserinden kaybedince üçüncü kez evlendi üçüncü eşi de meme kanserine yakalandı ama iyileşti. sonuncuyu duyunca bi gülme tuttu beni üzüldüm gerçekten ama nasıl bir bahtsızlıktır bu.

    !---- spoiler ----! çocuklarına üvey anne bakıyor benim aklıma ilk onlar geldi kadın kesin çocukları dövüyor diye balkondan pencereden baktım ama bir şey görünmüyor sesler de kesilmeyince babamı aradım. meğerse onların alışkın olduğu seslermiş üvey anne değil ama üst komşumuz ara sıra sinir krizi geçirip öz çocuklarını böyle dövüyormuş. kocasını aradılar çocukları alıp götürdü. bugün yine benzer sesler geldi benim elim ayağım titredi kadının bağırmalarından o çocukların neler hissettiğini düşünemiyorum.

    bu işin bir ehliyeti olmalı üreyebilen herkesin çocuğu olması kadar saçma bir şey yok. evlenme yetkinliğine bile sahip olmayan insanlar çocuk sahibi oluyor. evlilikleri yürümeyince bir tane daha yapıyorlar şaka gibi resmen.
  2. bence yapın, yapılsın hatta bi gün bende yapsam. ama sevgi vermeyecekseniz yazık etmeyin. eve bi heves çiçek alıp sulamamak gibi. ilgisizce kendi haline bırakılmış o kadar çocuk varki...
    anne baba olarak uyumu yakalamakta önemli. onu da bi düşünün.
  3. ülkemizde hormonlardan çok toplum,ana baba (aile) baskısının sonuca ulaştırdığı eylem.
  4. şahsen bana sorsalar, "bak dünya diye bir mekan var nasıl gelmek ister misin?" diye, ben hayır derdim.

    benim müstakbel eşim olacak kişi de %80 ihtimalle benim gibi düşünür, doğacak çocuk da bizimle beraber yaşayacağı için bizim dünya görüşümüzden etkilenir, o da büyük ihtimalle 18 yaşına gelince "yok ya ben olsam istemezdim dünyaya gelmek" der.

    o yüzden ben hayır diyorum.
  5. nasıl ki boktan bi iş girişinde bile temiz kağıdı sağlık raporu referans vs ya da yeterlilik belgesi gerek çocuk sahibi olurken de bazı prosedürler olmalı. it kopuk tayfası askerlik dönüşü düzelir diye birisiyle evlendirilir karısı eve bağlamak amacıyla ve belki düzelir umuduyla çocuk yapar sonra da düzgün bir birey beklenir mantığınıza ediyim.
    hal böyle olunca her taraf sorunlu ailede yetişen ruh hastaları dolar ve sonra da gelsin kadına şiddet haberleri gitsin suç oranları.
    wtf
  6. "beni dünyaya getirenin günahını çekiyorum, ben bu acıyı kimseye çektirmeyeceğim."
    (bkz: ebu'l-a'la el-ma'arri)
    izumi
  7. başlığı thomas bernhard’a yönlendirmek isterdim. bilen bilir her kitabında ben rızam olmadan nasıl doğabildim diye istenç paradoksuna sokar insanı. açıkçası bu konuda her hiziple empati yapmaya çalışıyorum. ben çocuklardan pek hoşlanan biri değilim. hatta üremenin durdurulması gerekiyor bir süre. karbon ayak izimizin dengesine kavuşabilmesi için bir süre her şeyimizi durdurmamız gerekiyor gerçi. bu gibi dünya varlığı endişelerimi bir kenara bırakacağım bu sefer. çocuk sahibi olmayı etik açıdan incelemeye çalışmışlar. bu dünyada bir de anneliği, babalığı tatmak istiyorum diye ürememeleri gerek insanların. sırf bu bencilce istekle dünyaya geldiğimi düşünmeyi pek sevmiyorum ben. çok bencilce. sorumluluk almak çok farklı çünkü. o çocuğu bir siyasal islamcı da yapabilirsiniz örneğin. ^:hahshs^ bir de bu kadar hırslanmaya gerek yok. kimse birilerinin fikirleri yüzünden saldırıya uğramıyor burada. yapanı vazgeçirsek bir kardır tabi kişisel olarak.
    sezgi
  8. ülkemizde, yapmayı istemeyenlerin, yapmamaya karar verenlerin üstünde korkunç bir baskının oluşturulduğu üreme eylemidir. sanki ben saf ve cahil bir kadınım, korkumdan yapmıyorum. konuyu, baskı yapanlardan çok daha fazla düşünüp taşındığıma ve öyle karar verdiğime yemin edebilirim ama ıspatlayamam...

    aile büyüklerinden tutun, çocuk yapmış arkadaşlara, doktorlara, hiç kimseye anlatamazsınız derdinizi. bana sürekli yap yap diye baskı yaptıkları için kaç tane doktor değiştirdim. uğraştığım işe bakın. akrabalar vs. yetmiyormuş gibi bir de doktorlar çıktı başıma. neymiş, hazır hissetmeyi beklemeyecekmişim, hiçbir kadın hazır hissetmezmiş, sonrasında pişman olurmuşum, neler neler duydu bu kulaklar doktorlardan. bir de öyle muayene masasında en savunmasız halinde yapmıyorlar mı ölecem yani.

    arkadaşlar desen, kendilerini yakmışlar, yanlarında yanacak biri arıyorlar. berkecan veya ırmaksu yanlız mı büyüsünmüş? bana ne ya, doğururken bana mı sordun? yap yanına kardeş yalnız kalmasın işte. beni niye beraberinde maddi manevi anlamda batırıyorsun?

    akraba baskısı deseniz... bildiğiniz gibi işte. herkes bir gün tatmıştır o baskıyı nasıl olsa. en kötüsü patavatsız büyükanneler... büyükbabalar o kadar olmuyor ama büyükannelerden allah korusun. eski eşimin anneannesi bir gün bana uluorta, n'oldu çocuğun mu olmuyor demişti? sinirlenip, yok sizin torunun olmuyor demiştim. bir de, ay olunca anlarsın, iyi ki yapmışım dersin diyenler var ki... onlarla vegas'a falan gitmemek gerek. o nasıl bir gözü kara kumar yahu? ya demezsem? sen mi alacaksın büyüteceksin bebeği? şu dünyaya faydalı bir birey haline getireceksin?

    insanlara bir çocuğun bu dünyaya, kaynaklarına ne kadar külfet olacağını, gezegenin git gide kötüye gittiğini, bir çocuğun benim anksiyeteli psikolojimi iyice zivanadan çıkartacağını, bu yüzden hem bana hem de çocuğa yazık olacağını, böyle bir dünya ve ülkeye çocuk getirmek istemediğimi anlatmaktan yorulduğum için de artık, çok istiyorum ama olmuyor diyorum. üzgün surat yapıyorum. karşımdakiler de sorduklarına pişman olup, konuyu kapatıyorlar.

    inin şu kadınların tepesinden yalvarıyorum... her kadının hayattaki tek amacı üremek değil. isteyenler üresin, istemeyenleri de rahat bırakın.
  9. bir çocuğunun olması, dileyenler ve ebeveynliğini layıkıyla yapanlar için mucizevi bir şey bence. senden bir parça neticede.
    ama bu “çocuk yapmak” ifadesi... eylem olarak bile ne kadar kötü bir söylenişi var.
    çocuk yapmak. yapmak yani. uğraşıyorsun, didiniyorsun bir şey yapıyorsun. resmen bir ürün. zaten evli çiftlerin çocuklarını bu kadar pazarlaması da bundan kaynaklı. yapıyorsun çünkü, bu ürünü elbet pazarlayacaksın. yazık.

    bu dayılar, teyzeler de sorarken “çocuk sahibi olmak istiyor musun?” demiyor mesela. direkt “e artık çocuk yapsana bir tane” diyorlar. çünkü böyle bir ürün ortaya çıkarmak bir insanın bu hayatta sahip olacağı en büyük başarı olarak görülüyor. üretim var mis.

    hayır bir de bir çocuğunun olduğunu varsayalım. neymiş efendim “neden çocuk yaptık ki, tabi bize bakacak, tabi istediğimizi yapacak” oldu paşam. sırf yapım aşamasında bir parça emeğiniz var diye o çocuk size hizmet edecek, egonuzu tatmin edecek bir ürün olmamalı.

    ayrıca, kadınların bu hayata gelmelerinin, bir rahme sahip olmalarının yegane amacı nesli sürdürecek çocuklar üretmek değil. algılayın. rahim benim rahmim size ne arkadaş.

    neyse, hetero olmamama rağmen bir anda kin kustum. allah düzlere sabır versin..
  10. evlenmek ve çocuk doğurmak/sahip olmak insanoğlunun nefes alırcasına yapmak zorunda olduğu şeylermiş gibi düşünüldüğü için, toplum tarafından bazen acımasızca baskısı hissedilen durumdur. aklı başında iki arkadaşımın bunu gerçekten istemiyorsam asla baskılara aldanıp da yapmamam gerektiğini söylemelerini ve annemin desteğini saymazsam benim de doktorum ve kırk yılın başı "belki" görüşeceğim arkadaş annelerim bile yoğun baskı yapıyorlar.
    işin ilginç tarafı toplum bu baskıyı yaparken karşı tarafın sağlık durumunu, çocuğunun olup olmayacağını bilme gereği duymuyor. bir gün bir arkadaşımın annesine "yahu yeter insanlara çocuğu olup olmadığını bilmeden neden baskı yapıyorsunuz?" dediğimde gelen cevap şok ediciydi: "olsun, sen gene de yap lütfen! " ben bu çocuğu yapsam senin hayatında ne değişecek teyzeciğim? benim hayatım bence altüst olacak çünkü ben kendimi bunu kaldırabilecek noktada görmüyorum. kaldı ki mesleğim gereği de insanların gerçekten bir görev gibi düşünerek sahip olduğu çocukları da gördüm. ülkemin bir çok şehrinde bulundum ve yoksulluk içinde yaşayan onca çocuğa bir fayda sağlayamadan, kendimi de hazır hissetmeden bir çocuk sahibi olsam bunun beni mutlu etmeyeceğini anladım.

    hatta gündemi takip ettikçe hazırbulunmuşluk halinin psikolog ya da psikiyatristler tarafından kontrol edilmesi gerektiğini bile düşünüyorum.
    bir ebeveyn olmak çok güzel bir duygudur kesinlikle ancak kedilerim ve köpeklerim için bile kaygılanma halimi abarttığım düşünülürse; benim için en hayırlısı kedili teyze olarak yaşlanmaktır diye düşünüyorum.
    bir öğretmen olarak söyleyeceğim tek şey ise sırf adettendir diye, eşini kendine bağlamak için, evlilikteki sorunları gidermek için yapılacak çocuğun çoğunlukla mutsuz bir birey olacağıdır.