• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.16)
Yazar peyami safa
dokuzuncu hariciye koğuşu - peyami safa
yalnız ve hasta bir çocuğun çocukça aşkını ve ızdırabını; mesut olmak isteyen bir genç kızın temiz sevgisini; inanmak arzusu bütün benliğini saran bir insanın kuruntularını ve çıplak hastane duvarlarında yankılanan sessiz hıçkırıkları anlatır. peyami'nin kendi geçmişinden izler taşıyan bu romanda mutluluğu ve felaketi aynı etkileyicilikle anlatma gücüne hayran kalacaksınız. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. ilk okuduğum roman. ilk okul altı yada yedinci sınıfta iken dil ve anlatım öğretmenim nilgün hanım sınavından 1 aldığım dersten beni bırakma ile tehdit ederek bu kitabı okutmuştu. bu kadar zorlamasaydı şu an sanırım burada bu kelimeleri döken kişi ben de olmazdı. psikolojinin ve romanın gücünü bu kitap ile öğrendim, bu kitap ile yaşadım.

    nilgün hocam, sağ olun...
  2. çok uzun bir aradan sonra 2.kez okuduğum ve dün bitirdiğim görüntüsü ince, içeriği muazzam kalın bir kitap. meğer ben bu kitabı çocukken okuduğumda hiç anlamamışım. sadece başladığım kitabı bitirmeliyim sorumluluğuyla dümdüz okumuşum.

    bendeki kitabın arka kapak yazısında nazım hikmet'in bir yazısı var. şöyle diyor nazım hikmet "3 kere okudum, 30 kere daha okuyabilirim." kitabı dün bitirdim ve gerçekten 30 kere daha okunabilirmiş dedim.

    kitap okurken çoğunlukla konuya takılmıyorum. konular belli zaten. en çok dikkat ettiğim nokta dildir. dil ve üslup. peyami safa'nın diline ve üslubuna hep hayran olmuşumdur zaten. yalın ve yoğun sıfatlarını kitaplarında barındırabilen bir yazar. dokuzuncu hariciye koğuşu'nda da o enfes dili hissettim. dili kullanma biçimi, seçtiği sıfatlar, zarflar ve eylemler sayesinde 16 yaşındaki o çocuğun fiziksel ve ruhsal olarak çektiği acıları yanı başımda hissettim. nüzhet, doktor ragıp, yengesi, o hastane odası hepsi gözümün önündeydi.

    romandaki psikolojik tahliller ise yine peyami safa gerçeği. yalnızız, canan, fatih-harbiye, sözde kızlar gibi romanlarında da psikolojik tahliller sıktır. ve hepsinde bunu çok derin yapıyor.

    bir de dokuzuncu hariciye koğuşu'nda biyografik izlerin çok fazla olduğunu, peyami safa'nın daha çok hissedildiğini söylemişti bir hocam. safa'da o yaşlarda ciddi rahatsızlıklar çekmiş. annesinin küçük yaşta onları bırakıp gitmesi ve bu romanda çok silik bir anne çizmesi, hasta bir çocuk yaratması pek de tesadüf değil.

    anne olayına girmişken yazarın diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da baskın bir "kadın"mevzusu var. sevmiyor peyami safa kadınları. istisnasız sevmiyor. dokuzuncu hariciye koğuşu'ndaki nüzhet, nüzhet'in annesi, nurefşan, hasta çocuğun annesi veya diğer romanlarındaki birçok kadın karakter/tip hiçbirini sevmiyor. hepsini ayakları yere basmayan, aklı beş karış havada, silik ama aynı zamanda sinsi olarak görüyor. sadece dişi yanıyla bakıyor kadınlara. ve onun romanlarındaki kadınlar hep erkek gözüyle verilir. hiç kadının gözüyle, kalbiyle bakılmaz. romanlarındaki kadın karakterleri tanımlayan, anlatan, ne düşündüğünü, ne istediğini söyleyen romanın erkek karakteridir hep. adeta sınava sokuyor kadın karakterlerini yazar. sınavı geçebilen kadınlar ve geçemeyen kadınlar. bu romandaki nüzhet de o erkek çocuk gözünden anlatılıyor ve sınavı geçemiyor. bunların hepsi için annesinden kaynaklı diyebiliriz.

    o tüm kadınları sevmese de ben server bedi'yi çok seviyorum. onun satırlarını anlamadığım için değil tuhaf bir haz aldığım için tekrar tekrar okuyorum. dokuzuncu hariciye koğuşu'nu ve peyami safa'yı okumayan varsa şiddetle tavsiye ederim.
  3. küçük yaşta okudum lakin psikolojik anlamda çocuklar için ağır olduğunu düşünüyorum.
  4. bildiğim kadarıyla baş karakterin isminin söylenmediği ilk kitaptır. tefrikası sırasında nüzhet' in berlin' den yolladığı mektuplar ve cevap olarak yazılmış bir mektup çıkarılmıştır. bir de sanırım yazar ilk baskısını nazım hikmet ran' a ithaf etmiştir.
  5. kitapta bahsedilen hastalık peyami safanın da geçirmiş olduğu kemik veremidir. kitabın sonundaki dünyada hiç kimse iki hasta kadar birbirini anlayamaz sözü ve en başındaki muayene odası önünde bekleme tasirleriyle içime oturmuş kitaptır. bi tarafım bi daha oku der bi tarafım asla cesaret edemez.
  6. lise zamanımda tam da dizimden ameliyat olduğum dönemde okuduğumdan bana gerçekten ağır gelen roman.
  7. boyutu vs küçük olmasına rağmen içerik bakımından lise altı için oldukça ağır gelebilir çünkü psikolojik tahliller oldukça yoğun
  8. askerlik yapanlar bilir. askerdeyken çarşıya çıktığınızda insanları bu askerlik yapmıştır ne güzel, bu daha askerlik yapmamıştır hapı yuttu gözüyle bakarsın.
    bu romanı okurken insanlara bakıp bu insan sağlıklı ne güzel, bunun sağlık sorunu var ne acı diye düşünmeye başlamıştım.
  9. "ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürürdüm." gibi acı cümleler kurup insanı sağlıklı olmasından utandırır bu romanında peyami safa.
  10. "dehliz" kelimesini ilk gördüğüm ne anlama geldiğini öğrendiğim roman, gerisini siz düşünün.