1. ne oldu da naif bir kutlamadan, bir statü belirtecine dönüştü bilmediğim olay. düğün denen şey temelde, bir kadın ve erkeğin artık hayat boyu beraber yaşayacaklarının herkese duyurulmasıdır.

    eski insanlardaki kabile sistemini düşünürseniz, çok mantıklı bir olaydır hatta bu. çünkü telefon yok, mektup bile yok ve insanlar bir şekilde haberdar olmalılar. bunun için düğünden yaklaşık 1 ay önceden kabiledeki herkes ağızdan ağıza kimin evleneceğini, düğünün ne zaman olacağını birbirlerine söylerlerdi. tüm kabile o gün düğün olacağını bilir ve kimlerin evlendiğini bilirdi. düğün günü de haberi olmayanların haberi olur, düğünün maksadı tamamlanırdı. kutlanır, danslar edilir, ritüeller devam ettirilirdi...

    kur'an'da da düğünün tanımı "iki insanın evlendiğinin duyurulması"dır. sanılanın aksine düğünde eğlenmek, çalgı çalmak, şarkılar söylemek, neşelenmek, kızlı erkekli eğlenmek de islamen caizdir. israf, islam'da şiddetle lanetlenen bir olay olduğundan düğün için aşırı derecede gösteriş yapmak da uygun değil.

    eski türk toplumlarında bizim hala devam ettirdiğimiz şekillerde düğün yapılırdı. amaç olarak da düğün olgusunun amacı dışına çıkılmazdı. kız isteme ritüeli bize ta o zamanlardan kalmadır. gelinin ailesi izin verdikten sonra hazırlıklar başlanır. bir evliliğin gerçekleşeceği herkese duyrulur. gelinin artık evi terkedeceği gerçeği için kadın kısmı arasında bir kına gecesi yapılır. sonrasında erkek kızın evine at ile gelir, düğünün olduğu yere götürür vb. gibi ayrıntılar da var. israf yok, gösteriş manyaklığı yok, amaca yönelik yapılan bir düğün var. mis.

    hristiyanlar bence bu işi en güzel yapan insanlar. düğünler kilisede yapılır ve sadedir. gösterişten uzak, daha samimi bir ortam yaratılır. herkes zaten kilisede toplandığından ve kiliseler halihazırda uğrak mekanlar olduğundan düğün yapılacağını komunitedeki hemen hemen herkes bilir. sonrasında incil'den ayetler okunur, yemin edilir, papaz/rahip tarafından evlilik gerçekleştirilir, herkese duyrulur. damat ve gelin tebrikleri kabul eder, yollarına gül atılır, gelin çiçeği bekar birine fırlatır vb. gibi ayrıntılar var. yine israf yok, amaca uygun bir düğün.

    ve geldik bence işin cılkının çıktığı yere: hindistan. hindistan'da, ne kadar zenginseniz o kadar ihtişamlı bir düğün yapmanız beklenir. 40 gün 40 gece düğün yapma işinin mucidi olan insanlar bunlardır. düğünleri de gerçekten festival havasında geçer. insanlara yemekler dağıtılır, paralar saçılır, durmamaca şarkılar söylenir, danslar edilir. bir babanın kızının düğünü, kendisi için iftihar kaynağıdır, statü belirleyicidir. hala daha görebilirsiniz hindistan'da milyon dolarlar harcanan düğünleri. böyle ihya oluyorlar.

    her nasıl olduysa bu kültür önce arabistan'a oradan da türklere etkimiş. arapların da huyunu bilirsiniz; işi daha da abartmışlar ve topu bize atmışlar. bu yüzden biz de artık düğünleri bir çeşit statü belirleme amacı olarak görüyoruz, kullanıyoruz, insanları buna göre yorumluyoruz toplum olarak. ve işin kötüsü, hindistan'da fakirseniz gösterişli düğün yapmazsınız ve olay biter. kimse de "ıyy ezik bu nası düğün ahah" demez. fakirsin zaten neden gösterişli düğün yapasın... ama türkiye'de bu artık bir zorunluluk. aileler ne kadar fakir olsalar da düğünler gösterişli olmak zorunda. yoksa elalemin diline düşüyorsunuz, statünüz sarsılıyor, laf oluyorsunuz. o para saçılacak, o israf yapılacak, o gösteriş kervanına katılınacak.

    hele aileler arasında ekonomik olarak fark varsa aman aman! zengin taraf ihtişamlı bir düğün istiyor, fakir taraf karşılayamayacağını söylüyor, ortam geriliyor. yahu yapmayın işte bunu. derdiniz ne sizin?

    resmen çılgınlık. gelinlerin kuaförlere yüzlerce lira vermeleri, o tek taş yüzükler, alyanslar (bu hadi neyse), bilezikler, hediyeler, düğün salonları, iki şehirde ayrı ayrı yapılan düğünler... arkadaşlar delirdiniz mi? ben olsam bu kadar işin içinde mutlu olmaya vakit bulamazdım. ki zaten yaptıkları düğünler de eğlenceli değil. amacına da hizmet etmiyor. kutu gibi bir düğün salonuna girip dans etmekle düğün mü olur yahu? bangır bangır çalan zevksiz bir müzik, abartılı kıyafetler, saçlar. öeh. çok belli yani orada evlenmek veya eğlenmek için toplanılmamış. statü kapıştırmak için, "bakın ben düğüne şu kadar para harcadım" demek için toplanılmış.
  2. evlenen şahıslardan birisi on üç-on dört yıllık arkadaşınız ise, arkadaş çevresinin ortak olmasından mütevellit bilimum eski sevgili, eski sevgililerin eski sevgilileri, eski sevgililerin yeni sevgilileri ve eski sevgililerin eşleri ile halay çekmeye vesile olur.
  3. kafa şişkinliğinden başka bir şey olarak görmediğim sinir bozucu toplanma
  4. (bkz: düğün pastası) kötüyse eğer hiç çekilmez. genelde zaten tadı kötüdür. ama bir umuttur yaşatan insanı. sonuçta captain america da olsam arada düğünlere gitmem gerekir.
  5. düğünün kendisi hiç çekilmez bir ritüeldir.
  6. genellikle gelirin giderden daha az olması ile sonuçlanan ritüel.
  7. düşünüyorum da bu sevimsiz ve sahte düğün organizasyonları olmasa da şöyle güzel bir şeyler olsa.
    herkes birbirini seven iki insanın bir araya gelişini gönülden kutlasa.
    sevinçten göbek atsalar.
    genç çiftin hayatını kurmasına yardım etmek için el birliğiyle gönüllerinden kopanları verseler.
    herkes en güzel giysilerini giyse.
    güzel yemekler yense , içkiler içilse , bir cümbüş bir eğlence olsa bunların yerine.
    ama işte o zaman da başa dönüyoruz , düğün deniyor buna zaten.

    yani sorun düğünde adette filan değil.yalan ve yapmacık olan insanların içinden gelmediği halde katılmak zorunda hissetmesi. gönlünden kopmamış hediye ya da altını vermesi.gelinle damadın kavuşma sevinci değil ele güne hava atma telaşı.yaşlıların eski yatırımları toplamak istemesi.kimsenin birbirinin sevdiği şarkı türküye tahammülü olmaması. her şeyi bir sidik yarışına ve dostlar alışverişte görsün'e çevirmek.

    sorun sizde değil bizde. siz daha iyilerine layıksınız.
  8. insan gözlemek için muazzam bir yer.
    o tontoş teyze'ler sakinliğin adresi'dir, oyun havalarına kalkmaz, pastaya kuruyemişe abanmaz, uzun yıllar sonra eş dost görmenin mutluluğundadır. davul zurna'nın kafayı şişirdiği ortamda bile masasında sakince oturmaktadır. yüzlerinde en ufak bir memnuniyetsiz hava göremezsiniz. servisin aksaması, bahşişçi çeteler onu ırgalamaz, düğün vazgeçilmezi ve düğünün havası yukarı taşımalarıyla çok severim sayarım.

    gelin'in bekar kız arkadaşları; bu kız arkadaşlar anormal makyaj yapmaları ve sadece bir kere giydikleri parlak kıyafetleri ile anılırlar, ilk başta utangaç şekilde sahnede yer almak istemezler ama birisi elinden tutup sahneye kaldırsın bir daha oturmazlar, kurtlarımızı döktük tabirini kullanırlar, cesur kıyafetlerden dolayı düğün salonuna metro, otobüs kullanarak da gitmek istemezler düğün bitiminde bizi kim bırakıyor eve? diyen kesim de budur. düğüne renk katarlar.

    4 yaşında çocuklu aile; eşiyle açılış dansı yapar, çocuk zaman zaman sahne'de yaramazlık yaptığı için orkestra tarafından anonsla lütfen çocuklarımızı pistten alalım bu aileye söylenir, baba alkolsüz düğünü çekilir kılmak için masanın altında votkaya kola katar. düğünün sonuna doğru fidayda, konyalım, misket gibi oyunlarda yer alır. vakitlice düğünden ayrılır.

    düğün kapısında sigara içen beyaz gömlekli tayfa; büfeden aldıkları tombul efes ve sigara kombosu yaparlar, nedendir bilinmez çok içeride takılmak istemezler, gidin bekar kızlar var yada darısı başınıza diyen amcaların muhabbetlerine maruz kalırlar, bir dertleri vardır, yüzlerinde kızgın bir hava, bu deliyürek havalarına neden bürünürler pek anlamam, ağır abi diye takılıcaz diye kasım kasım kasılırlar. gömlek yakaları açık, künye ile düğüne özenerek giyinmişlerdir.

    düğün salonu sahibi; baş garsona direktifleri vermiştir, nedir bu direktifler 2.5 litre'lik rc kola eskimiş pepsi şişelerine itinayla dökülür ve kasa kasa pepsi şişeleri salona bir anda girer, normalde markette 5 kola 1 fanta satışı var ise, düğün salonlarında hatırı sayılır fanta tüketimi de mevcuttur.
    garson: bu arkadaş işini hızlı yapmakla görevlidir, haliyle hız arttıkça görevi layıkıyla yapma rafa kalkar, pasta ve kuruyemiş hafiften fırlatılarak masa'lardaki yerini alır.
    düğün fotoğrafçısı çok itici, bir türlü sevemedim bu insanları, o devasal fotoğraf makineleri ve patlayan flaşlar ile milletin dikkatini dağıtır. fahiş fiyatlar ile neyse daha fazla konuşmak istemiyorum...

    halaybaşı; o tam bir showman yada one man show mu diyelim? bir halay'a gözatıp kiminle arkadaş olacağınıza karar verebilirsiniz. halay başı dikkat çekmeyi sever, hep ben!, hep ben, yada "rabbena hep bana" diyen kesim genelde halay başı olmaya soyunur. eline bir mendil alır o mendil bir aşağı bir yukarı garip hareketlerle peşi sıra sürükler milleti. asla sakin değildir, soyunduğu görev onu daha enerjik kılar ve bu şekilde bataryası hep doludur. halay'ın ikinci kişisi; o da tehlikelidir çünkü tam bir yancıdır. enerji ve hareket bakımından halaybaşından aldığı feyzle benzer akrobatik hareketleri yapmaya çalışır. omuz omuza verirler. ben arkadaşlarımı genelde halay'ın orta ve arka sıradakilerden seçmeye çalışırım. onlar hem uyumludur, hem ensesine vur lokmasını al tayfasıdır. asla kazık atmazlar, halay zaman zaman sekteye uğrar ve adımlar karışır sabırla 3 adım atmaya çalışırlar. halay sonundaki küçük çocuğun elinden tutarak içlerinde çocuk sevgisini de görebilirsiniz, çocukları da dışlamazlar. onlar görünmez kahramandır. canlarım
    başka insanları gözleyen neredeyim ben adamı; ben ve benim gibiler de sanırım az değiliz, düğün salonunun mimarisini inceleyen, tavan'da asılı duran uçan balonları inceleyen, ne tam klasik giyinmiş ne de spor giyinebilmiş'tir. sahte çok katlı pasta dikkatini hep çeker, o beyaz pasta dilimine bir çatal dahi atmaz. kuruyemiş yer tabiki.
  9. geçmişten günümüze gelen mezopotamya geleneği. daha çok şaman ritueli diyebiliriz .

    bana göre bazen çok saçma gelen eğlence biçimi. davulun üstüne çıkıp oynamak nedir?