1. türklerin soykırım olmadığı (*:1 milyon kişinin öldüğünü kabul ederler ) yönündeki iddiası şunlara dayanır;

    - soykırım suç olarak 1950lerde tanımlanmıştır. ondan önce işlenen suçlarda o zamanki yasada öyle bir suç olmadığı için suç kabul edilmez. (*:ancak bu durumda holokost'a da soykırım demememiz gerekir.)
    - osmanlı ruslar ile savaştadır ve ermeniler ruslardan taraf olmuştur ve isyan etmiştir. o yüzden bu aslında bir meşru müdafaadır.
    - osmanlı doğudaki ermenilere göç politikası uyguladı ki o zamanlar birçok devletin uyguladığı bir yöntemdir. bu sırada suriyeye göç ettirilen ermeniler hastalıklardan, bakımsızlıktan vs nedenleriyle öldü. yani olay soykırım değil talihsizliklerdir.

    soykırım iddialarının nedenleri ise şunlardır;

    - soykırımın katliamdan farkı bir popülasyonu ortadan kaldırmaya yönelik olmasıdır. osmanlının eylemleri sadece ruslara yardım ettiği için tehdit olanları değil doğudaki bütün ermenileri ortadan kaldırmaya yöneliktir. (ölen ermeni sayısı 1-1,5 milyon iken rusyaya destek veren sayısı birkaç bin. )
    - doğrudan öldürmek olmasa dahi bir grubu yaşayamayacak kadar zor şartlar altında bırakmak da soykırımdır. kadınlar ve çocuklar da dahil göç sırasında ermenilerin öleceği bilinerek göçe zorlanmıştır. kişileri çöle aç ve susuz bırakıp ölümünden sorumluluk kabul etmemek akıl dışı olacaktır.
    -olay yerinde bulunan tarafsız olan (ne türk ne de ermenilerle alakası olmayan) gazetecilerin raporları. örnek : http://www.armenian-genocide.org/us-7-16-15-text.html
  2. siyasi bir meseledir.olayın ''soykırım'' olup olmadığı batılılar için önemli değildir.zira aynı durum türklerin başına gelseydi bu kadar gündeme gelir miydi sizce?

    ermenilerin sürülmesinde tek sebep doğudaki haince girişimleri değil, merkezde yani istanbul'da bazı gizli, aleyhte faaliyetlere girişmiş olmasıdır.geliştirilen türkçülük politikasının da bunda etkisi vardır muhakkak.ancak soykırım dediğiniz şey sistematik bir yok etme girişimidir.1.5 milyon rakamı ise başlı başına bir aldatmacadır.

    benim bu noktada üzüldüğüm nokta ise bu ülkede yaşayıp bu toplumun bir üyesi olup kendinden, kültüründen, geçmişinden, geleneklerinden bu kadar nefret eden bir topluluk görüyor olmam.bu aşağılık psikolojisi biz de olduğu sürece biz bugün ermeni yarın kürt soykırımları ile suçlanmaya devam edeceğiz.geldiğimiz nokta da bu siyasi oyunun aslında işe yaradığını bile söyleyebiliriz.
  3. sanılan aksine o zamanki ermenilerin mal varlığı düşünüldüğü kadar yüksek değildir. el sanatları ve güfte besteleri ile kapital yaratamazsınız. keza osmanlı devleti sanayileşmemiş bir devlet olduğu için zengin ve fakir arasındaki ayrım almanya'daki gibi nefret uyandıracak bir boyutta değildi zaten. o yüzden ermenilerin malına konmaya yönelik türde haset uyandırmıyordu.
  4. başta, olmayan bir hadisedir.
    100 yıl içerisinde "hocalı" gibi bir örnek varken kim kimin soyunu kırmış merak konusu?
    (bkz: asala)
  5. ittihat terakki döneminde vuku buluş olup
    800 bin ile 1.5 milyon arası ermeni nüfusun ölümüyle sonuçlanmış olay.
    meclis açılınca ermeni nüfusun temsili adına ermeni çetelerine yakın bulunan vekiller de meclis çatısı altına dahil oldu.

    rusyanın ülkeye kuşatması başladığında mecliste bu temsilciler hangi tarafta yer alacaklarını belirttiler tabiki.

    buna karşılık anadoludaki başka ermeni isyanlarından çekindiği için nüfusu seyreltmek istedi. lakin bunu her ermeni kesimini olası tehdit olarak gördüğünden sadece iç bölgelerde değil. her yerde yürürlüğe soktu.

    temel ve dışarı lanse edilmeye calışılan amaç ermenileri güvenli bir şekilde nüfus oranları %10 olacak şekilde başka bölgelere aktarmak lakin böyle bir kitle nereye aktarılırsa aktarılsin %10 u geçecek. direkt emirle cinayet işlemek yerine tüm kitleyi tedariksiz yollara serdiler.

    göndermeyi hedefledikleri bölge " savaşın olmadığı yerler "güvenli gördükleri suriye ve ırak bölgeleri. tabiki o bölgelere sorunsuz dahi ulaşsalar açlık ve sağlık eksikliğinden sonu bu şekilde olacaktı. bu politikayı izleyenlerin amacı sadece tehcir değildi, bu da buradan kendini göstermektedir.

    buna karşın bir ermenilere karşı beslenen özel bir nefret yoktu. sadece ülkenin gözler önünde parçalanmasını izleyen yöneticilerin irrasyonelleşmesinin ve paranoyaklaşmasının bir sonucudur bu. ekstra her başkaldırı ülkenin bir parça daha gitmesi iken böyle bir karar o günlerde belki de çok rasyonel bir karar olarak görülüyordu.

    kabul edilip özür dilenmesi gereken bir konu bence ülke yönetimince lakin bu olayı yapan meclisin hiçbir siyasi temsili yeni cumhuriyet ile kalmadı. bu meclisin aldığı kararlar başka bir ülkeye ait kararlardır.
    buna karşın tazminat verilmesi de bir başka yönden haksızlık olacaktır. tazminat ülke hazinesinden ödenecek ve hazine ise ülkenin yani ülkeden kastım yurttaşların mal varlığı.
    cezayı sahibine kesmek gerekir lakin hiçbir olaydan haberi o gün dahi bulunmayan. bulunanların hiçbir siyasi etkisi olmayan bir halk ve onun devamı.
    hükümetler, meclisler istediği kararı alabilir lakin siyasi devamlılık tasimayan bir ülke ve onun halkına ceza kesilemez kanısındayım
  6. soykırım gibi kitlesel bir imhaya girişmeden önce elinizde sanayi altyapısı olması şarttır. aksi halde altından kalkamazsınız. almanlar sanayileşmiş olmasalardı girit adasındaki yahudiyi polonya'ya taşıyamazdı. ayrıca bir etnik gruba yönelik yaygın ve yerleşik bir nefretin olması da zaruridir.

    osmanlı'da ise ilk sanayi kanunu 1913 yılında çıkmıştır. 1912 yılında osmanlı hariciye nazırı ise gabriel noradukian paşa idi. siz hiç nazi dönemi almanya'sında yahudi bir bakan gösterebilir misiniz?
  7. var diyenin de yok diyenin de cahili çekilmiyor.
  8. türk milletinin, o dönemde nüfusun %10'undan fazlasına tekabül eden üretici ve sanatkar ermeni halkının malına çökmesi ve yurtlarından etmesi olayıdır.
  9. bu başlığa yazılan her girdiyi okudum.
    1915 olaylarının tartışıldığı her mecra gibi (arkadaş ortamı, aile, üniversiteler, televizyon açık oturumları, hatta çoğu akademik çalışma vb.) burada da çoğunlukla yanlış bir metotla tartışıldığını gördüm maalesef. etnik, dini, kültürel hiçbir kimliğine yaslanmadan, yalnızca tarihi bir olgu olarak tartışabilen çok az kişiye rastladım. genelde ya herhangi bir referansa ihtiyaç duymadan kendini tanımladığı politik kimlikle örülen soykırım savunusu ya da soykırım fikrinin oluşturacağı utancı taşıyamayacağı için kulaklarını elleriyle kapayıp reddetme davranışı. her ikisi de çocuksu.

    merak ediyorum gökyüzünde bir portal açılsa ve diyelim ki bunun bir soykırım olduğunu açık seçik görebilsek türklerin yüzde kaçı bununla yüzleşebilir, kabul, özür ve bedel ödeme yürekliliğini gösterebilir. mesela diyorum bakın. "atalarıma kefil olamam, bir soykırım yaşanmış da olabilir yaşanmamış da olabilir, incelemek gerek" gibi objektif bir yerde durabiliyor muyuz yoksa çeşitli sebeplerle bunu reddetmeye güdüleniyor muyuz. yaşandı veya yaşanmadı gibi bir yargıyı uzun uzun tartışmanın yeri bir sözlük değil belki, ama bu konudaki kanımızdan önce yaklaşımımızı, tutumumuzu düşünelim derim. naçizane.
  10. ermeni soykırımının 100. yılında mecliste yeniden ermeni milletvekilleri: garo paylan, selina doğan, markar esayan

    türkiye'nin yüzleşmenin kapısından girmeye karar vermiş olduğunu umut etmek için çok mu erken?